Yüzlerce milyon dolarlık AVM’nin çamur içinde yaşayıp yanarak ölen yoksul işçilerinin hikâyeleri…

Kimisi askerdeki oğluna, kimisi Ordu’da köyünde bıraktığı eşi ve çocuklarına, kimisi depremden kaçıp geldiği Van’daki ailesine para göndermek için gelmişti İstanbul’a… Esenyurt’taki AVM inşaatında çalışan işçiler, çamur dolu bir alanda çadırlarda kalırken, büyük bir denetimsizlik sonucunda ölüme gönderildiler.

İstanbul Esenyurt’ta Ece Türkiye’nin Kayı İnşaat eliyle yaptırdığı AVM inşaatında 11 işçi göz göre göre öldürüldü. Çamurla kaplı bir alanda çadırlarda kalan işçiler soL’a yaptıkları açıklamalarda, inşaatın başlangıcından bu yana tek bir denetimin dahi olmadığını söyledi. İşçiler usta başlarına birçok kez, konteynır talebinde bulunmalarına rağmen bunun hiçbir zaman dikkate alınmadığını söylüyor.

Çamurluk alanda bir taşeronda prefabrik diğerinde çadır
İstanbul Esenyurt’ta 11 işçi büyük bir vahşet sonucunda hayatını kaybetti. Kayı İnşaatın sürdürdüğü inşaat konusunda bilgi aldığımız inşaat işçileri, inşaatın her bir bölümü için ayrı ayrı taşeron firmaların kullanıldığını belirtti.

Çamur içindeki alanda çadırlarda kalan işçilerin tamamı KALDEM adlı taşeron firma bünyesinde çalıştırılıyor. Aynı bölgede bulunan ve prefabrik evlerde kalan işçiler ise, DESAT adlı taşeron firmada çalıştırılıyor.

Yani iki taşeron firmadan birisinin işçilerine konteynır sağlanırken, inşaatın demir ve kalıp işlerinde çalışan KALDEM taşeronun işçilerine bir konteynır dahi verilmiyor. Gelen ölümlerin tamamı da işte bu çamur içindeki çadırlarda oluyor.

4 Aralık 1973 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile çıkan ve hala yürürlükte olan "İşçi sağlığı ve iş güvenliği" tüzüğü, işçilere ait yatıp kalkma yerlerinin nasıl olması gerektiğini ve güvenlik koşullarının nasıl sağlanması gerektiğini açıklasa da her faciada olduğu gibi buna yine uyulmadığı açıkça görüldü.

“Kimi kime şikâyet edeceğiz”
Vahşetin yaşandığı yerde görüştüğümüz, KALDEM bünyesinde çalışan işçilerden H.K., 4 ay boyunca kaldığı çadırdan sadece 10 gün önce başka bir çadıra taşındığını ve şans eseri kurtulduğunu söyledi. Kısa süre önce yaptığı bu değişiklikle hayatta kalan H.K., inşaatın çalışma koşulları için ise şunları söyledi: “Sivas’tan buraya ekmeğimi kazanmaya geldim. Koşullarımız çok kötü ama kimi kime şikâyet edeceğim ki. Çamur içinde çalışıyoruz, çamur içinde yatıyoruz, çamur içinde uyanıyoruz.”

Daha önce prefabrik barınak talepleri olup olmadığını sorduğumuz H.K., “Ustalarla bu konuda konuştuk. ‘Prefabrik alacak mısın’ dedik ama onlar pahalı olduğu için alınmadı. Biz de bu çamurların içindeki çadırda kalmak zorunda kaldık” dedi.

“Kablolar çamurların içinde”
İnşaatta çalışan ve yangından son anda kurtulan üç işçi ise kurtaramadıkları arkadaşlarının üzüntüsünü yaşarken, diğer yandan da artık ayrılmak istedikleri İstanbul’dan nasıl kurtulacaklarının düşünüyor.

Yanan çadırları seyreden ve bir yandan da vahşetin yaşandığı yerdeki çantalarını almak için bekleyen işçiler, yangını ve denetimsizliği soL’a anlattı.

Yangından şans eseri kurtulan işçilerden S., “Kablolar açıkta, elektrik kabloları çamurların suların içinde. Sonra da yangın oldu diyorlar olmaması mümkün mü? Denetim konusunda burada tek bir iş bile yapılmadı. Pislik içinde yaşıyoruz ama ne yapalım, patron bizi nereye koyarsa biz orada yaşamak zorundayız. Yer seçme şansımız yok ki. Olsa neden böyle bir yerde memleketimizden uzakta çalışalım ki” diye konuştu.

2012 yılı adeta büyük bir işçi katliamıyla başladı. Ocak ve Şubat aylarında toplam 104 işçi hayatını kaybederken, Adana'daki 10 işçinin ölümünün ardından bu kez de İstanbul'da 11 işçi hayatını kaybetmiş oldu.

“Memlekete dönmek istiyoruz ama para yok”
Bir an önce İstanbul’dan ayrılmak istediklerini söyleyen S., bunun için paraya ihtiyaçlarını olduğunu ancak doğru düzgün maaş da alamadıkları için dönüş paralarının olmadığını söyledi. Dün yaşanan yangından bu yana tek bir firma ya da devlet yetkilisinin kendilerine aramadığını belirten S., “Biz bu kadar kötü durumdayken dahi sesimizi yine kimse duymuyor” dedi.

“Ordu’dan askerdeki çocuğuna para göndermek için gelmişti”
Vahşetin yaşandığı yerde az sayıda işçi beklerken, diğer işçilerin nerede olduğuna dair bir bilgi yok. Yangında hayatını kaybeden işçilerin aileleri ise Yeni Bosna’da bulunan Adli Tıp Kurumu önünde cenazelerini almak üzere bekleyişlerini sürdürüyor.

AVM inşaatında hayatını kaybeden isimlerden birisi de Ordu’dan, İstanbul’a sadece 20 gün önce gelen Seyfettin Topal oldu. 38 yaşındaki Topal, yaklaşık 20 gün önce geldiği İstanbul’da askerdeki oğluna ve Ordu’da bulunan eşine para göndermek durumlarını düzeltmek istiyordu.

Olaya ilişkin soL’a konuşan Seyfettin Topal’ın ağabeyi İdris Topal, iş bulamadığı için İstanbul’a gelen kardeşinin üzüntüsünü yaşarken, şu ana kadar yanlarına tek bir yetkilinin dahi gelmemesine büyük tepki gösterdi. Kardeşinin çalışma koşullarına dair pek bilgisi olmadığını belirten Topal, “Koşullarını bilmiyorum ama çalışma şartları iyi olmuş olsaydı kardeşim hayatta olurdu. Şimdi oğlu, eşi ve biz ne yapacağız bilmiyorum” dedi.

Marmara Park adlı AVM, Ece Türkiye, Deutsche Bank’ın yatırım şirketi DWS, Finansbank, İş GYO ve Kayı İnşaat işbirliği ile yapılıyor. 220 milyon avroluk "dev" bir AVM yapan firmalar buna karşın işçileri çamur içinde barındırıyor.

“Depremden kaçtı İstanbul’da inşaatta öldü”
Esenyurt’ta bulunan AVM inşaatındaki çadırda hayatını kaybeden işçilerden Seyithan Özen tıpkı diğer işçiler gibi para kazanıp kötü olan geçim durumlarını düzeltmek için İstanbul’a gelmişti.

Ailesi Van’da olan Özen’in cenazesi için Adli Tıp Kurumu’nda bulunan köylüsü Cengiz Aygur, Van’dan bir ay önce gelen Özen’in, 4 çocuğu ve ailesinin geçim durumunu düzeltmek için İstanbul’a geldiğini ifade etti.

Özen’in zaten işsizliğin yoğun olduğu Van’da depremden sonra iyice zorluk çektiğini ve ailesine yardım edebilmek için İstanbul’a geldiğini vurgulayan Aygur, depremden kurtulan köylüsünün, inşaattan kurtulamadığını sözlerine ekledi.

“Müsteşar konuşmadı”
Olay yerine gelen ve incelemelerde bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müsteşarı, basın mensuplarının “işçiler hiçbir denetim yapılmadı” diyor sorusuna cevap vermedi. Soruları yanıtsız bırakan müsteşar, çalışmaların bitiminde açıklamada bulunacaklarını söyledi.

“Facianın sorumlusu, belediye, işveren ve bakanlık”
Öğle saatlerinde olay yerine gelen CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi, koğuş uygulamasının yapıldığı çadırlarda 20 kişilik işçi gruplarının kaldığını söyledi. Belediyelerin tek işinin ruhsat verip para kazanmak olmadığını belirten Çelebi, suçun denetim yapmayan belediyede, bakanlıkta ve işçileri bu koşullarda çalıştıran işverende olduğunu söyledi. “Bu soğuk havada bu insanlar nasıl ısınır kimse düşünmüyor” diyen Çelebi, “Bir konteynırın dahi sağlanmaması büyük bir facia” dedi.

Ölen işçilerin isimleri
Ölen işçilerden kimliği tespit edilenlerin isimleri şöyle: Bayram Ege Pehlivan (48), Çetin Coşkun (42), Seyfettin Topal (38), Abdurrahman Deniz (42), Seyithan Özen (28), İsa Topal (22), Ahmet Yağal (30), Barış Kıyak (30), Hakim Akçam (46) ve Fatih Acun (24).

TKP: 'Ne olur kader demeyin'
Türkiye Komünist Partisi bugünkü TKP'nin Sesi'nde Esenyurt'taki yangını konu etti. "Ne olur bu sefer kader demeyin" başlıklı yazıda şu ifadelere yer verildi:

"Sevgili halkımız, büyük insanlık.
45 Lira günlükle gurbetçilik yapan 11 işçi dün yanarak öldü.

Günde kimbilir kaç saat çalıştıkları inşaatta elektrik sobasıyla ısındıkları çadırlarda yatıyorlardı. İşçi arkadaşlarının anlattığına göre patrondan yerlerini değiştirmesini istemişlerdi ve aldıkları cevap şuydu: “Kaç yıldır biz böyle devam ediyoruz.”

Şimdi herkes birşeyler söyleyecek. Kazanın nedeni araştırılacak. Yokluk, yoksulluk, insana değer verilmemesi değil de “elektrik kontağı”nda karar kılınacak.

Ne deseniz boş. Ne deseniz anlamsız.

Ama ne olur, ne olur, bu sefer kader demeyin..."

Ali Ufuk Arıkan (soL - İstanbul)