Küreselleşme karşıtlarına sert eleştiri

Ünlü ekonomist-yazar Michel Chossudovsky, yayınlanan son makalesinde, büyük kapitalist kuruluşlardan aldıkları paralarla küreselleşme karşıtlığı yapanları eleştirdi.

Muhalif tutumuyla bilinen, Global Research sitesinin yöneticilerinden ekonomi profesörü Kanadalı Michel Chossudovsky, küreselleşme karşıtı olduğu iddia edilen kurumlara dair önemli yorumlarda bulundu. Chossudovsky son yazısında büyük vakıflardan fon alan sivil toplum örgütlerini yoğun bir şekilde eleştirdi.

Uydurma muhalefet
Chossudovsky'nin iddialarından bir kısmı şöyle:

‘Çağımız kapitalizminde, demokrasi bir yanılsama olarak var olmalıdır. Kurumlaşmış elitlerin kurduğu bu sistemin tam olarak çalışması için sistem içi ve düzeni tehdit etmeyecek muhalefete de ihtiyacı vardır. Yönetenler bu tür muhalefeti yok etmek değil şekil vererek, sınırlarını belirlemek isterler.

Bu şekilde ortaya çıkacak radikal muhalefet önlenmiş olacak ve küresel kapitalizmin çarklarını zorlayacak şekilde gelişemeyecektir. Başka bir deyişle ‘uydurma muhalefet’ bir emniyet sibobu olarak görev yapacak ve Yeni Dünya Düzeni’nin sürmesini sağlayacaktır.

Bu ‘uydurma muhalefet’in etkili olabilmesi için çok dikkatli organize edilmesi ve hareketin içinden de müdahale edebilecek şekilde kontrol altında tutulması gerekir. Peki bu süreç nasıl işler? Temel olarak ‘fonlanmış muhalefet’ ile. Yani muhalefet hareketinin mali kaynaklarını şekillendirecek yapıya sahip olarak. Bu sadece politikacıları satın alarak gerçekleştirilmez. Dev vakıfları da kontrol eden ekonomik elitler, böylece birçok sivil toplum örgütünü ve sosyal ve ekonomik muhalefet organını finansal olarak denetliyor olacaklar. Birçok STO ve halk hareketi, aralarında Ford, Rockefeller ve McCarthy’nin de bulunduğu büyük finansman kuruluşlarına dayanıyor.

Bu küreselleşme karşıtı hareketler Wall Street ve Teksaslı petrol tekellerine karşı olmak durumundalar. Ama bu petrol devlerini kontrol altında tutan Rockefeller’dan fon almak birçok ‘anti-kapitalist’ ve ‘çevreci’ hareket için normal görülüyor. Sonuç ise hareketin yeniden şekillenmesi oluyor.

İki taraflı kar
1990’larla birlikte, finansal kuruluşların önündeki engellerin kalkması ve hzla gelen zenginleşme, bu tür kurumların ve fonların hızla artmasına sebep oldu. Acı bir ironi olarak, son yıllarda Wall Street’te haksız elde edilen kârların önemli bir kısmı bu tür fonlar üzerinden gelen vergi muafiyetleri sonucunda olmuştur. Böylece hem mali kazanç elde ederken hem de toplumsal muhalefeti, ‘uydurma muhalefet’e çevirerek bir taşla iki kuş vurdular.

İçlerinde ajanlar var
‘Uydurma muhalefet’e dair bir diğer gerçek de, bu yapıların içine batılı istihbarat örgütlerinin geniş ölçüde sızmış olduğudur. Ayrıca, internet medyasının önemli bir kısmı da bu fonlar tarafından bağlanmış durumda.

Parça parça muhalefet
Seçkin sınıfın bir hedefi de ‘kendi kendine yap’ anlayışını toplumsal muhalefete yaymak oldu. Savaş karşıtları ya da küreselleşme karşıtları sadece kendi alanlarında çalışma yapmaya zorlandılar. Hiçbir savaş karşıtı örgüt, küreselleşme hakkında bir şey söyleyemez hale getirildi. Ekonomik krizlerle, savaşlar ilişkilendirilemez oldu. Muhalefet parçalara ayrıldı. Küreselleşme karşıtlığı, savaş karşıtlığı, kadın hakları ve çevre gibi ‘konu odaklı’ muhalefet, komple bir muhalefet hareketine karşı teşvik edilir oldu.

Küreselleşme karşıtı hareket ne durumda?
1999 yılında Seattle’daki Dünya Ticaret Örgütü protestosu bir dönüm noktasıydı. O gün birçok farklı örgüt bir araya gelmiş olsa da tersine bir gidişin başlangıcı oldu. Artık ‘içerdeki’ sivil toplum liderleri ‘dışardaki’ insanlara demokratik görüntü sergilemeye başladı. Binlerce insanın protestosuna rağmen neo-liberalizm orada önemli bir zafer kazandı. Yetkiye sahip bir grup STK temsilcisi Dünya Ticaret Örgütü’nün muhatabı oldular ve onların yeniden inşa ettikleri dünya ticaretinin meşruluğunu sağladılar. Ford, Rockefeller gibi fon sahipleri de sivil toplum hareketleri adına sürece dahil olmuş oldular.

Bu STÖ’lerin başındakiler paranın nereden geldiğinin farkındalar. Yine de bu yapıların finansal kurumlarıyla, yardım kurumları ayrıymış gibi görülüyor. Ford Vakfı Başkanı McGeorge Bundy ise, ‘Ford Vakfı her şeyi daha güvenli bir kapitalizm kurmak için yapıyor’ diyor.

Kapitalizm karşıtlığını kapitalistler yönetiyor
Bu saçma mantığa göre kapitalizmle mücadele etmek için, kapitalistlerin gönderdiği, üstelik vergiden de muaf para kullanılacaktı. Böylece sivil toplum bir deli gömleğine hapsedilmiş oldu. Mantığa bakın kapitalizm karşıtlığını, kapitalistler yönetiyor.

Dünya Ekonomik Forumu: Tüm yollar Davos’a
Halk hareketlerini bitirmenin bir yolu da Davos’tu. Seçilmiş aydınlar, sendikacılar ve Uluslararası Af Örgütü, Greenpeace gibi örgütlerin yöneticileri Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’na katılıyor ve dünyanın en güçlü ekonomi isimleriyle görüşme fırsatı buluyorlardı. Bu ritüel de ‘uydurma muhalefet’in parçası haline getirildi. Böylece ‘kime güvenmeliyiz’ ve ‘diyalog’ söylemleriyle dünya vatandaşları yerine çıkar gruplarının haklarını savunuyorlardı.

Dünya Ekonomik Forumu’nun bastığı kitapçıkta şöyle deniyor:
‘DEF, geniş iş camiasını temsil etmez. Buraya 5 milyar doların üzerinde ciroyu kontrol edenler çağırılır. Seçilmiş sivil toplum örgütleri de pay sahibi olarak görülür. Karar verme sürecinde sessiz kalanların sözcüsüdürler. Forum ile STK’lar dünyanın durumunu iyileştirmek için ortaklık kurarlar. İş dünyasıyla sivil halk arasında köprü kanun yapıcılarla, taban arasında bağlantı olurlar.’

Sivil toplum küresel sermayeyle, sessizlerin ortaklığı mıdır? Kanun yapımında dışarıda bırakılan sessizlerin.

‘DEF, sendika temsilcilerinin katılımına da önem veriyor. Çünkü işçilerin küreselleşme konusunda söyleyeceklerini önemli buluyoruz. Sendikalar da ekonomik adalet, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sağlıklı bir küresel mali sistem sağlar.’

Sağlıklı bir küresel sistem. Dolandırıcılık ve yolsuzluk üzerine kurulu. İşçi haklarının ise hiçbir önemi yok.

Dünya Sosyal Forumu: Başka bir dünya mümkün
Dünya Sosyal Forumu’nun temelleri 1999’da atıldı. İlk toplantısını 2001’de yaptı. Sivil toplum örgütlerinden binlerce insan katıldı. Dünya Ekonomik Forumu’yla aynı anda düzenlenir ve amaç ordaki düzeni eleştirmektir. Amaç IMF, Dünya Bankası gibi kurumların yeniden inşa edilmesiydi. Bu yapılırken geniş halk kesimlerinin çıkarları dikkate alınmalıydı.

Buna rağmen Forum, 2001 yılından itibaren Ford Vakfı tarafından fonlanmaya başladı. Ford Vakfı’nın CIA ile bağları olduğu ta 1950’lerden beri biliniyor. Bununla da bitmiyor. DSF’nin stratejik ortakları arasında Heinrich Boll Vakfı da bulunuyor. Bu vakıf da Alman Yeşiller Partisi tarafından kontrol ediliyor. Yani 2003 yılında Afganistan işgaline katılan Alman hükümetinin bir parçası olan Yeşiller. İngiliz Oxfam ve Hollandalı Novib de listede. Bu direk katkıların yanı sıra McArthur Vakfı, Charles Steward Mott Vakfı, The Friedrich Ebert Stiftung ve W. Alton Jones Vakfı da dolaylı destek verenler arasında. Ford ve Rockefeller’ın paraları genellikle üçüncü dünya ülkelerinin örgütlerine giderken Avrupa ve ABD merkezli örgütler dolaylı yardım alıyorlar.

Avrupa Birliği de var
Yine ironik, fonları verenlerin arasında Avrupa Birliği de bulunuyor. Yani kendilerini protesto edenlere, kendileri para veriyorlar.

STK liderleri halka karşı
Dünya Sosyal Forumu, fikirlerin paylaşılması ve dayanışmanın arttırılması için iyiydi. Fakat örgüt liderlerinin tavrı ve kararsızlığı Forum’u sıkıntıya soktu. Onların güç odaklarıyla olan samimi ve kibar ilişkileri kurumsal ve hükümet temelli yardımları kabul etmeleri Forum’u iyice zorladı. Sonuç etkili bir sessizlik ve zayıflamış bir taban oldu.

Forum’un tabanının büyük bir kısmını oluşturan ve neo-liberalizmle gerçekten savaşmak isteyen büyük bir kesimin ise bu fonlardan ve pazarlıklardan hiç haberleri yok. Eğer fon verenlerin istedikleri yapılmazsa, mali kaynak kesiliyor ve örgüt mali sıkıntılar yaşıyor. Yani herşey karşılıklı.

Evet ‘başka bir dünya mümkün’ ama bu şartlar altında değil. Dünya Sosyal Forumu finansal düzenlemelerini ve organizasyon yapısını değiştirmeli. Yeni bir liderlik de gerekiyor.

Sonuçta, Dünya Sosyal Forumu, küresel kapitalizmin ve kurumlarının meşruiyetini sorgulamayan ve tehdit etmeyen, bireysel girişimlerden oluşan bir mozaik halini almıştır.’

(soL - Dış Haberler)