5. Üçlü Barış Zirvesi gerçekleşti

Bu sene beşincisi düzenlenen Dünya Barış Konseyi üyesi üç barış örgütü Barış Derneği, Uluslararası Detant ve Barış İçin Yunan komitesi (EEDY), Kıbrıs Barış Konseyi (CPC)’nin düzenlediği üçlü Barış Zirvesi İzmir’de gerçekleşti.

Barış Derneği, Uluslararası Detant ve Barış İçin Yunan komitesi(EEDY),Kıbrıs Barış Konseyi(CPC)’nin düzenlediği üçlü Barış Zirvesi bugün İzmir’de gerçekleşti. Dünya Barış Konseyi(WPC) temsilcilerininde izlediği toplantıda, Ortadoğu’da giderek şiddetini arttıran emperyalist saldırganlığın son bulması vurgulanırken, ABD, NATO ve AB’nin politikaları ile tam uyumlu politikalar izleyen 3 ülke hükümetine uyarılarda bulunuldu.

Toplantıyı Dünya Barış Konseyi (WPC) adına takip eden Genel Sekreter Iraklis sözlerine İzmir’in barışsever insanlarını, Barış Derneği’ni, emperyalist saldırganlığın ve savaşın bölgemizde son bulması için mücadele veren herkesi selamlayarak başladı. Iraklis, "Bu 3’lü zirvenin ruhu, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs halklarının büyük çoğunluğunun gerçek ve samimi hislerini, duygularını oluşturan, Gazze’de, Kudüs’te ve Batı yakasında halen devam eden işgal ve yavaş yavaş uygulanan İsrail katliamları yüzünden acılar çeken Filistin halkıyla dayanışmadır. Bizim tüm derneklerimiz ve Dünya Barış Konseyi, dünyanın her yanında ezilen ve acılar çeken insanların yanındadır. Ama özellikle Suriye, Lübnan, Irak ve tüm Ortadoğu’da, terör eylemleri yapan, din adı altında yüz binlerce insanı katleden cihatçıların zalim yüzüyle karşı karşıya kalmış halklarıyla beraberdir. Suriye’nin kuzeyinde bu barbarlığa maruz kalmış Kürt halkının yanında olduğu gibi. Koalisyon güçleri, Türkiye, Katar’ın hiçbirinin Suriye ve Irak halkları için demokratik insan haklarının gerekli normları sağlayamayacağı çok açıktır” dedi. Global barış hareketi ve WPC, emperyalist planları ve onların arkasındaki güçleri açığa çıkarmak zorundadır diyerek sözlerine devam eden Iraklis “Şunu anlamaya ihtiyaç vardır, savaşlar ve saldırganlık, kendi doğasında sömürmek ve savaş ile bağlantılı olan bir sistemden kaynaklanmaktadır. İhtiyacımız olan birliği içinde hareket eden bir barış hareketidir. Emperyalizm güçlü gözükebilir ama yok edileme değildir“ şeklinde konuştu.

UDBYK organizasyon sekreteri Eleni Papadapoulou, “Burada ülkemden, Ege adalarından, Girit’ten ve Atina’dan, gelmiş olan bir barış heyetiyle sizlerle olmak benim için büyük bir zevk. Bir taraftan kapitalizmin ekonomik krizi, bir taraftan da emperyalistlerin savaş politikaları, ülkelerimizin emekçi halklarına ve gençleri için patlamaya hazır bir karışım hazırlıyor yoksulluk, sefalet ve işsizlik artarken, toplumlarımızda gerilim ve neo-faşist eğilimler yükseliyor. Bölgedeki son gerginlik ve bir ‘İslam Devleti’nin kurulması iddiasıyla birlikte ikiyüzlülük rekor kırmaya başladı. Türkiye ve Katar’la birlikte ABD’nin bölgedeki yakın müttefikleri olan ve ‘Cihatçı’ güçleri silahlandırmış ve desteklemiş olan Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır şimdi de yarattıkları canavara karşı bir ‘gönüllü koalisyonu’ kuruyorlar. 4 senede başarılamayan Suriye’nin işgali ve AB ve NATO güçlerinin askeri varlığı konusu şimdi önümüzde duruyor. Şimdi Suriye ve Irak’taki hedeflere yönelik operasyonları düzenleyenler ve bunun gerekçesini yaratanlar aynı güçler. Bölgenin istikrarsızlaştırılması ve askeri operasyonlar için basit bir gerçeği ve amacı saklıyorlar. Bu amaç enerji kaynaklarının ve boru hatlarının, dünyadaki en büyük petrol ve gaz rezervlerinin olduğu bölgenin etki alanlarıyla birlikte kontrol edilmesidir. Taleplerimiz şunlardır: Yunanistan’daki bütün ABD ve NATO üslerinin kapatılması,Yurtdışındaki bütün askeri ve polis güçlerinin ülkeye geri dönmesi.İsrail’le bütün askeri anlaşmaların feshedilmesi,Suriye ve Irak haklarına yönelik emperyalist müdahaleye dahil olunmaması,Bütün emperyalist organizasyonlardan çıkılması.Sizleri samimiyetle ve kardeşçe selamlıyor, halklarımızın ortak mücadelesi emperyalist planlara karşı çıkabilir ve çıkacaktır da" dedi.

Kıbrıs Barış Konseyi Başkanı Sylva Tingerides: ”Tarihimizde, halklarımız ve ülkelerimizin kendi aralarındaki ilişkilerinde yaşadığımız hususları akılda tutarsak bu ortak etkinlikler bölünme, işgaller ve savaşlar konusunda emperyalizmin yürüttüğü planlar karşısında barış hareketlerinin, nasıl ses yükseltebileceğini göstermesi açısından birer örnek teşkil etmektedir. Etkinliklerimiz, yeni bir dünyanın, barışın ve toplumsal adaletin dünyasının mümkün olduğuna ilişkin umudu diriltmektedir. Kıbrıs barış hareketi tek egemenliğe, tek ulusa ve tek uluslararası temsiliyete dayanan iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyondan müteşekkil bir çözümden yanadır. Biz, insan hakları ve özgürlüklerine saygılı bir siyasi eşitliğe dayalı bir çözümü destekliyoruz. Biz, Kıbrıs’ı tüm askeri üs ve birliklerden kurtaracak bir çözümü destekliyoruz. Çözüm, BM gözetimi altında, iki toplum arasındaki siyasi süreçlerle ve müzakerelerle bulunmalıdır. Elbette Kıbrıs sorunu önceliğimiz olmakla birlikte, tek kaygımız bu değildir. Günümüzde, ABD’de ve “Avrupa Bölgesi’nde” yaşanan kapitalist kriz ve güçlükler, Güneydoğu Asya’dan, Hazar Denizi’ne, oradan Orta Asya’ya, Akdeniz’e, Afrika’ya ve Latin Amerika’ya kadar her bölgede çelişkileri derinleştirmektedir. Çeşitli emperyalist güçler, pazarlardaki paylar ve enerji kaynakları ve koridorlarının kontrolü için kıyasıya mücadele etmekteyken bu durum, artık tüm gezegeni saran bir patlamaya neden olmaktadır. Olup bitenleri izlemekle yetinemeyiz. Onların planlarına karşı olduğumuzu göstermek ve protestolarımız küçük ölçekli de olsa, acı içindeki halklarımızla dayanışma içinde olduğumuzu ifade etmek zorundayız. Hiçbir protesto, boş yere yapılmaz. Sahip oldukları ulusal kimliğe göre, Hristiyan - Müslüman, iyi-kötü, sözde uygar - uygar olmayan şekilde halkları bölenlere, karşılarında bizleri bulacaklarını ve kardeşliği ve dayanışmayı yükselteceğimizi yüksek sesle haykırıyoruz. Biz barışsever güçler, bu kritik momentte, ulusal çıkarların üstüne çıkarak enternasyonalizmin köprülerini inşa ediyor ve ülkelerimizde ve bölgemizde barış için mücadele eden kardeşler olarak seslerimizi birleştiriyoruz. Gün, barış hareketini güçlendirme günüdür gün, örgütlerimiz arasındaki bağları güçlendirme günüdür gün, anti-emperyalist mücadeleyi ve halklarımızın kardeşliğini büyütme günüdür” dedi.

Barış Derneği adına konuşan Yönetim Kurulu üyesi Aydemir Güler “Türkiye çılgınca akan bir nehire benziyor. Başbakan ve cumhurbaşkanından demokratik tavırlar bekleyenimiz yoktu. Ama büyük çoğunluğu devlet güçleri veya sivil faşistlerce öldürülen 40'a yakın insanımızın kaybının “misliyle yanıt vermek” diye adlandırılması, suikast sonrasında kıstırıldığı söylenen dört faili “cezalandırdık” denmesi Türkiye'de AKP'nin kendisini devlet olarak değil, aktif bir taraf olarak yapılandırdığını gösteriyor. Cumhurbaşkanı seçiminden sonraki dönemin önceki eğilimlerin istikrarlı biçimde uç noktalara taşınmasına sahne olacağı anlaşılmıştır. Barışın en temel konulardan biri olduğu varsayılır. Barış mücadelesi nötr değildir. Barış mücadelesi aynı zamanda ideolojik, politik bir mücadeledir. Barış mücadelesi sınıf mücadelesinin bir parçasıdır.Bugün ülkemizde ve Ortadoğu'da emperyalizme ve dinci gericiliğe karşı mücadele ayrılmaz bir bütündür. Bu bütünlüğü gözetmeyenlerin barışa tek bir adım yaklaşma olasılıkları kalmamıştır. 2 Ekim'de Meclise gelen tezkere dinci ve milliyetçi faşistlerin oylarıyla kabul edilirken sosyal-demokrat, kemalist ve kürt ulusalcıları itiraz ettiler.Peki Kobane'de hükümet gerçekten IŞİD'e engel olsaydı Kürt ulusalcıları Türkiye'nin sınır ötesine müdahalesine itiraz edecekler miydi? Yoksa tezkereye hayır demiş olmalarına karşın yeni bir tür müdahale talebinde mi bulunacaklardı? Bazı sosyal-demokrat ve kemalist çevreler emperyalistlerin IŞİD'e karşı ortaya attıkları mazeretlerin peşinden gidip Türkiye ordusunun uluslararası gericiliğe karşı görev üstleneceğini düşünüp müdahaleyi destekleme noktasına gelmediler mi? Kimileri Türkiye'nin müdahalesinin emperyalist müdahaleye yeğlenmesi gerektiğini düşünebilecek kadar uyduruk akıl yürütmelerde bulunabiliyor.İlkeleri eğip bükmeye başlayınca sağlıklı bir noktada durmak da imkansız hale geliyor. Hele Türkiye gibi çılgın bir hızla akan bir nehirde. Barış Derneği olarak Kobane'de direnen kardeşlerimizle dayanışma içinde olduğumuzu ilan ediyoruz. Dayanışma eylemlerine karşı düzenlenen resmi ve gayrı resmi faşist saldırıları lanetliyoruz. Onlarca ölümüzün sorumlusunun AKP iktidarı olduğunu dünya kamuoyuna ilan ediyoruz” şeklinde konuştu.

Toplantının ardından 3 kardeş örgüt bir Barış Yürüyüşü gerçekleştirdi. Coşkulu geçen yürüyüşte Türkçe, Yunanca ve Kürtçe sloganlar yükseldi. Yürüyüşün ardından yapılan basın açıklaması sonrası yürüyüş sona erdi.