Gözünü metal bilyeli mermi ile kaybeden yurttaş yaşadıklarını anlattı

Volkan Kesanbilici 31 Mayıs gecesi polis saldırısında gözünü kaybetti. 5 Temmuz’da ameliyat sırasında gözünden çıkan parçalar ise bugüne kadar görülmemiş bir mermi türüne işaret ediyordu. Kesanbilici'nin gözüne isabet eden "plastik mermi" yüzlerce bilyeden oluşuyordu.

Rıfat Doğan/soL gazetesi

Polisin saldırıları dolayısıyla gözünü kaybeden yurttaşlardan birisi de Volkan Kesenbilici oldu.

Kesanbilici, uğradığı saldırıyı, sonrarında hastane hastane nasıl dolaştığını, ölüm riski var raporunun sümenaltı edilme girişimini kısacası yaşadığı her şeyi soL'a anlattı.

soL: Olay günü neler oldu?
Gezi parkındaki gösterilerden haberim vardı. Ana akım medya yayınlamasa da sosyal medya aracılığıyla öğrendim. Çember içine alınıp sert müdahale edilen eylemcilere destek amacıyla orada bulunmak istedim sessiz kalamadım.

Normalde 21.00’da kapattığım dükkânımı 18.00’da kapatıp Gezi eylemlerine destek olmaya gittim. İnsanlar her sokaktan Taksim’i zorluyordu. Biz Tarlabaşı’ndan girmeye çalıştık, orası daha geniş bir cadde olduğu için gazın etkisi daha çabuk kayboluyordu.

Ortalık çok karanlıktı ışıklar kesilmiş, mobese kameraları durdurulmuştu. O sırada hızla akrep diye tabir edilen araç plastik mermi yağdırarak insanların kurduğu barikatın üstüne doğru geliyordu.

soL: Araçla aranızda ne kadar mesafe vardı?
V.K.: Çok hızlı geldiği için tam olarak kestiremiyorum ama yaklaşık olarak 10 metre vardı. Hiçbir şey görünmüyordu. Görebildiğim sadece akrebin projektörüydü. O sırada yoğun bir şekilde gaz fişeği atıldığı için onunla vurulduğumu sandım. Gözümden kan geldiği esnada tahribatın ne olduğunu anlayamadım, düşmemek için arkadaşlara beni alın dedim yardımcı oldular.

soL: Vurulduğunuz anda yanınızda kalabalık var mıydı?
V.K.: Müdahale nedeniyle yanımda çok insan yoktu. Onun dışında Tarlabaşı genelde kalabalıktı.

soL: Sonra neler oldu?
Tabi vurulduktan hemen sonra görememeye başladım. İlk önce tam hatırlamıyorum ama bir otelde gönüllü doktorlar vardı önce onlar baktılar. Işığın olmaması nedeniyle telefon ışığıyla baktılar orda görme yetimi kaybettiğimi söylediler.

Durumun vahametini anlayan doktorlar hemen tam teşekküllü bir hastaneye gidilmesi gerektiğini söylediler. O sırada kardeşimde meydandaydı hemen onu aradım o yanıma geldi. Polisin yoğun müdahalesi sürdüğü için yolların kapalı olması nedeniyle burnumuzun dibindeki yere çok zor ulaştık. Taksi vasıtasıyla gittiğimiz Taksim İlkyardım Hastanesi’nde dikişler atıldı, film çekildi. Filmlere bakıldıktan sonra durumun çok acil olduğu söylendi.

Hatta göz, kulak, burun, boğaz ve beyin cerrahının birlikte girmesi gereken bir ameliyata ihtiyaç olduğunu söylediler. Ancak o saatte tam teşekküllü hastanenin nerede olabileceğini onlarda bilmiyordu. O sırada Türk Tabipler Birliği’nden birilerine ulaşmaya çalışıyor, böyle bir hastanenin nerede olduğunu öğrenmeye çalışıyorduk.

soL: Bu hastane arayışı ne kadar sürdü?
V.K.: Sabaha kadar devam etti. Taksim İlkyardımda bir hastane bulabilmek için saatlerce bekledik çünkü aradığımız ambulans uzun süre gelmedi. O gece hastaneye ulaşabilmek için sadece kendi imkânlarımızı kullandık. Taksim İlkyardımdan Çapa Tıp Fakültesine geldik. Ancak Çapa’da da gece bu ameliyatın olamayacağının söylediler. Orada da bir saat bekledikten sonra Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesine geldik. Okmeydanı’nda bütün işlemler yapıldıktan sonra ameliyat hazırlıkları başladı derken sabah oldu. Burada da doktorlar kendi aralarında anlaşamadıkları için ameliyat olmadı. Bizde sabah olmuşken Çapa’ya döndük. Yapılan tüm işlemlerin ardından çok ciddi ödem ve kanlanma olduğunu tespit eden doktorlar muayene edemedi. Göz bölümü ödemin ve kanlanmanın dağılması için bir süre daha beklemeyi ve takip etmeyi kararlaştırdı. Kulak burun boğaz bölümü sinüs boşluğuna düşen mermiyi almak için gözün vereceği kararı bekledi. Bu arada Okmeydanı Eğitim ve Araştırma hastanesinde başımıza gelen ilginç bir olayı aktarmak istiyorum.

“Ölüm tehlikesi var raporunu değiştirmeye çalıştılar”

Olay nedir?
V.K: Okmeydanı acil şefi bize Adli Tıp raporuna ölüm tehlikesi vardır yazdı. O bölgeye yakın parçalar var bu beyinden sıvı akmasına neden oluyor. O yüzden bize o 3 gün boyunca sıvı gelirse hemen kendilerine başvurmamız gerektiğini söylediler. O sırada ameliyat hazırlıkları sürerken arkadaşlarım ve kardeşim yanımda tahlil sonuçlarım karnımın üzerinde duruyordu. Hastanenin girişinde bekliyordum. Gözüm yaralı olduğu için diğerini de açamıyordum. O sırada birisi geldi yanıma “geçmiş olsun” dedi. Gözümü açtım baktım gelen bekçiydi, “sağ olun” dedim. “Geziden mi” diye sordu, evet dedim.

Ne tepki vereceğini merak ediyordum, çok sevecen bir hali vardı. Akabinde üzerimdeki raporları okuyordu oradan bir kâğıdı aldı ve ‘Ben bunu bir hocaya göstereyim’ dedi ve gitti bende uyandım hemen arkadaşlarımı çağırdım bir bakın bakalım adli raporum var mı baktılar adli rapor yok, yetişin dedim koştular hemen o esnada hastanenin girişindeki bekçiyi güvenlik odasında buluyorlar içeride yanında bir baş komiser olduğunu tahmin ettiğimiz bir doktoru yanlarına almışlardı.

İçeride doktoru neden böyle bir rapor verdin şeklinde sorgular bir hava vardı. Bizde o sırada raporumuzun sümenaltı edileceğini düşündük. Yanımdaki arkadaşlardan biri doktordu ve bekçiye niye bu raporu aldınız diye sordu bekçide raporda şu eksik bu eksik şeklinde cevaplar verdi. Anladık ki emniyet orada da baskı kurmaya çalışıyor. Çapa’dan bizi evimize geri gönderdiler. Çok kısa sürelerle kontrol için randevulaştık. Bu ödem ve kanlanmanın çekilmesi 13 Haziran’a kadar sürdü. Son kontrolden sonra dağılmak bir yana daha fazla kanlanma olduğunu görünce ameliyata almaya karar verdiler. 13 Haziran’da ilk ameliyatımı oldum. Göz bölümü beni ameliyata aldıktan sonra gözün içindeki yabancı cisimlerin alınması için beklemelerini istediler.

soL: Onun dışında bir tehlike var mıydı?
V.K.: Ameliyat oldum. 5 Temmuz’a kadar kanama devam etti çünkü içerideki yabancı cisimler durmaya devam ediyordu. Ama hayati olarak bir tehlike yoktu. Göz doktorları benimle çok iyi bir şekilde ilgilendiler. 5 Temmuz’daki ameliyat sırasında asıl meseleyle karşılaşıldı.
O güne kadar çekilen filmlerde çıkan yabancı cisimlere anlam verilemiyordu. İçinde yüzlerce bilyenin olduğu sinüs içerisine dağılan ve beynin çok yakın bölgelerine gelen değişik bir mermiyle karşılaştılar.

Bu da doktor raporuyla tespit edildi. Yasal süreç başlatacağımız için bunların fotoğraflarla tespit edilmesini istedik. Fotoğraflar çekildi, bunlar savcılığa teslim edilmek üzere doktordan alındı. Bizim için şaşırtıcıydı çünkü bugüne kadar görmediğimiz bir mermi türü kullanılmıştı. Plastik mermi olduğunu biliyorduk ama böyle bir mermi olduğunu ancak operasyonda gördük. Bunun için meclise bir soru önergesi de verildi.

soL: Hayatın nasıl devam ediyor?
Sürekli yatmaya alışkın biri olmadığım için zorlanıyorum. Diğer tarafta Gezi eylemleri sürerken benim orada olamamam ayrı bir üzüntü. Boyun eğmeyelim diye sokağa çıkmıştık, bu olaydan sonra doktorlar bir ay dışarı çıkmayacaksın dedi.

soL: Çocuğunuz sizi ilk ne zaman gördü? Ne tepki verdi?
V.K.: Bir iki gün sonra gözüm kapalıyken gördü. Onu tedirgin etmemek için birtakım oyunlar oynayarak geçiştirmeye çalıştık. Zaten bana yaklaşmıyordu yaklaşırken de çok tedirgindi. Rehber ve psikologlarla konuştuk verdiği tepkilerin normal olduğunu söyledi. Babasıyla bir daha aynı ilişkiyi yakalayabilecek mi onu düşünüyor. Sürece dâhil ederek onu aşmaya çalıştık. Ama babam eskisi gibi olacak mı bir de iş boyutu var babam bakıyor iş yerime şimdilik hayatım böyle devam ediyor.