Hanefi Avcı itirafçı mı?

Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın verdiği ifade, devletin işlediği birçok suça açıklık getirirken, JİTEM'le en üst düzeyde işbirliği yaptığı halde sanıklar arasında olmaması, kafaları karıştırdı.

Askere sivil yargı yolu açan yasal düzenlemenin ve HSYK Kararnamesi'nin üzerinden koparılan fırtınanın ardından, şimdi de Hanefi Avcı'nın, 10 yıldan beri süren 11 sanıklı JİTEM davasında verdiği ifade gündeme taşındı.

Vatan gazetesinde yer alan bir haberde, Susurluk sürecinde dönemin Meclis Araştırma Komisyonu’na ve 32. Gün programında da kamuoyuna açıklama yapan ilk devlet görevlisi olan Avcı'nın, davaya konu olan dönemde Diyarbakır Emniyet İstihbarat Şube Müdürü olması nedeniyle, JİTEM davasının görüldüğü Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin talebi üzerine ifade verdiği belirtildi.

Devlet yine "temiz yüzlü" bir bürokratına ihtiyaç duyuyor
İfadelerinde, olayların hem içinde ve hem de dışında olmayı başarabilen bir istihbaratçı görüntüsü sunan Avcı, Susurluk'ta oynadığı rolü bir kez daha sahnelediğini düşündüren açıklamalar yaptı.

Avcı'nın ifadesinin en çarpıcı yönleri, “Ergenekon” sürecinde, yıllarca devletin inkar ettiği JİTEM’in gerçekten var olduğuna, Diyarbakır Asayiş Kolordu ve Diyarbakır Alay Komutanlıklarına tahsis edilen yerlerde tabelalarının dahi bulunduğuna "tanıklık etmesi" ve JİTEM adına eylemlerde bulunmakla suçlanan sanıkların üstlerinden emir alıp almadığı sorusuna, "ilde yapılan resmi asayiş toplantılarına "JİTEM Komutanlığı görevlileri" sıfatıyla katıldıklarını söylemesine rağmen, "somut bir bilgim yoktur" kaydı düşerek olumlu yanıt vermesi oldu.

Hanefi Avcı, bölgedeki ilk önemli faili meçhul cinayet olan HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın'ın da JİTEM tarafından öldürüldüğünü ve Susurluk kazasında ölenlerden biri olan dönemin Diyarbakır Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ'ın bu olayda JİTEM ile organize hareket ettiğini açıkladı. Bulunduğu her görevde gerçekleri ortaya çıkarıp üzerine gittiği vurgulanarak bir "idol" haline getirilen Hanefi Avcı, 1984-1992 yılları arasında Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü olduğu sırada yaşananların sorumlularından biri olduğunu verdiği ifade ile teyit etmiş oldu.

Hanefi Avcı tekrar "itirafçı" statüsünde mi?
Susurluk döneminde ortaya çıkıp içinde yer aldığı örgütlenme aleyhine konuşarak tanınan "itirafçı" statüsündeki Avcı'nın açıklamaları, kısa özgeçmişine tekrar bakmayı zorunlu kılıyor.

1 Temmuz 1980'de gözaltına alınıp, 14 Temmuz'da işkenceyle öldürülen Mersinli Ali Uygur'un polis tarafından öldürüldüğü apaçıkken ve ailesinin açtığı dava sonuçsuz kalırken, dönemin Mersin Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube yöneticisi ve "Devrimci-Yol Masası" sorumlusu genç polis Hanefi Avcı, sonraki yıllarda her konuda açıklamalar yapsa da, bu olay hakkında asla konuşmadı.

Yıllar sonra Hürriyet gazetesinden Enis Berberoğlu'nun köşesine konuk olan Fethullah Gülen inkar etse de, Hanefi Avcı'nın 1980 sonlarından itibaren "itikad babından Gülen Hoca'ya sempati duyduğu" söylentisi ayyuka çıktı. Avcı, Emniyet'teki F tipi yapılanmanın başlıca figürlerinden biri oldu. Gülen'in Aksiyon adlı dergisindeki haberlerle sürekli yüceltildi.

"Darbe karşıtı Avcı" da şimdi lazım...
Hanefi Avcı, her zaman devletin "terörle mücadele" hafızalarından biri oldu ve dün gündeme oturan ifadesinin de işaret ettiği üzere, yapılan tüm "önemli yanlışlıklar"ın tanığıydı. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Talat Şalk’ın, "biz ve polis 1993-95 arasında iyi çalışmasak ve terörün önüne geçmeseydik, Türkiye'de yeni bir askeri müdahale olacaktı" açıklamasında, Şalk’ın sözünü ettiği mücadelenin Emniyet cephesindeki en önemli ayaklarından biri Avcı'ydı. O tarihlerde önüne geçilen en önemli olaylardan biri, Ankara'da bazı üst düzey generalleri hedef aldığı iddia edilen suikastlardı.

Avcı'nın misyonu nedir?
"Muhafazakâr ve gelenekçi" bir polis müdürü olarak bilinen Avcı'nın Susurluk kazasından sonra yaptığı açıklamalar ve 28 Şubat sürecinde ön plana çıkışı, her iki rolünde de çok geniş bir cephenin hedefi haline geldiği izlenimini uyandırdı. Çok daha fazla bilgiye sahipken, "devleti koruma güdüsü"yle açıklamalarını son derece sınırlı tutması gözden kaçmadı. Kısacası, böylesine "devletçi" bir reflekse sahip olan Avcı'nın, devlet için "lüzumlu" olan sonuçların doğmasını sağlayarak kenara çekildiği yorumları yapıldı.

Avcı'nın, 4 Şubat 1997 tarihinde TBMM Susurluk Komisyonu'nda ifade vermeden bir gün önce, Emniyet zirvesinden isimlerle yaptığı 6 buçuk saatlik toplantı basına da sızdı.

AKP ile ilişkileri
Hanefi Avcı, 1997'de Susurluk kazası ve 28 Şubat'la ilgili açıklamaları yaptığı zaman Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı'ydı. AKP iktidara gelince, Başbakan Erdoğan tarafından önce Organize Suçlar Dairesi'nin başına getirildi. Cem Uzan'a ve bazı siyasetçilere yönelik operasyonlarda ilk elden görev aldıktan sonra, kimi yorumlara göre, AKP'nin "yolsuzluklarla mücadele" başlığında rotasını değiştirmesinin ardından sürgüne gönderildi. "Devletin değerlerini temsil eden" Avcı'nın çoğu defa "parti değerleri" ile çatıştığı söylendi.

2005 yılı ortalarından itibaren Ankara'dan sürgüne gönderildiği Edirne İl Emniyet Müdürlüğü görevinde emekliliğine gün sayan Hanefi Avcı, bu yılın Haziran ayı sonundaki kararname ile Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü'ne atandı. Ankara'ya biraz daha yaklaşan Avcı'nın "itirafçı" ifadesiyle birlikte, bundan sonraki kariyerinin ne yönde ilerleyeceği merak ediliyor.