Küba yine Afrika’da!

Daha önce ırkçılığa karşı mücadele ve Angola’nın savunulması başta olmak üzere defalarca kara kıtanın ezilenlerine yardım için harekete geçen Küba, bu kez Ebola salgını için mücadeleye 165 sağlıkçısını gönderiyor.

(soL - Haber Merkezi) Küba’nın 165 sağlık çalışanını Batı Afrika'ya göndereceği açıklandı. Sağlık ekibi Ekim ayının ortasında Sierra Leona’ya gidecek.

Türkiye'nin gündemine oldukça geç giren ve ciddiyeti hala kavranamamış olan son Ebola Salgını, 2013'ün Aralık ayında Gine’nin güneyindeki bir köyde yaşanan ölümlerle ortaya çıkmıştı. İlk kez 1976’da Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde görülen Ebola virüsü, bugüne kadarki en hızlı yayılımını yaşıyor.

Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre 2600’ü aşkın ölümün yaşandığı son salgında virüs, bulaştığı insanların yarıdan fazlasını öldürüyor. WHO başkanı, şu an bir milyondan çok insanın salgından etkilendiğini ve gıda desteğine ihtiyacı olduğunu açıkladı.

Ebola ile mücadeleye en büyük katkılardan biri ise Sosyalist Küba’dan geldi. Geçtiğimiz hafta Küba Sağlık Bakanı Roberto Morales Ojeda ve Dünya Sağlık Örgütü Başkanı Margareth Chan'in düzenledikleri ortak basın açıklamasıyla Küba'nın salgına karşı 165 sağlık çalışanını Batı Afrika'ya göndereceğini dünya kamuoyuna açıkladı. Doktorlar, hemşireler ve enfeksiyon uzmanlarından oluşan 165 sağlıkçı Ekim ayının ortasında Sierra Leona'ya gidecek ve 6 ay kalacak. Dünya Sağlık Örgütü başkanı Margareth Chan bu ekibin, tek bir ülkenin gönderdiği en büyük yardımı oluşturduğunu belirtti. Sierra Leoneli beş bilim insanı, Ebola virüsüne ilişkin 50’den fazla uzmanın katıldığı bir araştırma sırasında yaşamını kaybetmiş ve araştırmanın sonuçlarının yayınlandığını bile görememişti.

Küba'nın 'sağlık diplomasisi'nin tarihi
“Bizim bakış açımızın sırrı ne? Olgular gösteriyor ki insan sermayesi finansal sermayeden daha fazlasını beceriyor. İnsan sermayesinde sadece bilgi ve birikim değil aynı zamanda politik bilinç, etik, dayanışma ruhu, insani duygular, fedakarlık hissi, kahramanlık ve çok azla pek çok şeyi yapabilme kapasitesi de var.” diyordu Fidel 2005 yılında.

55 yılı geride bırakan Sosyalist Küba diplomasi literatürüne kazandırdığı bir kavramın, “sağlık diplomasisi”nin en yoğun uygulayıcılarından biri.
1960 yılında 5 bin Şililinin ölümüne yol açan depremin ardında Küba bu ülkeye ilk sağlık ekibini göndermişti. 1970'te yaşanan ve 60 bin Perulunun öldüğü depreme Küba sadece sağlık ekibi göndermedi. Sağlık çalışanlarının yanı sıra 6 hastane kurdu ve 106 bin Kübalı kan bağışı yaptı. 1972'de Nikaragua'da yaşanan depreme sağlık ekibi, gıda ve ilaç gönderildi. 1974'te Honduras'ı vuran Fifi Kasırgası'nda 2 bin Honduraslı ölmüştü. Bu ülkeye de yaşanan felaketin ardından sağlık ekibi gönderildi.

1989'da Sovyetlerde sosyalizmin çözülüşünün ardından ekonomisi %34 küçülen Küba, sağlık alanında 30 yıla yaklaşan yardımlarına son vermek yerine bu çalışmaları genişletmeyi tercih etti. Ukrayna'da Çernobil nükleer felaketinden etkilenen çocuklar için bir program başlattı. Bu program çerçevesinde 1990 – 2014 yılları arasında 17.733 Çernobil Çocuğu Küba'da tedavi edildi. Benzer bir şekilde radyasyon zehirlenmesine maruz kalan 52 Brezilyalı hasta da 90'lı yıllarda Küba'da tedavi edildi.

1998'de Orta Amerika'daki çok sayıda ülkeyi vuran Mitch ve George Kasırgası'nda 30 bin insan öldü. Küba bölgede bulunana 32 ülkeye 25 bin sağlık çalışanı gönderdi.

1999'da 9 bin ölüme yol açan yoğun yağış ve sel felaketinden etkilenen Venezuela'ya Kübalı sağlık ekipleri gönderildi. 2000'de ise Dang ateşi virüsü salgını nedeniyle yine sağlık ekipleri, ekipmanlar ve aşılar El Salvador'a gönderildi.

2004 yılında Venezuela ve Küba arasında imzalanan ikili işbirliği anlaşmasının ardından başlatılan Mucize Oprasyonu ile 35 ülkede katarakt ya da göz tansiyonu nedeniyle kör olma tehlikesinin eşiğindeki 2.8 milyon hasta geçirdikleri ücretsiz ameliyatla gözlerini kaybetme tehlikesini atlattı.

Aynı dönemde Küba sağlık tugayları Cezayir, Meksika, Ermenistan ve Pakistan'ın da aralarında bulunduğu sayısız ülkeye deprem ya da farklı büyük felaketlerden sağ kalanlara yardıma gitti.

Karayiplerin ortasında yer alan bu küçük ada ülkesi Şili depreminden bu yana tüm dünyada yaşanan imkansızlıklara 131 bini aşkın sağlık çalışanını gönderdi.

Venezuela'da başlatılan Barrio Adentro Misyonuyla 31 bin Kübalı doktor Venezuela'ya sağlık hizmeti vermeye gitti. Brezilya'da ise 11.456 Kübalı sağlık çalışanı doktor ve hemşire açığını gidermek için çalışıyor.

Şu an 50 bini aşkın Kübalı doktor ve sağlıkçı Latin Amerika, Asya ve Afrika'daki 66 farklı ülkede yoksul halklara sağlık hizmeti sağlıyor . Bu çalışmalar sadece gidilen yerlerde felakete uğramış halklara yardımcı olmuyor, aynı zamanda sağladığı prestij ve geliştirdiği yaklaşımla Küba'nın yerel ve uluslararası alanda içinde olduğu ideolojik mücadelenin en önde gelen araçlarında birini oluşturuyor.

Afrika’nın özgürleştirilmesinde Küba
10 Aralık 2013 tüm dünyanın gözlerini 5 Aralık'ta yaşamını yitiren Güney Afrika lideri Nelson Mandela'nın cenaze törenine çevirdiği bir gün olmuştu. Tören sırasında Küba Devlet Başkanı Raul Castro ile ABD Başkanı Obama'nın el sıkışması, ABD medyasında bize oldukça absürd gelen yorumlamalara neden oldu. Ancak kimsenin sorgulamadığı esas ayrıksı yön, törene katılan 91 devlet başkanından sadece 6'sına kürsüde konuşma şansı tanınması ve Raul Castro'nun da bu 6 devlet başkanından biri olmasıydı. Afrika Ulusal Kongresi (ANC) lideri Raul'ü takdim ederken şu sözleri kullandı: “Şimdi kürsüdeki yerimizi küçük bir adaya, bizi özgürleştiren bir ada halkına bırakıyoruz, Küba halkına...”

Ebola salgınına ve daha öncesinde yaşanan çok sayıda felakete Kübalı sağlıkçıların koyduğu gönüllü katkı az çok bilinen gerçekler. Ancak Küba ve Afrika halkları arasındaki dayanışma bununla sınırlı değil.

Güney Afrika'daki apartheid rejiminin yıkılmasındaki en önemli etkenlerden biri Afrika halkının cesaret ve direngenlikle dolu mücadelesi olduğu kadar Güney Afrika ordusunun Angola işgalinin yenilgiyle de sonuçlanmasıydı. Ve bu süreçte başrollerden biri 70li ve 80li yıllarda Angola'daki Güney Afrika işgal ordusunu alaşağı eden Küba birlikleriydi. Küba, ABD ve CIA'nin doğrudan operasyonlarına rağmen kıtanın kaderini değiştiren ülke oldu.

1975 Ekiminde Güney Afrika'daki Gerald Ford hükümeti, işbaşına gelen sol görüşlü MPLA (Angola'nın Özgürlüğü için Halk Hareketi) hükümetini devrimek için Angola'yı işgal etti. Küba 36 bin askeriyle Angola'ya yardım elini uzattı. İşgal ordusu Kübalı tugayların desteğiyle 1976 Nisanına kadar Angola'dan sürüldü.

Kübalı askerler MPLA hükümetinin isteğiyle olası bir Güney Afrika işgalini önlemek amacıyla Angola'da kalmaya devam ettiler. Kübalılar Güney Afrika tarafından yasadışı olarak işgal edilen Namibya'nın bağımsızlığı için ANC gerilallarını ve SWAPO isyancılarını eğitiyorlardı. 1981'den 1987'ye kadar Güney Afrika işgaline karşı Angola'nın güney bölgelerinde mücadele ettiler.

Fidel hepsi gönüllü katılan Kübalı askerlerin “en güzel sebeple” buna dahil olduğunu, bunun da ırkçılığa karşı mücadele olduğunu söylüyordu.
Angola'daki Küba başarısı Güney Afrika'da apartheid karşıtı mücadele verenler tarafından coşkuyla karşılandı. Güney Afrika'daki en büyük siyah gazetesi olan World “Siyah Afrika Angola'daki Küba başarısı tarafından yaratılan bir zirveden yayılan deprem dalgasıyla sarsılıyor” manşetiyle çıktı. Küba'nın Angola'daki zaferinin haberini Robben Adası'ndakaldığı hapishanede öğrenen Mandela şöyle demişti: “Enternasyonalist Küba askerlerinin Angola'ya verdikleri inanılmaz desteği ilk işittiğimde hapisteydim. Biz Afrika halkları topraklarımızı işgal eden ve bağımsızlığımızı elimizden alan ülkelerin kurbanı olmaya alışıktık. Tüm Afrika tarihinde yabancıların gelip bizimle beraber isyan ederek ülkelerimizden birini savunmaya katılmaları ilk defa oluyordu.”

Afrika’yla sağlık alanında dayanışma
Sovyetler Birliği'nin çözülüşünün ardından Afrika'daki Küba işbirliği çalışmaları sağlık alanına odaklanmış durumda. Küba Sağlık Bakanlığı (MINSAP)'a bağlı çalışan Sağlık Hizmetleri Genel Direktörü Hubin Jimenez'in açıklamasına göre bugün 30 farklı Afrika ülkesinde 2000 Kübalı sağlık çalışanı görev alıyor.
İlki 1963'te yaşanan Cezayir Depremi'nin ardından gönderilen sağlık tugayları geride kalan 51 yılda Afrika'da 300 milyondan fazla insana sağlık hizmeti sundu ve 2 milyon cerrahi operasyon gerçekleştirdi, 9 milyon çocuk aşılandı.

Ancak Küba ve Afrika halkları arasında gerçekleştirilen işbirliğinin başarısı sadece “verilen” hizmetlerde değil. Sağlık hizmetlerine erişimde gözetilen teşvik, koruyucu sağlık hizmetlerinin sağlanması, eğitim ve hizmetlere yerel erişim ilkelerinin sadece Küba topraklarında Küba halkı için bir ayrıcalık olması değil aynı zamanda Afrika dahil Kübalı sağlıkçıların gittikleri her yerde bu ilkeleri gözeterek hareket etmesinde yatıyor.

ELAM – Latin Amerika Tıp Okulu
1984'de Etiyopya'da, 1986'da Uganda'da, 1991'de Gana'da, 2000 yılında Gambiya ve Ekvador Ginesi'nde, 2004'te ise Ginea Bissau'da tıp okulları açılması için yatırım yaptı bu fakültelerin açılmasını finanse etti.

Ancak en derli toplu adım Afrika dahil dünyanın dört bir yanından gelen öğrencilere 6 yıllık tıp eğitimini burslu olarak veren Latin Amerika Tıp Okulu'nun açılması oldu. Bugüne kadar 44 Afrika ülkesinden yoksul öğrenciler bu okulda eğitim alıp kendi ülkelerine sağlık hizmeti sunacak duruma geldi.