Türkiye halkı onu unutmayacak

Süratle hayata geçirilen özelleştirmeler ve ABD'nin bölgede “küçük ortağı” olmak konusunda Özal'ı aratmayacak politikaları ile Turgut Özal'ın en önemli siyasi mirasçısı durumuna gelen AKP döneminde, Türkiye Özal'ı daha çok hatırlıyor...

17 yıl önce bugün ölen eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal, bir dizi tören ve etkinlikle anılacak. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarında sık sık andığı ve felsefesinden ilham aldıklarını belirttiği Özal, AKP hükümetleri döneminde adeta yeniden keşfedildi. Özal'ı anma etkinlikleri buna paralel olarak daha görkemli hale geldi.

Bu yıl Özal'ı anma programı Perşembe günü Malatya'da başladı. Malatya İnönü Üniversitesi Rektörlüğü'nün desteğiyle Uluslararası Turgut Özal Siyaset ve İktisat Kongresi Perşembe günü toplandı. Aynı gün, üniversite tarafından Turgut Özal Müzesi'nin açılışı yapıldı.

Bugün ise Turgut Özal'ın Anıtmezarında resmi tören düzenlenecek. Türkiye genelinde, Özal için 40 bin civarında hatim bağışlanacağı ve hatimlerin duasının yapılacağı belirtiliyor. Öte yandan, Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği tarafından daha önceki yıllarda Ankara Kocatepe Camii ve İstanbul Sultanahmet Camii'nde okutulan 'Özal Mevlidi', bu yıl Malatya Yenicamii'nde Pazar günü okutulacak. Mevlide 50 bin kişinin katılması bekleniyor. Ayrıca Ankara'da Turgut Özal Resim ve Fotoğraf Sergisi de açılacak.

Geçen yıl, Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği tarafından "2009 Turgut Özal Ödülü"ne layık görülen Başbakan Tayyip Erdoğan ödül töreninde, Özal’ın, Türk ve dünya siyasetinin paradigmalarının tamamen çöktüğü ve yeni bir dünya düzeninin inşa edildiği bir dönemde ezber bozan bir siyaset izlediğini belirtmiş, Özal’ın Türkiye’deki zihniyet değişikliğinin mimarı olduğunu söylemişti.

Türkiye 1983-1989 yılları arasında Başbakanlık, 1989-1993 yılları arasında da Cumhurbaşkanlığı yapmış olan Turgut Özal'ın mirasına sahip çıkan AKP hükümetine karşılık, geçtiğimiz hafta Özal ve onun dönemindeki hükümet üyeleri hakkında özelleştirme politikaları ve özelleştirmeler sırasındaki hukuksuz işlemleri nedeniyle Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Başkanı Erkan Baş ve 5 TEKEL işçisi suç duyurusunda bulundu.

"Bir koyup üç almak"
AKP hükümetinin sahip çıktığı Özal mirasının en önemli unsuru, ABD yanlısı tavır ile dış siyasette emperyalist işgal politikalarına destek vermek idi.

Turgut Özal, 1. Körfez Savaşı sırasında "Irak Savaşına Amerikalıların yanında girersek bir koyar üç alırız" diyerek siyasi literatüre yeni bir söz armağan etti. Özal'ın o dönem, ABD'nin yanında savaşa girildiği takdirde, Musul ve Kerkük'ün Türkiye topraklarına katılabileceğini düşündüğü belirtilmişti.

Özal'ın Türkiye halkından çok ABD'ye daha yakın olduğunu, savaş sırasındaki tutumu bir kez daha ortaya koymuştu. Yıllar sonra 2003 yılında, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz Wall Street Journal gazetesinde yayınlanan yazısında, "Bir demokrat olan Turgut Özal, halkının, Körfez Savaşından uzak durma tercihine rağmen, Amerika’yı destekledi" diyerek, Irak'ın işgalinde ABD'ye destek vermeleri için Türk politikacılara Özal'ı örnek göstermişti.

Bugün Ergenekon davası nedeniyle sık sık gündeme gelen Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı da, 1. Özal Hükümeti döneminde kurulmuştu.

"Anayasayı bir kez delmekten bişey çıkmaz"
Turgut Özal, yine 1. Körfez Savaşı döneminde, Meclis onayı almadan ABD'ye hava sahasının açılmasının Anayasa'ya aykırı olduğu eleştirilerine, "Anayasayı bir kere delmekle birşey olmaz" şeklinde yanıt verdiği belirtilen Özal'ın bu sözü ve aynı söze uygun politikaları, daha sonra hükümetlerin icraatları sırasında hukuksuz pek çok işlem gerçekleştirmelerinin önünü açmıştı.

Özal hükümetleri ile başlamak üzere, Anayasa'ya ve yasalara aykırı işlemler en fazla özelleştirme uygulamaları sırasında gerçekleştirildi. O dönemde, Anayasa'da atıf yapılmayan özelleştirmeler için ilk yasal düzenleme 1. Özal Hükümeti tarafından 1984 yılında yapıldı ve 1985 yılında bazı kamu işletmeleri ve varlıkları özelleştirme kapsamına alındı. 1986 yılında ise ilk özelleştirme işlemlerine başlandı.

Özal liberal nosyonuna uygun olarak, devletin ekonomideki rolünü özel sektöre kaynak aktarma işlevi üzerinden düşünmekteydi. Bu nedenle yalnızca KİT'lerin satışını değil, devletin ekonomiden bütünüyle elini çekmesi gerektiğini söyleyip "köprüleri bile satacağım" açıklaması yaparken, sanayide teşvik ve vergi politikalarıyla yeni zenginler yaratmıştı.

Yine Özal'ın "Demiryolları Moskof işidir" sözü ise bir yandan eski Cumhurbaşkanının anti-komünist yönünü ortaya koyarken diğer yandan "devlet yatırımları"na yaklaşımını özetliyordu.

Yolsuzlukta yeni vizyon
1980'li yıllarla birlikte Türkiye'de yolsuzlukların hem sayısı hem de çapında artış yaşandı. Bu yıllarda ekonominin neo-liberal politikalar doğrultusunda dönüşümünde Başbakan olarak imzası bulunan Turgut Özal'ın ise ismi yolsuzluklarla daha önce anılmaya başlanmıştı. Turgut Özal'ın askerliğinden hemen sonra çalışmaya başladığı Devlet Planlama Teşkilatı'ndaki (DPT) görevi sırasında adı yolsuzluğa karışmıştı. O dönemde, DPT içerisinde Özal ve ekibi, "Takunyalılar" olarak anılmaktaydı.

İhsan Doğramacı'dan sonra YÖK Başkanlığı'na atanan, daha sonraki görevleri arasında Kamu Etik Kurulu Başkanlığı da olan Mehmet Sağlam, bu görevi sırasında yolsuzlukların 1980 sonrası arttığını kabul ediyor ancak Özal'ı aklamaya çalışıyordu:

"Tabii ki, (yolsuzluklar) 1980 sonrası arttı derken Özal’la birlikte arttı demek istemiyorum. Özal vizyon sahibi bir adamdı. Bilinen kuralları yıkan, statükoyu yıkan bir adamdı. Türk parasını koruma kanununu kaldırdı, ihracatta büyük hamleler yaptı. 2.5 milyar dolar olan ihracat O’nun döneminde 16 milyar dolara çıktı. Tabii bu dönemde hayali ihracat da öğrenildi, gün ışığına çıktı. İş yapıldığı için yolsuzluklar göze battı ama kişisel görüşüm Özal, son derece ahlaklı bir insandı."

Mehmet Sağlam'ın bu sözleri, Özal'ın Başbakanlık döneminde ekonomide kurulan en büyük hortuma işaret ediyor. Özal döneminde dışa açılan Türkiye ekonomisinde, "hayali ihracat" sermayeye devlet tarafından büyük bir kaynağın aktarılması anlamına geldi. 1980'li yılların ikinci yarısında Türkiye'nin yaptığı ihracatın üçte ikisinin hayali olduğunu bizzat TBMM Araştırma Komisyonları Raporları tespit etmişti. 1983-1991 yıllarında 256 ayrı şirketin ismi hayali ihracata karıştı. Turgut Özal, bu dönemde "hayali ihracat" mekanizmasını sağlama almak için devletin ilgili kurumlarına güvendiği isimleri atamıştı. 1984 yılında DPT Müsteşarlığı'na küçük kardeşi Yusuf Bozkurt Özal'ı getirdi.

Özal "Benim memurum işini bilir" sözü de, devlet görevlilerinin yolsuzluk mekanizmasına katılmalarını adeta teşvik ediyordu.

Diğer yandan, yolsuzluk suçlarına affı ilk gündemine alan 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal olmuştu. Özal'ın onayladığı 3713 sayılı Şartlı Tahliye Yasası ile yolsuzluk yapanlar için 'Öde kurtul' sistemi öngörülmüştü. Özal'ın açtığı bu yoldan giden sonraki hükümetler de, yolsuzluk suçları ile ilgili benzer sayısız düzenlemeye imza atmışlardı.

"Özelleştirme çetesinin ilk şefiydi..."
Geçtiğimiz günlerde, Turgut Özal dönemi hükümet üyelerinden başlamak üzere, tüm hükümet üyeleri ve Özelleştirme İdaresi yetkilileri hakkında 5 TEKEL işçisi ile özelleştirme uygulamaları nedeniyle bir suç duyurusunda bulunan TKP Genel Başkanı Erkan Baş, soL'a AKP'nin siyasi öncülü Özal'ı değerlendirdi:

"Üzülerek söylemeliyiz ki, Türkiye'nin 80'li yıllarının en önemli simgelerinden birisi Turgut Özal'dır. Bütün yaşamı boyunca sadece zenginleri sevmiş, onlara hizmet etmiş bir siyasetçinin adının ülke tarihimizin küçük bir bölmesinde bile bir ağırlık taşıyor olması bizim için büyük bir üzüntüdür.

"12 Eylül sonrasının, ülkemiz emekçilerine dönük ülke tarihinin en büyük saldırıların gerçekleştiği dönemin simge ismi Turgut Özal'ı ülkemiz devrimcilerinin, komünistlerinin unutması mümkün değil. Biz Özal'ı, ülkemizin emekçiler için bir cehenneme dönüştürülmesi sürecinin, en ağır saldırılarının planlayıcısı ve yürütücüsü olarak biliriz.

"Aslında Özal'ı hem bizim hem de Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının sıklıkla hatırlıyor oluşumuz oldukça anlamlı ve sanıyorum bu temel olarak aynı nedenlere dayanıyor. Bize göre Özal sermaye egemenliğinin açgözlü piyasacı, yağmacı zihniyetinin temsiliyetinden ibarettir. AKP için de her ne kadar farklı kavramlarla ifade etselerde meselenin özü budur.

"İşçi sınıfımızın “çankaya'nın şişmanı işçi düşmanı” sloganıyla hatırladığı Turgut Özal bugün AKP'cilerin temsil ettiği “özelleştirme çetesi”nin kurucu şefidir. Geçtiğimiz hafta başındaki suç duyurumuzda ifade ettiğimiz gibi “Özal’ın yazmaya değil, halkımızın alın teriyle yarattığı değerlerin üzerine birer birer çizik atmaya yarayan kaleminin bugünkü taşıyıcısı AKP iktidarıdır. O kalem, bugün Tayyip Erdoğan’ın elindedir.”

"Özal'ın adı geçtiğinde üç aşağı beş yukarı herkesin aklına aynı şeyler geliyordur. “Ben zenginleri severim” vecizesi ile ifadesini bulan halk düşmanı duruş ve “Küçük Amerika” hayali ile somutlanan ülkemizi sömürgeleştiren ve alçaltan politikalar... AKP'nin ve ANAP'ın, Tayyip Erdoğan ve Turgut Özal'ından bundan daha özet tanımları yapılamaz.

"İki siyasi lider arasındaki benzerliklerden söz ederken aklıma birden halkımızın bu gibi durumlarda sıkça kullandığı bir söz geldi, “aman sonları benzemesin”. Özal halkımıza büyük acılar çektirmiş olarak göçüp gitti, umuyorum Tayyip Erdoğan halkımıza çektirdiği acıların hesabını vermeden gitmez.

"Hayalimdeki Tonton Dede"
Geçen yıl da, Özal'ın ölümünün 16. yılında, Anıt Mezar'da bir devlet töreni düzenlenmiş, törene Cumhurbaşkanı Sekreteri Mustafa İsen, Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, AKP Genel Başkanı Abdülkadir Aksu, İstanbul Valisi Muammer Güler ve İstanbul Büyükşehir Belediye Bakşanı Kadir Topbaş katılmıştı.

19 Nisan'da ise Özal'ın ruhuna Sultanahmet Camii ve Kocatepe Camii'lerinde mevlid okunmuştu. 27 Nisan'da Ankara'da açılan, ilköğretim birinci ve ikinci kademe öğrencilerinin hazırladığı 'Hayallerimdeki Tonton Dede Turgut Özal' başlıklı bir resim sergisi Özal'ı anma etkinliklerinin bir parçası olmuştu.

Özal'ın iki sene önce Sultanahmet Camii'ndeki mevlidine polis kayıtlarına göre 130 bin kişinin katıldığı belirtiliyor.

(soL-Haber Merkezi)