Ayşe Paşalı'nın katili de 'namusun' arkasına sığındı!

7 Aralık 2010’da tecavüze uğradığı ve şiddet gördüğü eski eşi tarafından 11 yerinden bıçaklanarak öldürülen Ayşe Paşalı’nın cinayet davasının ikinci duruşması dün Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

Hatırlanacağı üzere, Ayşe Paşalı 1,5 yıl önce eski eşi tarafından tecavüze uğradığı ve şiddet gördüğü şikayetiyle savcılığa başvurmuştu. Gerekli önlemlerin alınmaması sonucu, Aralık 2010’da eski kocası İstikbal Yetkin tarafından öldürülmüştü. Olayın basına yansımasından sonra Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, “Olay karşısında yasalarımızda eksik yok, cinayet münferit” açıklamasını yapmıştı.

20 Ocak 2011’de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan davanın bugün görülen ikinci duruşmasında şikayetçi olarak Ayşe Paşalı’nın annesi Zeliha Paşalı, babası Hüseyin Paşalı ile kardesi Ahmet Paşalı bulunurken, Ayşe Paşalı'nın iki kızı tanık sıfatı ile dinlendiler.

Davaya Ankara, Mersin ve Diyarbakır Baroları’nın görevlendirmesi ile gelen avukatlar, Kadın Dayanışma Vakfı, CHP Milletvekili Canan Arıtman, Fatma Nur Serter, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu katılma talebinde bulundular.

Sanık İstikbal Yetkin ifadesinde 1988 yılında evlendiklerini, mutlu bir evlilikleri olduğunu, eşinin evlilikleri süresince çalışmayıp 22 yıl sonra çalışmak istediğini söyleyerek bir avukatın yanında çalışmaya başladığını söyledi. Eşinin çalışmaya başladıktan 1,5 ay sonra bir yakınının düğünü için İstanbul'a gittiğini ve bu sırada küçük kızının kendisini arayarak "Annem dayısının oğluyla düğünde dans etti" demesi üzerine sinirlenerek eşine şiddet uyguladığını söyleyen Yetkin, Ayşe Paşalı’nın bunun üzerine Savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu ancak aynı gün barıştıklarını iddia etti. Hiçbir sorunları olmadığı halde bu suç duyurusundan kaynaklı olarak ifadesinin alınması için mahkemeye çağırıldığını ve eşinin mahkeme sırasında "cezalandırılmasını istiyorum" demesi üzerine büyük şaşkınlık duyduğunu söyledi.

Bu yaşananlar sonrasında eşini ailesinin evine gönderip ona bir ev tuttuğunu, çocukların ise kendisinde kaldığını anlatan sanık daha sonra anlaşarak boşandıklarını iddia etti. Istikbal Yetkin, Paşalı’nın boşanma sonrası çocuklarını görmesine izin vermediğini bu sebeple kendisini çok yalnız hissetttiğini de ifadesine ekledi.

Olay günü eşinin evinin önünde küçük kızının okula gideceği saatte kızını görmek için beklediğini ancak evden kızı değil eşinin çıktığını ve kızının hasta olduğunu öğrenmesi üzerine görmek istediğini söyleyen Yetkin, eşinin izin vermemesi ve "bundan sonra seninle olmayacağım, hiç evlenmeyeceğim, peşimi bırak" demesi üzerine bıçakladığını anlattı.

Namusunu korumuş!
Duruşma sırasında hakimin “neden bıçak taşıyordun?” sorusuna "evde yalnız kalıyordum, sesler duyuyordum, korkuyordum" demesi üzerine müdahil avukatlarının "ayrılmadan önce de silah taşıyormuşsunuz o zaman da mı korkuyordunuz?" sorusuna sanığın "benim kızlarım var onları korumak için" demesi dikkat çekiciydi.

Ayşe Paşalı'nın kızları ise ifadelerinde annelerinin daha önceden de tehdit ve şiddet gördüğünü, Istikbal Yetkin’in cinayet gününden önce de annelerini arayarak "Sana ilk çocuğunun doğduğu gün büyük bir acı yaşatacağım" dediğini ve internet arama motorlarından "Öldürücü darbeler nasıl vurulur, TCK adam öldürmenin cezası" türünden aramalar yaptığını tespit ettiklerini anlattılar.

Sanığın ifadesi sırasındaki soğukkanlılığı ve öncesinde planlayarak konuştuğu açıkca gözlenirken, savcılık ifadesi ve duruşma sırasında vermiş olduğu ifadelerinde çok fazla çelişkili yan bulunmasına ek olarak cinayet sebebini "namusunu koruma" adına yapmış gibi göstermeye çalışması “namus” cinayetlerinin cezai yaptırımının ne denli kadınlar aleyhine olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

Duruşma sonunda ise sanık avukatının benzer her olayda yaşandığı gibi "sanığın akli dengesinin yerinde olup olmadığının incelenmesi için Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesi" talebi üzerine salondakiler tepki gösterse de bu talep kabul edildi.

Davaya katılma talepleri ise suçtan doğrudan zarar görülmemesi nedeniyle şikayetçi ve vekilleri ile sınırlı tutularak, duruşma 01.03.2011 tarihine ertelendi.

Duruşma sonrasında özellikle Adli Tıp Kurumuna sevk edilme talebinin kabul görmesi sebebiyle Kadın Dayanışma Vakfı ve Ankara Kadın Platformu tarafından Adliye önünde basın açıklamaları ve protestolar gerçekleştirildi.

Silah Yasası’nda sınırlama yok!
İlk duruşmada cinayette kullanılan 26 santimetre uzunluğundaki bıçakla ilgili kriminal raporunda, “Tetkik için gönderilen ve inceleme konusu bulgular bölümünde özellikleri belirtilen bıçak imal durumu, tip ve niteliği itibariyle 6136 sayılı Yasa’nın 4. maddesinde belirtilen yasak niteliği haiz bıçaklardan değildir” ifadesi sanığın, 6136 sayılı silah kanununa muhalefetten ceza almayacagının ifadesi olarak değerlendirilmişti. Aynı duruşmada Ayşe Paşalı’nın kardeşi Ahmet Paşalı ifadesinde İstikbal Yetkin’in cinayet günü kendisini arayarak “Ablanı öldürdüm. Çalılıklara attım. Gel al” dediğini söylemisti.

765 sayılı eski Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 265. maddesinde uzunluğu 25 santimi geçen her türlü kesici aletin suç sayıldığı belirtiliyordu. 5237 sayılı yeni TCK’da ise kesici ve delici aletlerin uzunluğu konusunda herhangi bir sınırlama yer almıyor. 5237 sayılı TCK’nın 6. maddesinde, bıçaklarla ilgili silah deyiminden, saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici aletin anlaşılacağı belirtiliyor.

İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı silah ve bıçakların kullanımına ilişkin yönetmelikte ise “Bıçak, diğer aletler ve benzerleri her ne sebeple olursa olsun üstte taşınamaz. Bunların nakilleri a) Bavul, valiz, takım veya el çantalarında, b) Çuval, bez torba veya ambalajlarında, c) Araçların bagajlarında, d) Ani olaylarda kullanılmayı engelleyecek tarzda kağıt veya bezle sarılıp paketlenmiş şekilde üstte taşınıp nakledilebilir. Bu madde hükmüne aykırı olarak aletleri üstlerinde taşıyanlar, kullanım belgeleri olsa dahi, haklarında işlem yapılır” ifadesi yer alıyor.

(soL-Kadın)