Sağlıkta yabancı tekel virüsü

Domuz gribi aşısının yan etkileri tartışılıyor. Aşının zorunlu olduğunu vurgulayan uzmanlar, Türkiye'nin artık aşı üretmemesi ve yabancı şirketlerin pazarı haline gelmesine dikkat çekiyorlar.

Basına yansıyan haberler, son günlerde Türkiye'de domuz gribi vakalarının arttığını gösteriyor. Son olarak Ankara'da bir okulda virüsün bulaştığı kişilerin sayısı 26'ya çıktı. Sağlık Bakanlığı tarafından, şimdiye dek Türkiye'de görülen vaka sayısının 518 olduğu açıklandı. Uzmanlar bu kış için çok kişiyi etkileyebilecek bir salgın olasılığından bahsediyorlar.

Türkiye'de olası bir salgına karşı önlem olarak hijyen kurallarının hatırlatılması ve insanların birbirleriyle fazla öpüşüp sarılmaması uyarılarının yanı sıra, başta kamu görevlileri, öğrenciler ve yaşlılar gibi risk gruplarına uygulanmak üzere 500 bin dozluk aşı sipariş edildiği açıklandı. Aşıların gecikmeli de olsa ilk bölümünün yarın Türkiye'de olacağı söyleniyor.

Tartışmalı domuz gribi aşısı
Domuz gribi aşıları, bir tartışmayı da başlattı. Dinciler her zamanki gibi “aşı caiz mi?” tartışmasına gömüldüler. Bir grup dinci gazete ve profesör, domuz gribine karşı geliştirilen aşıda “domuz gribi virüsüne ait genetik materyal bulunması” gerekçesiyle aşının “caiz olmayabileceği” iddiasını ortaya atıp tartışmaya başladılar.

Yurtdışından getirtilen aşılarla ilgili ortaya atılan bir diğer iddia da, aşıların daha önce test edilmemiş olduğu, Türkiye'ye gönderilen aşılarla insanların denek olarak kullanılacağı ve domuz gribi aşısının kansere yol açtığı şeklindeydi. Bu iddialar başta MHP milletvekili Osman Durmuş olmak üzere muhalefet partilerinin milletvekilleri tarafından dile getirildi. Hatta “aşıyı önce AKP'liler olsun” bile denildi.

Türk Tabipler Birliği (TTB) tarafından yapılan açıklamada ise aşının kanser gibi bir yan etkisi bulunmadığı, bazı yan etkileri olduğu ancak aşının vereceği faydanın olası yan etkiden çok daha fazla olduğunu vurgulandı.

“Aşıda yabancı şirketlerin pazarı haline geldik”
Domuz gribinin yarattığı tehlike ve yurtdışından getirtilen aşılar konusunda endişe yaratan soruları, kuş gribi hakkında da bir kitabı bulunan Prof. Dr. Erhan Nalçacı'ya sorduk. Nalçacı, TTB gibi, aşının gerekli olduğuna dikkat çekiyor ancak başlıca sorunun Türkiye'nin artık aşı üretmiyor oluşu olduğunu söylüyor ve halk sağlığını tehdit eden böylesi önemli bir konuda tamamen yabancı şirketlerin pazarı haline gelindiği konusunda uyarıyor.

Erhan Nalçacı'ya öncelikle domuz gribi vakalarındaki artışın ne tür bir tehlike yarattığını sorduk. “Biliyorsunuz virüsler de bütün canlılar gibi evrim geçirirler. Bir süre önce muhtemelen Meksika'da domuz çiftliklerinde insanlar arasında salgın yapmayan bir virüs türü başkalaşıp insandan insana geçer hale geldi. Bu türe karşı özellikle genç insanların bağışıklığı olmadığı için bütün dünyada hızla yayılan bir salgına dönüştü” diyen Nalçacı, özellikle bu kış, her yılki olağan grip salgınına bu virüsün neden olması ve belli bir yüzde de ölümlere yol açma olasılığı bulunduğunu belirtti.

Hükümetin bu konuda yeterli önlemleri alıp almadığı sorusunu ve aşı konusunda ortaya atılan iddiaları Nalçacı şöyle yanıtladı: “Bildiğimiz kadarıyla, domuz gribi aşısı dünyada farklı ülkelerde üretilmiş durumda ve Sağlık Bakanlı'ğının aşı ithal ederek bir aşılama programı uygulayacağı söyleniyor. Bu oldukça kafa karıştırdı. Çünkü yan etkisi olacağından veya halkın denek olarak kullanılacağından bahsedildi. Fakat böyle bir salgında yıllarca süren denemeler yapamazsınız. Virüs tipi belli, ona karşı geliştirilen bir aşı var ve süre kısıtlı. Yan etkilerin diğer grip aşılarından çok farklı olması beklenmemelidir. Yaygın risk gruplarına uygulanan aşı salgına bağlı ölümleri azaltacaktır.”

Erhan Nalçacı, asıl sorunun, Türkiye'nin aşı üretme kapasitesini yitirmesi ve bu konuda yabancı şirketlerin insafına terk edilmesi olduğuna dikkat çekiyor ve bu konuda şu uyarıda bulunuyor: “Türkiye'nin karşılaştığı esas sorun daha önce aşı üretme kapasitesi olan Türkiye'nin bu yeteneğini yitirmesidir. Bugün Türkiye ne insanlara ne hayvanlara yönelik aşı üretememektedir. Bu stratejik üründe tamamen yabancı şirketlerin pazarı haline gelmiştir. AKP'nin izlediği politika tam da budur, Türkiye savunmasız bırakılmıştır.”

Türkiye'de 12 yıldır aşı üretilmiyor
1980'lere kadar kendi aşısını büyük ölçüde kendisi üreten Türkiye, son 10-12 yıldır aşı üretmiyor, ithal ediyor. Türkiye'de ilk aşı üretimini gerçekleştiren Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi'nde bulunan laboratuvarların 1998 yılında kapatıldığı biliniyor. Üretime son verilmesinin nedeni ise “güncel teknolojiye ayak uydurulmaması” olarak açıklanıyor.

Türkiye'de 1996 yılında difteri-boğmaca-tetanoz, 1998 yılında da BCG aşısı üretimi tamamen durdurulmuş. Bu tarihlerden itibaren Sağlık Bakanlığı'nın rutin aşılama programında bulunan kızamık, kızamıkçık, kabakulak, çocuk felci, Hepatit B, Konjuge pnömokok, Hemofilus Influenza tip aşıları Türkiye’de hiç üretilmiyor. Bunların tamamı yurtdışından ve bu aşıları üreten birkaç ilaç tekelinden ithal ediliyor.

Aşıların yüzde 60'ı Sağlık Bakanlığı, yüzde 30'u ise özel sektör tarafından getiriliyor. Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın açıklamasına göre, her yıl ortalama 50 milyon doz aşı yurda giriyor. Yine Akdağ, 2008 yılında aşı alımı için harcanan paranın 207 milyon 460 bin 418 lira olduğunu açıkladı.

Türkiye'de yıllarca aşı geliştirilmesinde öncü olan Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanı Mustafa Ertek ise devletin aşı üretmemesinden memnun, hatta “kamunun aşı üretmemesini” savunuyor. Ona göre aşıları devletin teşvikiyle özel sektör üretmeli.

Aşıda halk sağlığını gözetmek: Küba örneği
Sosyalist Küba ise aşı üretiminde Türkiye'nin tam tersi bir örnek teşkil ediyor. Türkiye'ye de aşı ihraç eden Küba'da bilimsel araştırmaya ve biyoteknolojiye ayrılan kaynaklar sayesinde son 17 yılda çeşitli hastalıklar için 200 milyon dozdan fazla aşı üretilmiş.

Küba'daki çocuklar adadaki yaklaşık 40 araştırma merkezinde üretilen aşılar sayesinde en az 10 hastalığa karşı bağışıklık kazanmış durumdalar. Adada yaşayan yaklaşık 11 milyon insana kanser, kan pıhtılaşması, enfeksiyonel hastalıklar için aşı, teşhis cihazları, ilaçlar devlet tarafından sağlanıyor.

Küba'da geliştirilen Hepatit B aşısı, menenjit sıfır grubu B ve C aşıları ve Haemophilus Influenzae B aşıları büyük bir başarı olarak değerlendiriliyor. Bunların yanı sıra adada halen kolera aşısı, DENGUE, Hepatit A ve C, pnömoni ve AIDS aşılarının da klinik denemeleri sürdürülüyor.

(soL-Haber Merkezi)