'Bu pazar Kanlı Pazar'

"Kanlı Pazar", gericilik ve emperyalizm ilişkisinin ne kadar eskilere dayandığını asla unutturmuyor.

"Kanlı Pazar", yakın tarihimize gericilerin zaman zaman unutturmaya ve örtbas etmeye çalıştığı, bazen de aba altından sopa göstermek için özenle kullandığı bir kanlı sayfa olarak geçmiş bulunuyor. Gericiliğin ve emperyalizmin nasıl kol kola yürüdüğünün belki de dünyadaki en açık örneklerinden olan 16 Şubat 1969, Türkiye sağında örtük de olsa sahipleniliyor. Günah çıkarma çabaları ise sağcıları organize ettiği söylenen devlet güçlerine işaret etmekten öteye gitmiyor.

Miting öncesinde cihat çağrıları
Herşey 1967 yılından beri ülkemize gelen ve her seferinde protestolar ile karşılanan ABD'nin 6. filosuna İstanbul'u dar etmek için 76 gençlik örgütünün bütün anti-emperyalistlerin katılmasını istedikleri bir yürüyüş çağrısı ile başladı. ABD'nin bölgedeki oyunlarını bozma çabalarını dine hakaret olarak algılayan Milli Türk Talebe Birliği’nin (MTTB) 14 Şubat tarihli "Bayrağa saygı" mitinginde eylemcilere yönelik “Memlekete ihanet eden bu hainleri toprağa gömme zamanı gelmiştir” , “… Pazar günü komünistler miting yapacak, biz bu mitingde savaşacağız. Silahı olan silahıyla, olmayan baltasıyla gelsin…” çağrıları yapıldı. Yine 1968 yılında öldürülen Vedat Demircioğlu'nun anısına düzenlenen gösteriler de hedef gösterildi.

Günler boyunca Endonezya'da 500 bin komünistin bir haftada öldürüldüğü olaylara göndermeler ile cihat çağrıları yapıldı. Bugünün Nur cemaati önderi Mehmet Şevket Eygi, 15 Şubat tarihli Bugün gazetesindeki yazısında" Cihat eden zelil olmaz. Sağ kalırsa gazi olur, canını verirse şehitlik şerefini kazanır" diyerek insanlara cenneti vaat etmekten geri durmuyordu.

Bir pazar sabahı...
16 Şubat sabahı toplanan Beyazıt meydanında toplanan işçi, öğrenci 30 bin kişi saat 14.00 itibari ile Sultanahmet, Sirkeci, Karaköy, Tophane üzerinden Taksim’e doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş esnasında sayı 40 bini bulurken, ‘Emperyalizme Hayır, Sosyalizme Evet’, ‘Köylüye Toprak Yok, Amerikan Üslerine Toprak Çok’, ‘Vietnam’da Barınamayan Türkiye’de Tutunamaz’ sloganları atılmaktaydı.

Bu esnada ise Beyazıt camii ve Taksim meydanında biriken bir güruh ise ellerinde "silahlar" hazır beklemekteydi. Yaşar Okuyan'ın Odatv'ye verdiği röportajda bu gün için söyledikleri oldukça çarpıcı:"...Yanılmıyorsam -cumartesi günü beşte temsili olarak Türk Talebe Birliği’ne gelin- denildi. Bizim arkadaşlardan yedi sekiz kişi gitti oraya. Şeref Efendi sokak var hemen Milli Türk Talebe’nin yanındaki sokaktı. Oraya iki kamyon yanaştı. Orada -sonradan çıktı tabii- sopalar çıktı balyalar halinde

Bizim çocuklara dedim ki, -Sopaları alın. Gitmeyeceğiz, ama gitmeyeceğimizi söylemeyin.- Sonra aynı yerde ayrıca bir mavi kurdele dağıtıldı. Kurdeleler ne olacak, diye sorduk. Dediler ki bu mavi kurdeleleri Taksim’de komünistler meydana girerken yakanıza takın bu iki şeyi gösterir: Birincisi orada bir kargaşa çıkarsa siz birbirinizi tanımış olursunuz. İkincisi de -polislerin de bilgisi var- mavi kurdeleyi takanlar antikomünistler olacak. Nitekim biz ertesi günü oraya yedi sekiz kişi olarak gittik. Yani ülkücüler olarak katılmadık. Uzaktan bakıyoruz. En az yirmi otuz bin kişilik bir kalabalık vardı. Hatta sabah namazından sonra gelenler vardı. Fikir Kulüpleri Federasyonu da Gümüşsuyu’ndan giriş yaptı. Tam Marmara Oteli’nin önüne doğru geldiklerinde daha önce alanda ellerinde sopalarla bekleyenler, gelenlere hücum ettiler..."

Sopalar ve silahlar ile bekleyen güruh protestocular geldiğinde polislerin gözü önünde ve yer yer desteği ile gelenlere saldırdı. Gün sonunda TİP üyesi işçiler Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan öldürüldü ve yüzlerce kişi yaralandı.

Günah çıkarma çabaları
1969'da yaşananlarla yüzleşmekten her zaman kaçınan Türkiye sağı, ABD için yaptığı bu katliamın arkasında durmakta hep zorlandı. Geçtiğimiz aylarda Habertürk'e konuşan HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, şunları söyledi:

“Keşke dindar muhafazakar kitleler de sol olarak tanımlanan gençlerle birlikte ABD 6. filosunu protesto etselerdi. Ben küçüktüm, ama keşke milletin bütününü orada 6. filoya karşı tepki gösterseydi. Ben yıllardır iç eleştiri olarak hep taşımışımdır. Bu yapılsaydı belki Türkiye’nin siyasi gelişmesi farklı olurdu.”

MTTB Genel Başkan Yardımcısı Abdurrahim Boynukalın ise, "Olayın bir derin devlet yapılanması olduğu, sopaların sivil polisler tarafından dağıtıldığı, apartman çatıları ve otellerin üzerinden silahların ateşlendiği sonradan ortaya çıktı" diye konuştu. Boynukalın suçu devlet örgütlenmesine yıkarken, sağcıların neden ABD'ye karşı çıkan solculara bu olayda ve daha sonraki yıllar boyunca nefretle yaklaştıklarını açıklamadı.

(soL-Haber Merkezi)

Ali Turgut Aytaç

Duran Erdoğan