Cemaat - AKP kavgasına Israil'in bakışı ve AKP'nin çıkmazı (Melisa Kohen)

Türkiye 17 Aralık 2013 gününe şok etkisi yaratan gözaltılarla uyandı. İçlerinde bakan çocukları ve AKPli bir belediye başkanının da yer aldığı tamamı AKP'ye yakın önemli isimler gözaltına alındı. Normal şartlarda bu çapta bir operasyon ancak yargının iktidar vesayetinden tamamen bağımsız bir yapıya sahip olduğu ülkelerde yapılabilir. Türkiye'de yapı bunun tam tersi olduğuna göre mesele çok farklı. Dershane meselesiyle kamuoyunda derinleşen Cemaat-AKP kavgasında artık yeni bir aşamaya gelindiğini gösteriyor ve bu operasyon da bir nevi Cemaat'in AKP'ye gözdağı verme ve güç gösterisinde bulunma anlamı taşıyor.

Türkiye her ne kadar yandaş basının manipulasyonlarının aksine ne bölgede ne dünyada çok da büyük bir aktör olmasa da gene de bu kavganın dışarıda da yansımaları var özellikle Amerika ve İsrail cephesinde. Amerika şu an için bu kavgada çok renk vermese de İsrail daha net bir tutuma sahip.

İsrail yıllardan beri Türkiye ile gerek askeri gerek siyasi alanda yakın ilişkiler içerisinde oldu, çıkarları çatışmasına rağmen. AKP döneminde bu ilişkilerin boyutu çok daha derinleşti BOP çerçevesinde. Arap Baharı denen emperyal projenin ana teması İsrail'in daha güvende yaşayacağı bununla birlikte enerji ve petrolün küresel güçlerce daha rahat kullanılabileceği bir Ortadoğu yaratmaktı. Türkiye bu projede kendine küresel güçlerce biçilen rolü en iyi şekilde oynadı. İşler Afganistan, Irak, Libya derken iyiye de gidiyordu ancak Suriye halkı ve Esad'ın onurlu direnişi emperyalist barbarlığın bölge üzerindeki bütün planlarını alt üst etti bunun bir yansıması da bölgedeki en Amerikancı güç odaklarından olan Mısır'daki Müslüman Kardeşler denen yapının tasfiyesi oldu. AKP-Cemaat kavgasının ana ekeseni de Ortadoğu'daki bu gelişmelerden bağımsız değil. Dershane meselesi ise aslında sadece bir detay.

İsrail bu kavgada açıkça Cemaat'ten yana tavır almış durumda bunu resmen dillendirmese de. Bunun da son derece anlaşılabilir nedenleri var. İsrail 2002'den beri hem cemaatle hem AKP ile her zaman iyi ilişkiler içerisinde oldu, AKP ile olan sanal ve biraz da düzmece gerginliğin düşündürdüklerinin aksine.

AKP, İsrail ile olan gerek askeri ve siyasi anlaşmalarda, gerekse bölge politikalarında her zaman İsrail'in elini güçlendirecek hamleler yaptı ve İsrail politikalarını koşulsuz destekledi. İsrail açısından belki de kurulduğundan beri en rahat çalıştıkları T.C. hükümeti idi AKP. Ancak AKP'nin git gide yıpranması ve artık miyadini doldurmaya başlaması İsrail'i bu kavgada taraf olmaya itti.

İsrail bir çok konuda ve özellikle dış politikada fazlasıyla pragmatist bir tavır içerisinde oldu her zaman. Dış ilişkilerde bu olması gereken bir ilke olsa da İsrail açısından çok daha belirgindir bu tutum. İsrail politikalarının temelini ve referansını oluşturan David Ben Gurion'dan beri bu durum böyledir.

Hal böyle olunca yıpranmış ve artık ömrü sınırlı olan bir AKP'nin İsrail için değeri ve önemi azalmakta bu durumda yıpranmış bir AKP'den ise daha once AKP'yi de yaratan ve Ortadoğu'daki emperyal projelere destek olacak yeni AKP'ler yaratma potansiyeline sahip cemaatten yana tavır almış durumda. Çünkü Esad'ın bütün emperyal planları alt üst etmesiyle Ortadoğu'da hala yapılacak çok iş var ve bunu yaparken de Türkiye bölge ve dünya için değilse bile İsrail için önemli bir ülke ve beraber çalışabilecekleri işbirlikçi bir hükümet onlar için önemli.

Bütün bu faktörlerin yanında meselenin bir diğer yönü AKP'nin her dara düştüğünde yardımına koşup adeta bir can simidi rolü oynayan bir İsrail oluşu. ''van minüt'' oyunlarıyla başlayıp ''Mavi Marmara'' kriziyle devam eden sözde gerilim( Sözde dememin sebebi bu dönemlerde askeri ve siyasi anlaşmalar aynen devam edip iki ülke arası ticaretin katlanarak artması) AKP'nin can çekiştiği ve işlerinin kötü gittiği dönemlerde hep kurtarıcı oldu. ''van minüt'' olayı 2009 yerel seçimleri öncesinde patlak vererek AKP'nin düşen oylarını toparladı. Mavi Marmara krizi ise hem o dönem CHP'nin başına yeni geçmiş olan ve o dönemlerde arkasına aldığı rüzgarla CHP oylarını % 30'ların üzerine çıkaran Kemal Kılıçdaroğlu etkisini söndürdü hem de siyaseten bir çıkmaza girmiş olan AKP'nin elini yeniden güçlendirdi.

Ancak bu kez AKP'nin elinde oynayacağı bir İsrail kozu da yok çünkü İsrail de seçimini cemaatten yana kullanmış durumda. İşte bu açıdan da AKP iyiden iyiye bir siyasi çıkmazın, kaosun içine düşmüş durumda.

Tüm bunlara rağmen Cemaat gene de AKP'den vazgeçmiş değil onların aklındaki birinci tercih Erdoğan'sız bir AKP. Yani yürütmenin el değiştirmesinden yanalar. İktidar savaşından öte bir tasfiye operasyonu cemaatin planladığı şey. Başbakanın, bugüne kadar her istediğinizi verdik derken aslında söylemek istediği ne oldu da durduk yere bizi devirmek istiyorsunuz serzenişi idi.

İşin ana noktası da bu hiç bir şey durup dururken olmuş değil. AKP'nin bu kadrosuyla artık yıpranmaya başladığı ve geri dönüşünün olmadığı, Erdoğanlı AKP projesinin çökmek üzere olduğu bir gerçek.

Bu faktörler korkutuyor küresel güçleri ve bu yüzden yeni dönemde işlerine yarayacak yeni bir işbirlikçi iktidarın planlaması içerisindeler.

Bütün bunları da Haziran'da hakkını aramak için hiçbir çıkar gözetmeksizin, ölümü göze alıp sokağa çıkan milyonlar ve tarihe geçecek onurlu direnişiyle Beşar Esad ve Suriye halkı başardı.