Almanya'dan da Kürt açılımı

Almanya’nın Kuzey Irak’taki Özerk Kürt Bölgesi "yurttaşlarına" Erbil Başkonsolosluğu’ndan Schengen vizesi vermeye hazırlanması, Irak’tan çok Türkiye’ye yönelik bir operasyon izlenimi bırakıyor.

Federal Almanya’nın 2010 yılında Erbil’deki başkonsolosluğu üzerinden Kürt Bölgesi sakinlerine Alman ve Schengen Vizesi vereceği kesinleşti. Dışişleri Bakanlığı’nın bu doğrultuda son düzenlemeleri yaptığı, muhtemelen mart ayından sonra yeni uygulamanın başlayacağı belirlendi. Bir süre önce Almanya’nın Erbil Başkonsolosu Dr. Oliver Schnakenberg’in Kurdistan TV’ye açıklamalarda bulunduğu ve sözü geçen tarihten itibaren bölgedeki Kürtlerin Schengen Vizesi için Ankara’ya gitmeye gerek duymayacaklarını söylediği bildirilmişti. Gelen bilgiler, mart ayında olmasa bile Erbil’in bölgedeki Kürtler için Avrupa kapısını açan vize merkezi konumunu 2010’da kazanacağını gösteriyor. Almanya, bu vizenin “Irak Pasaportu”na verileceğinin altını çiziyor.

Ancak böyle bir gelişmenin birçok anlamı bulunuyor. Hatta sürecin, Yugoslavya için sonun başlangıcı anlamına gelen bazı operasyonlarla paralellikler taşıdığı da dikkat çekiyor. Kasım 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasından hemen sonra 1990’da Alman Demokratik Cumhuriyeti’ni yutarak daha da büyüyen Almanya’nın ilk yaptığı işlerden biri, Yugoslavya’nın zengin kuzey federatif cumhuriyetlerini merkezi devlete karşı açıkça kullanmak olmuştu. Temmuz 1991’de Alman hükümeti Yugoslavya’ya mali desteği ve Hermes olarak adlandırılan ihracat garantilerini kesmiş, bir ay sonra, yani 1991 ağustosunda da Hermes kefaletlerini tek taraflı olarak Slovenya ve Hırvatistan’a doğrudan tanımıştı. Almanya, aynı yılın aralık ayı sonunda da Hırvatistan ve Slovenya’yı ABD, Fransa ve İngiltere’nin karşı çıkmasına rağmen tanımıştı. Teknik bir ayrıntı gibi görünen Hermes operasyonu, uzun bir süredir, “Yugoslavya’nın sonunu hazırlayan nihai adım” olarak değerlendiriliyor. Kuzey Irak’taki Özerk Kürt Cumhuriyeti (Kürdistan) ile ilişkilerin de benzer işlemlerle yürütülmesi dikkat çekiyor.

Doğrudan emperyal merkezlerin denetimindeki bazı Kürt kaynaklarının, Almanya’nın önümüzdeki yılın mart ayından itibaren Erbil Başkonsolosluğu üzerinden Schengen Vizesi dağıtacağını duyurması, söz konusu Kürt kaynaklarına göre, Kürtler için büyük bir adım anlamına geliyor. 25 Avrupa ülkesine serbest seyahat olanağı veren Schengen Vizesi’nin bir oldu-bittiyle yerel bir hükümetin “yurttaşlarına” verilecek olması, yeni tartışmaları beraberinde getirmesi bekleniyor. Çünkü Almanya, vizelerin Irak Pasaportu’na basılacağını duyurmasına rağmen, bunun pratikte Kürdistan yurttaşlarına tanınan bir ayrıcalık olduğu iyi biliniyor. Ayrıca bu operasyon, Ankara’yı da tümüyle devreden çıkartmış oluyor.

Batı ülkeleri içinde Kuzey Irak’ta en hareketli olanı Almanya. Erbil Belediye Başkanı’nın uzun yıllar Almanya’da yaşadıktan sonra “vatana dönmesi” ve sorumluluklar almasının, Barzani Kürdistanı ile Almanya arasındaki iyi ilişkilerin önünü daha da açtığı ileri sürülüyor. Barzani ailesi uzun yıllardır Almanya ile girift iş ilişkileri içinde bulunuyor. Halen birçok Alman şirketi, petrol nedeniyle işgal altındaki Irak’ın diğer bölgelerine göre büyük refaha kavuşan Barzani yönetiminin altyapı hizmetleri başta olmak üzere bir sektördeki girişimlerinde önemli rol oynuyor. Kürdistan yönetimiyle Berlin arasındaki ilişkilerin Erbil Operasyonu sonrasında daha da yoğunlaşması ve yaygınlaşmasına kesin gözüyle bakılıyor.

Ancak bu sorunun Irak’ı değil, özellikle Türkiye’yi ve Türkiye Kürtleri’ni birinci derecede ilgilendirdiği de gözden kaçmıyor. Irak’ın zaten çözülmüş bir bünye olması, devletin tamamen tasfiye edilmesi, askeri işgal ve Kürt devletinin de pratikte tanınması, bu Schengen operasyonunun, asıl Türkiye doğrultusunda önemli dönüşümleri ve “tırpanları” tetikleyeceği yorumlarına güç kazandırıyor.
(soL - Berlin)