Kemal Okuyan: Emekçi halkın cephesi geliyor

Kadıköy'deki mitingde bir konuşma yapan Türkiye Komünist Partisi Merkez Komite Üyesi ve soL Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kemal Okuyan, "Yarından itibaren Türkiye'nin her yerinde sermayenin cumhuriyet düşmanlığına karşı kardeşliğin ve barışın sembolü olacak bir Cumhuriyet için kolları sıvıyıoruz" dedi.

(soL - İstanbul) Kemal Okuyan'ın miting kürsüsünden yaptığı konuşmanın satır başları şöyle:

Benden önce konuşan genç bir kadının, bir öğrencinin, işçinin, bir Kürt gencinin dışında Araplar, emekliler, liseliler, Aleviler, bu alanda çokça varlar. Fenerbahçe taraftarları, Beşiktaş taraftarları, Galatasaray taraftarları, Karşıyaka taraftarları, Adanademirspor taraftarları varlar. Evet hepimiz birleşmişiz. Ne için birleşmişiz? Cumhuriyet için, yurtseverlik için, aydınlanma için birleşmişiz.

Ama sevgili dostlar, bizi burada birleştiren bir başka şey daha var. Çünkü ne zaman bu ülkede birileri birlikten ve beraberlikten söz etse, bu işin altında bir çapanoğlu aramamız gerekiyor. Çünkü, biz aslında ne yazık ki bir falan değiliz. Burada bizler Türkiye'nin her tarafında yurtseverliğin, aydınlanmanın, eşitliğin ve özgürlüğün bayranığını taşıyanlarla, saltanatçılar, hilafet özlemcileri, gericiler arasında bir ayrım var. Biz buradayız, onlar orada, 1.5-2 km ötede Marmaray açılışındalar. Biz onlarla bir değiliz.

Peki sevgili dostlar, bizi birleştiren değerler var. Biz bugün Cumhuriyet için buradayız, Yeni bir Cumhuriyet için buradayız. Ama bizi ayıran şeyin ne olduğunu bilmemiz gerekiyor. Neden bu ülkede yaşayan az sayıdaki bazı insanlarla bir olamayacağımızın ayrımına varmamız gerekiyor. 76 milyon edebiyatı yapanların kimlerin ekmeğine yağ sürdüğünü anlamamız gerekiyor. Bizler, Cumhuriyet fikirini yeniden ayağa kaldıracağını söyleyen bizler, emeği temsil ediyoruz. Karşımızdakiler ise paranın saltanatını, sermayeyi ve bu nedenle yobazlığı, karanlığı, emperyalizmi temsil ediyorlar. Aramızdaki fark bu.

'Ne zaman birlik deseler...'
Sevgili dostlar, evet, ne zaman ki birileri birlikten beraberlikten söz ederse o zaman durmamız gerekiyor. Çünkü o birileri malı götürüyorlar. Buradan bir kaç kilometre ötedeki diktatör ne diyor? 'Benim milletim' diyor. Biz onun milleti değiliz, biz onun hiçbir şeyi değiliz. Biz kimsenin tapulu malı değiliz. Biz senin milletin olmadığımız gibi senin işçin değiliz, öğrencin değiliz, Ayşe teyzen değiliz, annen değiliz, kardeşin falan değiliz. Biz başka bir Türkiye'yiz. Sen malı götürenleri temsil ediyorsun. Biz ise malı götürmene izin vermeyeceğiz, emekçi halkın sesiyiz. Bunu temsil ediyoruz.

Malı götürenler dedik. Bu kardeşlerimiz de bugün Cumhuriyeti kutluyorlar. Onların kutladıkları şey pek Cumhuriyet'e benzemiyor. Ellerinden gelse saltanatı, hilafeti tekrar getirecekler. Ama olmadı. Haziran'da fena halde duvara çarptılar. Hevesleri kursaklarında kaldı. Şimdi başladığımız işi bitireceğiz. Bu ülkeyi hilafet dönemine, saltanat dönemine geri götürmek isteyen yobazları, para babalarıyla birlikte bu memleketten def edeceğiz.

'Bugünlere yalnızca AKP'yle gelinmedi'
Hilafet ve saltanat demişken bugün 29 Ekim 2013, 90 yıl önce bu ülkenin yoksul insanları, bu ülkenin emperyalistlerin elinde oyuncak olmasını istemeyenler, bu ülkenin aydınlanma bayrağını taşımasını, bu ülkenin çağdaş bir ülke haline gelmesini isteyenler önemli bir adım attılar. Bu adımın sahibi Mustafa Kemal ve arkadaşları, yoksul insanlarımız çok büyük bir iş başardılar . Bugün 90 yıl sonra bu yapılanları küçümsemek bir bugünün devrimcilerine yakışmaz. Bugünün devrimcilerine yakışmaz, kendileri küçülürler. O günü aşağılamaya kalkanlar kendileri aşağılanırlar. Biz devrimciysek o gün taşınan bayrağı daha ileri götürürüz. O günü yargılayarak bugünü ve yarını asla kurtaramayız. Bundan 90 yıl öncesinin devrim militanlarına, o çorbada tuzu olan herkese kucak dolusu sevgiler.

90 yıl öncesine selam yolladıktan sonra bir de şu soruyu sormamız gerekiyor. Bu Cumhuriyet neden bu hale geldi? Ne oldu? AKP'ye işaret etmek yetmez. Bu işin kolay yolu. Burada hepimiz bunlardan kısa sürede kurtulacağımıza inanıyoruz ve biliyoruz. AKP'yi tartışmayalım bile. Ama sevgili arkadaşlar, mesele AKP ile mi başladı? 90 yıldır Menderes'leri Süleyman Demirel'leri ne yarattı? Faşist çeteleri, yobazları, insanları canlı canlı yakanları ne yarattı? Ne yarattı askeri darbeleri? Susurluk çetelerini ne yarattı? Bunu sormamız gerekmiyor mu?

Neyin yarattığını iki gün önceki soL gazetesi kapağa taşıdı: Semirdiler, sömürdüler! 1920'lerde küçük bir bakkal dükkanından bir 'Koç' yaratıldı. 30'larda gene Koç vardı, 40'larda yine vardı. 50'li yıllarda artık Koç yoktu da Koç Holding vardı. 60'lar, 70'ler, 80'ler hep varlardı. AKP iktidarı geldi Koç karına kar kattı, diğerleriyle birlikte. Koç sadece bir simge Sabancı'sı var, Yeşil Sermayesi var. Cumhuriyet'i bu hale malı götürenler getirdi. Malı götürdüler Cumhuriyeti de götürdüler. Bir Cumhuriyet Koç Holding'in Cumhuriyeti olursa Koç gibi Cumhuriyet olmaz, işte bu hale düşer.

'Nasıl bir Cumhuriyet istiyoruz?'
İyi düşünelim. Madem Cumhuriyet'i ayağa kaldıracağız, o halde halkın cumhuriyeti yapacağız. O zaman yıkılmayacağız. Aydınlanma, bağımsızlık ve egemenlik bayrağını dimdik tutacağız.

Takunyalı sermayenin cumhuriyetini, tayyibin gemiciklerini istemiyoruz. Yobazların cumhuriyetini istemiyoruz. Biz halkın cumhuriyetini istiyoruz. Peki halkın cumhuriyetine nasıl ulaşacağız? Haziran ayında ilk fişek çakıldı. Türkiye'de Haziran ayından bir halk ortaya çıktı. Ben buradayım dedi. Ben yobaza, emperyalizme pabuç bırakmam dedi. Demek ki bir sıfır.

Bizim yolumuz Erdoğan'la kahvaltı yapanların, onu davet edenlerin yolu değil. Bizim yolumuz işçiler ve patronlar milli sermaye ile birleşsin de değil. Bizim yolumuz Milliyetçi Hareket Partisi'ne, faşistlere davet çıkaran bir yol değil. Bizim yolumuz o yol da değil, bizim yolumuz onlardan da farklı. Bizim yolumuz Türkiye'nin büyük çoğunluğunu oluşturan emekçi halkın yolu. Defalarca söyledik bu halk kendi göbeğini kestiğinde ayağa kalkar. Kendi göbeğini kestiğinde Cumhuriyet'e sahip çıkar. Başkalarının peşinden giderek değil. Generallerin, NATO'cuların peşinden giderek değil, liberallerin peşinden giderek değil. Sahte umutların, Sarıgül'lerin peşinden giderek değil.

'Emekçi halkın cephesi, Sol Cephe geliyor!'
Bu halk kendisi ayağa kalkarsa cumhuriyeti, yurtseverliği, bağımsızlığı, egemenliği kurar. Bağımsızlık, bağımsız bir siyaset ile mümkündür. Halkımız sermaye sınıfından, ırkçılardan, liboşlardan bağımsız bir siyaset örgütlemelidir. Örgütleyebilir mi? Örgütler. İşte kanıtı, burası bir başlangıç. Bizim gibi düşünenler, herkes değil, bu ülkenin büyük çoğunluğunu meydana getiren emekçi halkımız.

Halkımız, yurtseverler, antiemperyalistler, güçlerini emekçi halk gücüyle birleştirecekler. Bunun cephesini açacaklar. Şu anda bu kürsüden söylemek zorundayız: Yakında emekçi halkı kucaklayan cephemiz geliyor. Solcuların Sol Cephe'si geliyor. Mücadele bayrağını ileri taşıyacak yeni bir cumhuriyet kavgasını örgütleyecek cephemiz geliyor. Dolayısıyla yarından itibaren Türkiye'nin her yerinde sermayenin Cumhuriyet düşmanlığına karşı egemen, bağımsız, özgür, kardeşliğin ve barışın sembolü olacak bir Cumhuriyet için kolları sıvıyoruz hep beraber. Ve AKP diktatörlüğünün karşısına dikliyoruz.

Yaşasın Cumhuriyet!
Yaşasın Devrim!
Yaşasın Sosyalizm!