Castro Bolivarcı Devrim üzerine yazdı

Küba Devrimi lideri Fidel Castro ‘Bolivarcı Devrim ve Antiller’ başlığını taşıyan son makalesinde Venezuela’da gerçekleşen ‘Bolivarcı Devrim’in tarihsel anlamına ilişkin görüşlerine yer verdi.

Makaleye, bir devrimci olmasında köşe taşlarını oluşturan unsurları anlatarak başlayan Fidel, Nuh’un gemisi ile başladığı okuma serüveninin onu önce tarihin büyük savaşçılarıyla daha sonra Küba’nın sömürge karşıtı mücadelesinin Maceo, Gomez, Agramonte gibi kahramanlarıyla tanıştırdığını ifade etti. Fidel, Jose Marti’yi ve onun fikirlerindeki güzelliği, cüreti ve ahlakı keşfettiğinde kendisini bir devrimci olarak tanımlayabilecek olgunluğa erişmiştir artık. Genç Fidel Castro giderek Marti’nin fikirleri ile kıtada bağımsızlık rüzgarları estiren Simon Bolivar’ın idealleri, anti-emperyalizm ve Marksizm arasındaki bağı kurarak kendi devrimci kişiliğini de kuracaktır.

Makalede Fidel, 26 Temmuz 1953’te Moncada Kışlası’na saldıran genç devrimcilerin en büyük ilham kaynaklarının Latin Amerika tarihinin başta Marti olmak üzere anti-emperyalist savaşçıları olduğuna değindi. Öte yandan onlara ülke dünya gerçekliğini yorumlamak ve bir devrim için örgütlenerek harekete geçmek konusunda rehberlik edenin Marks ve Lenin gibi büyük düşünürlerin fikirleri olduğunu hatırlattı.

Latin Amerika’nın sömürge tarihi üzerine bir değerlendirme yapan Başkumandan, insanlığın son iki yüzyılının kıtada sömürgeci büyük güçlerle buna karşı direnen yerli halkın ve devrimci güçlerin mücadelesine sahne olduğuna işaret etti. Fidel, Bolivar’ın büyük Latin Amerika rüyasına erişmek için verilen bütün mücadelelere ve edinilen ileri mevzilere rağmen emperyalizmin kıtadaki varlığının baki kaldığını söyledi. Fidel’e göre, köle emeğinden ücretli emek sömürüsüne, ilkel üretim biçimlerinden gelişmiş üretim tekniklerine geçilse de, yağma ve savaş devam etti: “O yıllarda, petrol ve etanol dünyada pazarlanmıyordu. Dünya Ticaret Örgütü de yoktu. Şeker kamışı, pamuk ve mısır köle emeği ile üretiliyordu. Makineler hala icat edilmeyi bekliyorlardı. Sanayileşme kömürü kullanıma soktu. Savaşlar medeniyetin, medeniyet yeni savaşların önünü açtı. Savaşlar biçim değiştirerek eskisinden beter hale geldi. Sonunda dünya savaş alanına döndü. Artık medeni bir dünyada yaşıyorduk. Şimdi bu kavuştuğumuz medeniyetle ne yapacağımızı bilmiyoruz”.

Bolivarcı devrimin ona en fazla ihtiyaç duyulan zamanda geldiğini ifade eden Fidel, Venezuela’nın 20. yüzyıl boyunca kapitalist dünya ekonomisinin ve özellikle ABD emperyalizminin savaş ekonomisinin dalgalanmalarından büyük zarar görerek giderek yoksullaşan Karayip ülkelerinin bağımlı ekonomilerine can simidi olduğunu ifade etti. Montreal’de büyük finansal kuruluşlar Haiti’ye ne yapılması gerektiğini konusununda kararsızlık yaşarken, Venezuela’nın ikinci bir kez Haiti’nin 167 milyon doları bulan borçlarını silme kararı aldığını hatırlattı. Başkumandan, Karakas’ta Hugo Chavez’le görüştükten sonra tüm ALBA üyelerinin tarihteki ilk muzaffer toplumsal devrimi gerçekleştiren efsanevi Haiti halkına bu en zor anında yapılabilecek azami yardımın yapılması kararı aldıklarını hatırlattı. Bizzat Küba Devrimi’nin Sovyetler Birliği’nin çözülüşünden sonra ayakta kalabilmesinin en önemli nedenlerinden birinin Bolivarcı devrimin uzattığı yardım eli olduğuna işaret eden Fidel, “yalnızca Haiti’de yaşananlar bile Bolivarcı devrimin tarihsel anlamını kavramamızı sağlıyor” dedi.
(soL - Dış Haberler)