‘İngiltere ticaret stratejisini kaybediyor’

Oxford Üniversitesi’nden Ngaire Woods, İngiltere’nin Brexit ile birlikte ‘süper ihracatçı güç’ olma hedefinden uzaklaştığını, ‘küresel değer zinciri’ ile ilişkinin zayıflayacağını öne sürüyor. ABD, AB, İngiltere, Çin arasındaki ticari gerilimlere ilişkin düzen içi tartışmalarda ‘ticaret serbestisi’ öne çıkarılsa da anaakım iktisatçı Woods’un yazısı esas tıkanıklığın yaşandığı ‘küresel değer…

Çeviri: İlayda Fidan

Project Syndicate’te 29 Ağustos’ta yayımlanan Ngaire Woods imzalı “İngiltere ticaret stratejisini kaybediyor” başlıklı yazıda Britanya hükümetinin “ihracatçı süper güç” olma hedefiyle Brexit sürecinin çeliştiği öne sürülüyor. Oxford Üniversitesi’nde “küresel ekonomik yönetişim” alanında profesör olan Woods, mevcut “küresel değer zinciri”nden koparak süper ihracatçı güç olunamayacağını, Brexit sürecinin AB ile alışverişin bozulmasına yol açarak İngiltere’deki sanayi üretiminin tedarik zincirinde kırılmalara yol açacağını belirtiyor. ABD’de Trump’ın ticaret politikalarına karşı çıkan anaakım iktisatçıların yaklaşımlarında da göze çarptığı gibi, Woods da, Britanya ekonomi ve ticaret politikalarını değerlendirirken mevcut dünya ticaret sistemindeki ve ilişkilerindeki “serbestliği” savunuyor, “küresel değer zinciri”ni geri alınamaz bir biçim olarak değerlendiriyor. 

Woods’un eleştirel olmaktan uzak, aksine “olumlayıcı” aktarımında bile açıkça seçilen, Mini Cooper’ın üretiminde kullanılan bir milin Manş Denizi’ni değişik işlemler için üç kere geçmesindeki irrasyonalite, “küresel değer zinciri” ile nasıl bir “küresel sömürü sistemi” kurulduğunu iyi anlatan bir örnek. 1990'larda eski sosyalist ülkelerin ve Çin'in uluslararası sermayeye entegrasyonu kapsamında "üretimin küreselleşmesi" adı altında üretimin parçalanması ve artı-değerin maksimize edilmesine yönelik bir organizasyonu betimleyen "küresel değer zinciri", 2008 kriziyle birlikte anaakım iktisat ekolleri içinde de tartışılır hale gelmiş durumda. "Küresel değer zinciri" bugün aynı zamanda uluslararası sermayenin en fazla sıkıştığı, birtakım olanakların tüketildiği noktayı da ifade ediyor. 

ABD, AB, Çin, İngiltere ölçeğinde en sert haliyle dışavurulan ticaret politikası tartışmalarında üzerinde en fazla durulması gereken başlıklardan biri olan “küresel değer zinciri” konusunda bir tartışmaya işaret ettiği için soL Haber okurlarıyla yazının tam metnini paylaşıyoruz.

Woods'un yazısının tam metni:

İNGİLTERE TİCARET SAVAŞI STRATEJİSİNİ KAYBEDİYOR

İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden hızla geri çekilmesiyle birlikte Britanya hükümeti, ülkeyi önümüzdeki yıllarda “ihracatçı bir süper güç” haline getirme planını başlattı. Sorun şu ki, bu hedefe ulaşmak için gereken her şey Brexit tarafından yok edilecek.

‘İHRACATÇI SÜPER GÜÇ’ İNGİLTERE

İngiliz hükümeti, ülkesini “ihracatçı bir süper güç” haline getirme planını başlattı. Bu, tamamen hayalperest değilse de oldukça iddialı bir hedef gibi görünüyor. ABD ve Çin arasında artan ticaret savaşı göz önüne alındığında, dünya çapında tüm ülkeler, ticaret ilişkilerini pekiştirmek ve mevcut tedarik zincirlerini korumak için acele ediyorlar. Avrupa Birliği’nden çekilmek için müzakerelerin son aşamalarında olan İngiltere’nin bu durumu, en büyük ticaret ortağı ile ilişkilerini alt üst edecek. Ülke yakın zamanda yalnızca daha küçük bir ihracatçıya değil aynı zamanda daha az güçlü bir ülkeye dönüşecek.

İhracatçı bir süper güç için ilk “zorunluluk”, diğer ülkelerle açık ve istikrarlı ticaret düzenlemeleri oluşturmaktır; böylece şirketler, sınır ötesi ile işbirliği kurarak mal ve hizmet üretebilirler. Çin'in altyapıya harcadığı dev yatırımlar, Avrasya ve sınır ötesiyle kurduğu yeni bağlar sayesinde gerçekleştirdiği şey budur. Avrupa ülkeleri ise bunu, onlarca yıl boyunca tek bir pazar oluşturarak ve genişleterek yaptılar.

KÜRESEL DEĞER ZİNCİRİ: TİCARETİN DÖRTTE ÜÇÜ GİRDİLER

Uluslararası ticaretin dörtte üçünün, nihai malların üretimine katkıda bulunan girdilerden oluştuğu, bu ticaret düzenlemeleriyle doğrulandı. Hükümetlerin ne yapıp yapamayacaklarını ise küresel değer zincirleri belirliyor. ABD Başkanı Donald Trump, Çin’e ithalat maliyetlerini artıracak ek gümrük vergileri uyguladığında ise yerli küçük işletmeler, faaliyetlerini çaresizce devam ettirmek zorunda kalıyor.

ÜRETİM TAMAMLANANA KADAR ÜÇ KERE MANŞ’I GEÇEN MİL

İngiliz hükümetinin Brexit planları, aynı biçimde İngiliz firmaların bağlı oldukları tedarik zincirini de bozacak. Örnek verecek olursak, BMW’nin Mini modelinde kullandığı mil, aracın üretimi tamamlanana kadar Manş Tüneli’ni üç defa geçmesi gerekiyor. Yani bu, sınırda yaşanacak herhangi bir gecikmenin tedarik zincirinin kârlılığını ortadan kaldıracağı anlamına geliyor.

Brexit stratejisi gibi, hükümetin yeni ihracat planı da İngiliz şirketleri için herhangi bir açıklık getirmiyor. Avrupa Birliği, İngiltere’nin ihracatının yarısı oluşturuyor ancak pek çok İngiliz şirket, gelecekte Avrupa Birliği’ndeki iş ortaklarıyla üretime devam edip edemeyeceğini sorguluyor.

SADECE ÜRETİM DEĞİL HİZMETLER DE ETKİLENİYOR

Başarılı bir yirmi birinci yüzyıl ihracat stratejisi için ikinci bir “zorunluluk” ise, hükümetin AB ile müzakerelerinde büyük ölçüde göz ardı edilen hizmet sektörü. İngiltere GSYH’sinin yüzde 79’unu oluşturan hizmet sektörü, imalat sanayinin sadece yüzde 10’unu oluşturduğu istihdamın yüzde 80'ini karşılıyor. 2008 yılındaki finansal krizin ardından belini doğrultan ilk doğrultan hizmetle sektörü oldu. 2017 yılının sonlarından itibaren de İngiltere’nin hizmet ihracatı, bu alandaki ithalatını kabaca ikiye katladı.

Hükümetin hizmet sektörüne yönelik bir plan eksikliğinin çok geniş kapsamlı sonuçları olabilir. Hizmet sektöründeki ihracat, mal ihracatından çok daha karmaşık olabilir. Bir ülkenin avukatların, doktorların, mühendislerin, sigortacıların, muhasebecilerin ve öğretmenlerin hizmetlerini ihraç etmesi için, diğer ülkeler o ülkenin mesleki niteliklerini ve düzenleyici politikalarını tanımalı ve güvenmelidir. Hizmet ihracatı bu nedenle, bölgesel olarak ekonomik ve yasal entegrasyonla büyümeye eğilimlidir. Bu uyumun en başarılı örneği AB’dir.

İngiltere örneğinde, hizmet ihracatının yaklaşık yüzde 40'ı AB ülkelerine, yüzde 21'i ABD'ye, kalanı ise AB üyesi olmayan Avrupa ülkeleri ile Asya, Latin Amerika, Afrika, Güneydoğu Asya Adaları ve Güney Pasifik'e gitmektedir. Bu inkar edilemez gerçekler, Brexit yanlılarının savunduğu İngiliz Milletler Topluluğu’nu (Commonwealth) yeniden canlandırma ve yeni bir Küresel Britanya yaratma söylemlerinden muaftır. İngiltere, hizmet sektörü için tek büyük pazar olan AB’ye erişimini kaybederse, en büyük sektörünün rekabet gücü -İngiltere’deki istihdamın yüzde 80'i- risk altında olacaktır.

İngiltere’nin AB'nin ötesinde hizmet ihracatına yönelik pazarları olmasına rağmen, dünyaya açılmaya yönelik küresel çabaları, genellikle başarısız oldu. Bu nedenle, İngiltere’nin ticaret stratejisi, bu pazarlarda daha büyük bir pay kazanmak için ne yapacağına odaklanmalıdır. Bu da rekabette üstünlüğü sağlama anlamına gelmektedir. En büyük hizmet ihracatının gerçekleştiği, ticaret uzmanlarının “profesyonel, bilimsel ve teknik hizmetler” olarak tanımladığı hizmet ihracatının devasa biçimde gerçekleştiği İngiltere’de bu durum, dünyanın en iyi uzmanlarını yetiştirme, çekme ve elde tutma gereğini ifade etmektedir.

Ancak bunu yapmak için, İngiltere'nin üniversiteleri ve araştırma laboratuarları, diğer ülkelerden ve özellikle de AB ülkelerinden gelen uzmanları kapmak için dünya çapında kurumlar haline gelmelidir. Sonuç olarak AB -özellikle de Fransa ve Almanya- yakında İngiltere’nin en büyük rakibi olacak. AB’nin hizmet sektöründeki ihracatı 2,3 trilyon dolar ile açık ara dünyadaki en büyük payı oluşturuyor. 

SERT GÖÇ POLİTİKALARI İHRACATÇI SÜPER GÜÇLE ÇELİŞİYOR

Ne yazık ki, hükümetin stratejisi bu cephede eksik kalıyor. Sert göç politikaları ve Brexit'in baş gösteren hayaleti yabancı uzmanları itiyor. Eğer İngiltere gerçekten ihracatçı bir süper güç olmak istiyorsa, göçmenleri iyi karşılamalı ve göçmenlik sürecini rakiplerinden daha yumuşak biçimde idare etmeli.

ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı, Çin'de hizmet pazarlarının açılmasını sağlayabilir ve bu sayede hizmet ihracatçıları için yeni fırsatlar doğabilir. Bu durum aynı zamanda mevcut pazarları da kapatabilir. Örneğin ABD’li uluslararası yatırım bankası Goldman Sachs, ticaret savaşlarının tehlikesini önlemek için yatırımcılara yerli şirketlere para koymalarını tavsiye ediyor. 

İngiltere’nin yeni ticaret stratejisini başlatan Uluslararası Ticaret Bakanı Liam Fox, daha fazla ihracatın İngiltere’nin ekonomik dayanıklılığını artıracağını, daha yüksek vasıflı ve yüksek ücretli işleri beraberinde getireceğini söyledi. Ancak İngiltere şu anda bu durumun tersi yönde ilerliyor.

YA BREXIT YA İHRACAT ARTIŞI

İngiltere, İngiliz firmalarına dünyanın en büyük hizmet pazarına sorunsuz erişim sağlayan düzenlemeleri ortadan kaldırarak, sınırlarını beyin göçüne kapatarak, daha büyük bir ekonomik kırılganlık ile düşük vasıflı ve düşük ücretli işlerin yolunu açıyor. Bu, İngiltere'nin ihracatçı süper güç durumunu sürdürmesi için bir fırsat değil. İngiltere ya AB'den ayrılabilir ya da ihracatını artırmayı hedefleyebilir ancak ikisini birden yapamaz.