Duyguların beyindeki yerleşimi

'İnsan duygularının temel bir boyutu olan duygusal motivasyonun (affective motivation) beyinde nerede olduğu ve kortikal özelleşmesine ilişkin ipuçlarının, insanların ellerini kullanma biçimlerinden elde edilebileceği öngörülüyor.'

Hazel Zeynep Kurada

Duygular soyut kavramların paradigmasıdır. Bir gülümsemeyi görebilir, bir öfkeye dokunabilir, yüzümüzün kızardığını hissedebiliriz. Ancak mutluluğu tam anlamıyla görebildiğimiz söylenemez. Yine de, insanların soyut duygularının fiziksel dünya ile somut etkileşimi türlü yollarla gerçekleşebilir. Bu noktada, insan duygularının temel bir boyutu olan duygusal motivasyonun (affective motivation) beyinde nerede olduğu ve kortikal özelleşmesine ilişkin ipuçlarının, insanların ellerini kullanma biçimlerinden elde edilebileceği öngörülüyor. 

HAREKET-DUYGU ARAŞTIRMALARININ KISA TARİHÇESİ

Duygusal motivasyon, fiziksel veya sosyal uyaranlara yaklaşma veya bunlardan kaçınma eğilimi olarak tanımlanabilir. Sinirbilim alanyazınındaki yüzden fazla çalışmaya göre, beyinde sol fronto-temporal korteks çoğunlukla mutluluk ve öfke gibi yaklaşım temelli duyguları desteklerken, sağ fronto-temporal korteks, iğrenme ve korku gibi kaçınma temelli duyguları destekliyor. Bu örüntü pek çok bilimsel veriyle desteklenmişse de, duygular için gözlenen kortikal özelleşmeye yol açan işlevsel ilkeler halen belirsiz. Bu noktada, hareket ve duygu arasındaki bağlantılar beyinde olası bir örgütlenme prensibini ortaya koyabilir (mi?).

Serebral korteksin farklı bölgeleri farklı duygular için özelleşmiştir, ancak bu özelleşmenin altında yatan ilkeler tam anlamıyla bilinmiyor. Kılıç ve Kalkan Hipotezine (Sword and Shield Hypothesis) göre, insan duygularının temel bir boyutu olan duygusal motivasyonun beyindeki bu yarıküresel özelleşmesinin, bireyler arasında yaklaşım ve kaçınma ile ilgili tutumlarını gerçekleştirmek üzere ellerini kullanma biçimine göre değiştiği savlanıyor. 

Sinirbilim araştırmalarının tarihine bakılınca, insanların çoğunlukla baskın olan ellerini yaklaşma eylemleri için, baskın olmayan ellerini ise kaçınma eylemleri için kullandıkları savı pek çok kez karşımıza çıkıyor. Sözgelimi, bir insan küçük bir topu tutmak için (bir yaklaşım eylemi) baskın elini kullanma eğilimindeyken, beklenmedik bir şekilde atılan bir toptan korunmak için (bir kaçınma eylemi) baskın olmayan elini kullanıyor. Bu tür yatkınlıklara ilişkin ikonik bir teoride, geçmişte kılıç kullanıcılarının düşmana saldırmak için baskın ellerini kullandıkları (yaklaşma eylemi), saldırıyı savuşturmak (kaçınma eylemi) için ise baskın olmayan ellerini kullandıkları savlanmıştır. Bu önerileri tek bir çatı altında toplayan ve alanyazında sıklıkla Kılıç ve Kalkan Teorisi olarak anılan ve ilk zamanlarda aslında yalnızca sağ el baskınlığının yaygınlığını açıklamak için öne sürülen bu tarihsel teori, ilk kez 19. yüzyıl İngiliz yazarı Thomas Carlyle tarafından önerilmiş, daha sonra sinirbilimsel bulgular ışığında geliştirilmiştir. Ancak teorinin 19. yüzyıldaki ilk önermesinde, sağ ellerinde kılıç tutan savaşçı ya da askerlerin kalplerini (sol taraflarını) kalkanlarıyla daha iyi koruyabilecekleri ileri sürülmüştür. Sağ elini kullanan savaşçılar bu yüzden sol elini kullananlara göre daha başarılıdır. Bu yönüyle teori sol el baskınlığı olan savaşçıların yüzyıllar boyu süre gelen savunma başarısını tam olarak açıklayamaması nedeniyle çokça eleştirilmiştir. Zaten genetik kuramlar incelendiğinde, el baskınlığındaki kalıtımsal çözümlemelerin bu teorinin ima ettiği kadar basit olmadığı açıkça görülmektedir.

YENİ BİR MODEL

Cornell Üniversitesi'nde gerçekleştirilen ve geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir araştırmada, bu kuramları test etmek için, el baskınlıkları güçlü solak ve güçlü sağlak olan sağlıklı bireylerde, sol ya da sağ dorsolateral prefrontal korteksin etkinliğinin artırılması (excitation) amacıyla beş oturumluk Transkraniyal Direct Current Stimulation (tDCS) uygulamasından önce ve sonra yaklaşım motivasyonları ölçüldü. Böylelikle, araştırmaya katılan kişilerin el baskınlığındaki eğilimlerin frontal kortekse uygulanan elektriksel uyarım sonrasında yaklaşım temelli duyguların deneyimlenmesinde artış veya azalmaya neden olup olmayacağı sorgulandı. Yaklaşım motivasyonunun serebral korteksteki düzeninin bireyler arasında farklılaşacağı öngörülüyordu. Elde edilen sonuçlar, soyut kavramların geniş ölçekli kortikal örgütlenmesinin, insanların dünyayla etkileşim kurma sırasında ellerini kullanma biçimlerine karşılık geldiğini gösterdi. Yani, duygusal motivasyon, yaklaşma ve kaçınma ile ilgili motor eylemleri gerçekleştirmek için evrilen nöral devreleri yeniden kullanabilir. 

Beyindeki duyguya ilişkin yeni ve aslında radikal sayılabilecek bir modele göre, yaygın görülen bilişsel sorunlara yönelik tedavilerin, nüfusun yaklaşık yüzde 50'si üzerinde işlevsiz ve hatta zararlı olabileceği belirtildi. 1970'lerden bu yana yapılan yüzlerce çalışma, beynin her iki yarı küresinin farklı duygu tiplerine ev sahipliği yaptığını ileri sürüyor. Mutluluk, gurur ve öfke gibi yaklaşma temelli duyguların beynin sol tarafında konumlandığı, nefret ve korku gibi kaçınma ile ilgili duygular ise beynin sağ tarafında konumlandığı öne sürülüyor. Fakat burada asıl sorun, ilgili çalışmaların sadece sağ elini kullanan insanlara yapılmış olması. Gözden kaçan bu ayrıntı, Cornell Üniversitesi'ndeki araştırmacılara göre beyinde duyguların nasıl işlediğine dair çarpık sonuçlar sunuyor. Çünkü aslında tetikte olma ya da kararlılık gibi duyguları beyninin sağ tarafında bulunan solak insanlarda bu örüntü tam tersi yönde işliyor. Bu noktada araştırmacılar yeni ve daha radikal bir öneri; insanlarda duyguların özelleştiği kortikal alanların, solak ya da sağlak olmalarına göre değişiklik gösterdiği iddiasını ortaya attılar.  

ELEKTRİKSEL UYARIMLAR DEPRESYON TEDAVİLERİ HAKKINDA İLGİNÇ BİR İDDİA

Aynı araştırma ekibinin bir önceki çalışmasına göz atıldığında ise Kılıç ve Kalkan Teorisinin bu kez Elektroensefalografi (EEG) yoluyla test edildiği görülüyor. Bu araştırmada sağ el kullanıcıları ile yapılan deneyler yaklaşım duygularının görece sol yarı küre aktivasyonları ile örtüştüğü gözlenmiş.  Buradan hareketle araştırmada bu ilişkinin sol el kullanıcılarında tersine dönmesi gerektiği öngörülmüş ve bu öngörüyle tutarlı sonuçlar elde edilmiş.

Elde edilen bu bulgularla beraber bazı varsayımlar da ortaya atıldı. Depresyon ve uzun süreli anksiyete sorunlarının elektriksel uyarım prosedürleri ile tedavi edilmesinin sol elini kullanan hastalar için zararlı olabileceği öne sürüldü. Beynin sol tarafına yapılan elektriksel uyarımın, yaşamı etkileyen yaklaşım duygularını azaltacağı, yani standart tedavilerin solak bireyleri daha da kötüleştirebileceği öne sürüldü. Yanı sıra, ne güçlü solak, ne de güçlük sağlak olan kişilerde elektriksel uyarımın herhangi bir fark yaratmayacağı, çünkü yaklaşım duygularının her iki yarıküreye birden dağıldığı öne sürüldü. 

Araştırma ekibi tüm bu veriler ışığında elektriksel uyarım prosedürleri ile depresyon tedavilerine ilişkin, güçlü sağlak kişilere standart tedavi, güçlü solak kişilere tam tersi tedavi prosedürü uygulanması gerektiğini vurgulanırken, her iki yarıkürede de baskınlığı bulunmayan kişilere tedavinin hiç uygulanmaması gerektiğini belirtti. 


Kaynakça

Brookshire, G. ve Casasanto, D. (2012). Motivation and motor control: hemispheric specialization for approach motivation reverses with handedness. PLoS One, 7(4), e36036.

Amodio DM, Master SL, Yee CM, Taylor SE. (2008). Neurocognitive components of the behavioral inhibition and activation systems: Implications for theories of self-regulation. Psychophysiology, 45, 11, 19. 

Reuter Lorenz PA, Givis RP, Moscovitch M. (1983). Hemispheric specialization and the perception of emotion: Evidence from right handers and from inverted and non-inverted left-handers.  Neuropsychologia, 21, 687-692. 

Coren S. (1992). Handedness, traffic crashes, and defensive reflexes. American Journal of Public Health 82, 1176, 1177.