KPSS'de vurgun mu cemaat mi?

ÖSYM’ye yapılan polis baskınıyla şaibeli KPSS’de gözler ÖSYM personeline çevrildi. Savcı, soruların sızdırılmasından maddi menfaat sağlanmış olabileceği yönündeki şüpheleri araştırıyor. Şaibenin arkasında “örgütlü cemaat çetesi” olduğu yönündeki tüm iddialar ise görmezden geliniyor.

2010 yılı KPSS’de yaşanan şaibenin boyutlarını kestirmek mümkün değil. Eğitim Bilimleri sınavının dışarıya sızdırıldığı neredeyse kesinleşmişti. Dün şaibenin sadece Eğitim Bilimleri ile sınırlı olmadığını ortaya koyan açıklama YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’dan geldi. Özcan, “Genel Yetenek-Genel Kültür” testlerini de incelemeye aldıklarını belirterek, “Diğer testlerde de kopya ihtimalinden şüpheleniyoruz” diye konuştu. “Genel Yetenek-Genel Kültür” sınavı, kamuda kariyer meslekleri olarak bilinen A grubu kadro adaylarının da belirlenmesinde de önemli olduğu için, bu testin dışarıya sızması ayrı bir önem taşıyor.

Dün konuyla ilgili bir diğer önemli gelişme ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında ÖSYM’ye yapılan polis baskınıydı. Polis ÖSYM’deki bilgisayarlara el koyarak kurum içinden soruları sızdırmış olabilecek kaynağı bulmaya çalışıyor. Ayrıca KPSS’ye ilişkin iddiaları incelemek üzere savcılıkta kurulan özel bir ekibin, ÖSYM personelinin malvarlığını da araştırabileceği açıklandı. Bu yönde bir çağrı Türk-Eğitim Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk’tan geldi.

Gün içindeki bu gelişmeler, KPSS tartışmalarına yeni bir boyut kazandırdı. KPSS’de şaibe olduğu iddia edildiğinden bu yana ilk kez hedefe ÖSYM’deki görevliler yerleştirildi. Personelin soru sızdırarak menfaat elde etmiş olabileceğinden şüpheleniliyor.

Öte yandan uzun süredir dilden dile dolaşan, “şaibenin örgütlü olduğu ve Fethullah Gülen Cemaati’ne bağlı dershanelerin soruşturulması gerektiği” yönündeki görüşler, ısrarla dikkate alınmıyor. Hatırlanacağı gibi Türk-Eğitim Sen Başkanı Koncuk da bu işin “bir grup” tarafından yapılmış olabileceğini gündeme getirmişti. Adaylar arasında da bu şüpheyi dile getirenler bulunuyor.

Konuyla ilgili olarak Adnan Menderes Üniversitesi öğretim görevlisi ve KPSS uzmanı Hasancan Oktaylar ise şunları söyledi:

“Testin tamamını bir aday çözebilirdi ama yüzlerce adayın yapması mümkün değil. Tümünü doğru yapanlar eğer birbirini tanıyorsa bu soruların paylaşıldığını gösterir. KPSS’de kopya olduğundan eminim. Kopyanın organize olduğu hatta bir gruba ait olduğuyla ilgili iddialar geldi. Bana e-posta aracılığıyla ulaşanlar var. Özellikle Erzincan, Erzurum, Kahramanmaraş, Malatya ve hatta Balıkesir’den gelen kopya iddiaları var. e-postalarda cemaatlerle ilgili ifadeler geçiyor.”

Tüm bu iddialara rağmen soruların birkaç bin kişiye servis edilmiş olmasının, “örgütlü” bir iş olabileceği yönünde akıl yürütülmemesi dikkat çekiyor.

İlk şaibe değil: 2009 Polis sınavını kim sızdırdı?
2010 KPSS’deki skandal hem bundan önce düzenlenmiş olan KPSS’lerin ne kadar adil gerçekleştirildiği konusunda şüphe doğurdu, hem de diğer sınavlarla ilgili şaibe iddialarını da yeniden gündeme getirdi.

2010 yılında yapılan Polis Akademisi Meslek Yüksekokulları Sınavı sorularının önceden bazı adaylara verildiği iddia edildi ancak iddianın üzerine gidilmedi. 2009 yılında ise 6 sorunun sınavdan önce kendilerine verildiğini söyleyen Erkan Kabakçı ve Mehmet Başbuğ’un Bursa’da savcılığa suç duyurusunda bulunmasıyla iddialar başka bir boyuta taşınmıştı.

Yapılan araştırmalarda ÖSYM tarafından hazırlanan soruların sınav öncesi ya da sınav sırasında çalındığı kanaatine ulaşıldı.

Çalınan soruların KPSS deneme sınavı adı altında bazı dershanelerde öğrencilere iletildiği iddiası üzerine yapılan incelemede deneme sınavında yer alan sorulardan 88 tanesinin polis adayı sınavında sorulan sorularla benzerlik gösterdiği ortaya çıktı. Bu dershanelerin Fethullah Gülen Cemaati ile ilişkili oldukları iddia edildi. Öte yandan Cemaatin polis içinde agresif bir şekilde kadrolaşması da polis sınavında ortaya çıkan şaibeyle birlikte gözlerin Fethullahçı dershanelere dönmesine neden oldu. Tüm bunlara rağmen, konuyu aydınlatacak bir inceleme ya da açıklama yapılmadı.

Sınavların güvenliği nasıl sağlanıyor?
ÖSYM merkezi sınavların hazırlanması ve uygulanması için kurulmuş bir kurum. Bu kurum yaklaşık 7, 5 milyon kişiye sınav yapıyor. Adaylardan sınav başına ortalama 35-40 TL sınav ücreti alan ÖSYM’nin sınavlardan çok büyük gelir elde ettiği biliniyor.

ÖSYM’nin kendi açıklamalarına göre, kurumda soru hazırlayan iki grup uzman bulunuyor. 60 kişilik grup, ÖSYM’nin kadrolu elemanlarından oluşuyor. Bu uzmanların soruları hazırladığı ÖSYM’nin üst katına, kurumun kendi personeli dahi giremiyor. O katta hazırlanan sorular dışarıya çıkarılmıyor ancak soru hazırlama süreci uzun sürdüğü için uzmanlar dışarı çıkabiliyorlar. Burada her şey kuralına uygun işlerse soruları tek sızdırma yolu uzmanın hazırlanan soruyu ezberleyerek buradan çıkması. Böyle bir sızdırma teşebbüsünün ise sınavın bütününde ciddi bir sorun yaratması pek mümkün değil.

Sorular hazırlandıktan sonra bu sorular üzerinde oynama yapılıyor. Örneğin rakamları değiştiriliyor. Bu aşamada uzmanların yerini 100 kişilik üniversite öğretim üyelerinden oluşan grup alıyor.

Esas güvenlik önlemi ise matbaada alınıyor. Soruların basıldığı 15-25 gün boyunca matbaada çalışanlara dışarı çıkma yasağı uygulanıyor. Matbaadan çıkış yasaklanırken, matbaa çevresindeki güvenlik denetimini ise jandarma yürütüyor. Teknik olarak engellendiğinden içeride cep telefonu veya benzer iletişim araçları kullanılamıyor.

Hazırlanan sorular mühürlenerek polis eşliğinde sınav merkezlerine naklediliyor. Sınav merkezlerine soru taşıyan her kamyonda polisin yanı sıra bir öğretim elemanı bulunuyor. Soruların saklandığı yerde iki görevli ayrıca nöbet tutuyor.

Sınavdan sonra ise cevap kağıtları polis ve öğretim üyeleri eşliğinde zarfa konuyor ve ÖSYM’ye götürülüyor. Zarflar burada kasalara yerleştiriliyor. Daha sonra, ağzı kapalı olan zarflar tabut adı verilen ince çekmecelerde tek tek açılıyor, fotoğrafları çekiliyor ve cevapların okunacağı optik okuyucu odasına gönderiliyor.

Optik okuyucular her kağıdı iki kez okuyor. Sonuçlar birbirini tutmazsa üçüncü okuma yapılıyor.

ÖSYM kopya için de özel bir yazılım kullanıyor. Tüm adayların cevap kağıtları bu yazılı programında değerlendirilerek, sınav sırasında kopya çeken adayların bulunduğu sınıflar, sayıları ve kopya yöntemi tespit edilebiliyor. Adayların cevap kağıtları özel olarak hazırlanan odalarda saklanıyor.

Güvenlik önlemlerine rağmen nasıl sızıyor?
ÖSYM bugüne kadar hazırladığı sınavları güvenli bir biçimde uygulamasıyla bilinen bir kurum oldu. Son yıllara kadar tek tük kopya çekme vakaları ya da başka tür sahtekarlıklar yaşansa da bu çapta skandallar yaşanmadı.

Soruların tüm güvenlik önlemlerine rağmen sızdırılması imkansız değil ancak 2010 KPSS’de yaşanan skandal, sadece soruların sızdırılmasından ibaret olarak değerlendirilmiyor. Burada esas sorun, sorular elden ele dolaşırken, tüm telefon görüşmeleri ve e-posta haberleşmelerinin gözetim altında tutulduğu Türkiye’de bunun uzun süre tespit edilememiş olması. Bu durum suçun “organize” bir şekilde işlendiğine ilişkin en ciddi kanıtı oluşturuyor. Öte yandan bir bilgisayar hackerı, ÖSYM’nin sistemine girerek sınav sonuçlarını inceleyene kadar, sınavda önceki yıllardan farklı bir başarı tablosu oluştuğu halde, bu tablonun incelemeye tabi tutulmaması da bu yöndeki şüpheleri güçlendiriyor.

(soL- Haber Merkezi)