Dün Vakit-Yeni Akit gazetesinde yayınlanan Fazıl Arca imzalı haber, cumartesi günkü vahşi polis saldırısında bebeğini kaybeden üniversite öğrencisi genç kadını hedef tahtasına yerleştiriyor.

Haber, protesto gösterisinde polisten yediği tekmeler nedeniyle bebeğini kaybeden genç kadının Habertürk’e ve NTV’ye verdiği röportajlarda yüzünün gizlenmesini konu ediyor. Bu duruma içerleyen Arca soruyor: “Öyle ya, üniversite öğrencisi iken siyasi bir grubun içine girerek, hamile haliyle protesto gösterisine katılabilen” genç kadının “yüzü neden gizleniyor”?

Ve ekliyor: Genç kadının “kaybettiği bebeğini evlilik dışı edindiği görülüyor.”

“Öğrenciyken bir siyasi gruba giren, evlilik dışı hamile kalan, üstelik o haliyle protestoya katılan genç kadının ne mahremiyet hakkı olacak?” demeye getiriyor.

“Hak etmiş...”

“Kimliğini ifşa edin...”

“Onu bize verin...”

Fazıl Arca, sinsice linç çağrısı yapıyor.

Çağrıya yanıt, göreve hazır gerici güruh adına bir yorumcudan geliyor: “Ah bir polis olsam var ya!”

Tecavüz suçuyla yargılanan yazarına toz kondurmayan gerici gazete, porno sitelerinden başını alamayan yoz güruhla kol kola giriyor, şiddet görerek bebeğini kaybetmiş gencecik bir kadının acısını gayri meşru ilan edip ahlakçılık taslamaya, ceza kesmeye kalkışıyor.

Gericiliğin iki yüzlü ahlakçılığının asıl işlevi böylece bir kez daha teyit oluyor: İnsanın, ama özellikle gençlerin, özellikle kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesine aman vermemek.

Kendilerine liberal kanattan Sabah Gazetesi yazarı Emre Aköz omuz veriyor: “‘Hamileydim, çocuğumu kaybettim’ şeklindeki duygu sömürüsünü kimse yutmasın. Madem bebeğini önemsiyorsun, ne işin var orada?”

“Senin seçimin,” demeye getiriyor Aköz, “sonucuna katlan!”

Ölümü hak etmek bu kadar kolay, hükme giden yol bu kadar kısa...

Liberalizmin “bireysel seçim” masalının gerici “hak etti”cilikle mesafesi bu denli yakın...

Onları bu faşizan ruhta birleştiren şeyin, eşitlik ve özgürlük mücadelesine olan düşmanlıkları olduğunu görmek ise hiç zor değil.

(soL - Kadın)