Samsun’da 'Üniversitelerde dönüşüm ve akademisyen sorumluluğu' paneli

Üniversite Konseyleri Derneği ve Devrimci Eğitim Şurası "Üniversitelerde dönüşüm ve akademisyen sorumluluğu" başlıklı ortak bir panel gerçekleştirdi.

Üniversite Konseyleri Derneği ve Devrimci Eğitim Şurası "Üniversitelerde dönüşüm ve akademisyen sorumluluğu" başlıklı ortak bir panel gerçekleştirdi. 7 Nisan Cumartesi günü Atakum Halk Eğitim Merkezi'nde, moderatörlüğünü ÜKD Genel Başkanı Prof. Dr. Nurettin Abacıoğlu'nun yaptığı panele konuşmacı olarak ÜKD Genel Sekreteri Prof. Dr. Erhan Nalçacı, ÜKD YK Üyesi Prof. Dr. İzzettin Önder ve ÜKD YK Üyesi Öğretim Üyesi Dr. Özgür Taşkın katıldı.

4+4+4 tartışmalarının yapıldığı bugünlerde 15 Nisan’da toplanacak Devrimci Eğitim Şurası öncesinde Samsun’da EMO Konferans salonunda gerçekleştirilen Şura yerel toplantıları hakkında bilgi veren Öğretim Üyesi Dr. Özgür Taşkın, "Eğitim sisteminde yaşananlarla ilgili nasıl tavır alınmalı?" başlıklı konuşmasında Türkiye’de eğitim sisteminin başarısızlığına konuyla ilgili verdiği örneklerle değindi.

Taşkın, Türkiye’de eğitim sisteminin başarılı olduğu söylense de PISA ve TIMMS gibi uluslar arası sınavlarda öğrencilerin OICD ülkelerinin en alt sıralarında yer aldığının gözlemlendiğini, müfredatın hiç de başarılı olmadığının ortada olduğunu belirtti.

Eğitim sisteminde yaşananlarla ilgili ikinci olarak da eğitimin sermayeye açılıp özelleştirilmesine ve kadroların esnek kadrolar halinde doldurulmasına, okul ihtiyaçlarının okul- aile birlikleri yoluyla velilere havale edilmesine, veliye “çocuğuna yatırım yap” denilmesine ve bu durumu da velinin kanıksamak zorunda bırakılmasına dikkat çekti. Benzer şekilde üniversitelerin de Bologna süreciyle yaşam boyu öğrenme, girişimcilik gibi anahtar sözcüklerle özelleştirilip mütevelli heyetlerle yönetilmesinin sağlanarak üniversitelerde kalitenin arttırılması adı altında üniversitelerin sermayeye açılmasının sağlandığını dile getirdi.

Son olarak üniversitelerin özgürlüğü konusunda 1960’lardan günümüze verdiği mücadeleye değinerek YÖK ve öncesi kurumlar eliyle üniversitelerin sürekli baskı altında tutulduğuna, akademisyenlerin ve öğrencilerin özgürlüklerinin kısıtlandığına, Alo Şikayet hattı gibi uygulamalarla öğretmenlerin veliyle ilişkisinin kesilerek öğretmenlerin cezalandırılmasına, üniversitelerde ve Milli Eğitimde soruşturma ve cezalandırmalarla eğitimcilerin ve akademisyenlerin sindirilmeye çalışıldığına vurgu yaparak “Tüm bunlar yapılırken bilimsel ve özgür düşünce yuvası olması gereken üniversitelerden bilimsel üretim beklenebilir mi?” sorusunu yöneltti.

ÜKD YK Üyesi Prof. Dr. İzzettin Önder "Üniversitenin 20 yıl içinde yaşadığı dönüşüm" üzerinde konuştu. Önder, “bugünkü üniversitelere üniversite denilebilir mi?” sorusuyla başladığı konuşmasında bugünkülere de üniversite diyenlerin olabileceğini ama aslında AKP’nin üniversiteleri haline getirildiklerini söyledi. Dönüşümün organik, engellenemeyen bir süreç olduğuna, sistemin çıkmaza girdiğini, AKP’nin de tıkanıp gerileme dönemine girdiğini, bu durumdan üniversitelerin de etkileneceğini belirtti. Bu bağlamda, solcu, ilerici akademisyenlere görev düştüğünü söyleyerek Üniversite Konseyleri Derneğinin örgütlü mücadele etmede önemli bir araç olduğuna dikkat çekti.

Son konuşmacı olan ÜKD Genel Sekreteri Prof. Dr. Erhan Nalçacı ise “ÜKD-Üniversite manifestosu ne anlama geliyor?” başlığında sunum yaptı. Üniversitelere ilişkin tartışmanın verili üretim ilişkilerinden ve sınıf mücadelelerinden bağımsız bir şekilde düşünülemeyeceğini belirten Nalçacı, Üniversite Manifestosunu tanıtmak amacıyla 3 Aralık’ta “İkinci cumhuriyeti de, üniversitelerini de kabul etmiyoruz” sloganıyla ÜKD Genel Kurulunu topladıklarını, Genel Kurul’da yapılan tartışmaların ardından yeniden şekillenen Üniversite Manifestosunun broşür olarak basılıp birçok ilde üniversitelilerin tartışmasına sunulduğunu, manifestonun önümüzdeki yıllarda ÜKD’nin temel mücadele eksenini çizeceğini belirtti.

Bütün kurumların piyasalaştırıldığı, dönüşümü kolaylaştırmak için Sünni İslamın kullanıldığı, adeta her bir bireyin şirketleştirilmeye çalışıldığı bir süreçten geçildiğini söyleyen Nalçacı, her alandaki gericileşmenin üniversiteleri de teslim alma yolunda gittiğini, üniversitelerin artık skandallara imza atar hale geldiğini, şeriat anayasası öneren üniversitelilere, son olarak Muş Alparslan Üniversitesinin de eklenerek, Medrese Sempozyumu düzenlendiğini belirtti.

“Üniversiteler özgür olacaksa bu ancak sosyalist cumhuriyette mümkün olacaktır. Kapitalizmin insanlığa vereceği hiçbir şey kalmamıştır artık.” diyen Nalçacı, Üniversite Manifestosunun da sosyalist cumhuriyette gerçekleşecek yeni bir üniversiteye işaret ettiğini söyledi.

Nalçacı konuşmasında, 1. Cumhuriyet’ten, 2. Cumhuriyet’e geçiş sürecinde üniversitelerin tarihsel olarak nasıl bir dönüşüme uğradığına dikkat çekerek, bugün üniversitelerin tekrar 1. Cumhuriyet anlayışının savunularak kazanılamayacağını vurguladı. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu sonrası Kemalistlerle liberal-gerici ittifakının geriliminin Kemalistlerin yenilgisiyle sonuçlandığını dile getiren Nalçacı, kamu üniversitelerinin tasfiye edilmeye, güvencesizleştirilmeye çalışıldığını, piyasacılığa ve gericiliğe karşı tüm aydınlanma başlıklarında Üniversite Konseyleri Derneğinin mücadelesine herkesi katkı sunmaya davet etti.

Etkinlik paneli izleyen akademisyenlerin ve öğrencilerin sorularının yanıtlandırılmasıyla son buldu.

(soL - Samsun)