Bu yüzden bugün ABD’de gelişen savaş karşıtı hareket, insanların adaletten yana tavır alması ve egemen ideolojinin zayıflatılması insanlığa bir umut ışığı sunuyor.

ABD üniversitelerinde İsrail protestosu neden önemli?

17 Nisan’da ABD’nin önemli üniversitelerinden Colombia’da başlayan İsrail karşıtı protestolar yaklaşık 45 eyalette 140 üniversiteye yayıldı. Polis baskısıyla yatıştırılmaya çalışılan protestolarda 2 binden fazla kişinin gözaltına alındığı bildiriliyor. İsrail’in gösterileri ABD’de baskılamak için özel bir ekip kurduğu ama başarılı olmadığı söyleniyor.

Halen süren protestoların ayrıntılarını basından takip edebilirsiniz, biz burada neden bu olayın önemli olduğunu irdeleyeceğiz.

1-ABD sermayesinin ve ideologlarının “demokrasi” söylemi boşa düşmüş oldu

ABD sermayesi ve onlara bağlı yönetici elit ülkelerinden bahsederken her zaman “demokrasimiz” dediler. Bu sahte söylem ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra tutmuş gözüküyordu.

Eğer bir ülkede rejim emek sömürüsü ve diğer halkların boğazlanması üzerine kurulmuşsa, ancak insanlar cahilleştirilmiş, namusuzlaştırılmış veya sindirilmişlerse “demokrasi”ye güzelleme yapabilirsiniz. Emekçi halk silkinip ayağa kalktığında geriye ideolojilerden arınmış bir polis zoru kalır.

Aşağıdaki karikatür sermaye sınıfının bu ideolojik gerileyişini simgeliyor adeta:

ABD’de Özgürlüklerin Sınırı – Usame Haccac 

Aşağıda linki verilen videoyu muhakkak seyretmişsinizdir geçen haftalarda. Barışçıl protestolara polis şiddet kullanarak müdahale ediliyor. Bu esnada Emory Üniversitesi’nde tanınmış felsefe bölümü başkanı Noelle McAfee ters kelepçelenerek polis tarafından gözaltına alınırken, ekonomi profesörü Caroline Fohlin yere yatırılarak iki azman polis tarafından şiddete uğruyor.

Eğer iki kadın profesör bu insanlık dışı şiddete maruz kalıyor ve toplum bu şiddeti nefretle karşılıyorsa düzenin ideolojisi gerçekten henüz çökmese bile fena halde zorlanıyor demektir.

2-İsrail’in 70 yıldır anti-semitizm suçlaması ile yarattığı ideolojik terör de boşa düştü

Ortaçağ boyunca Avrupa’da egemen sınıflar çok değişik nedenlerle çıkarlarını korumak için Yahudi düşmanlığı yapmıştır. Almanya’da ise tekelci sermayenin faşist bir rejim kurabilmesi için bir yapay düşmana ihtiyacı vardı, bu düşman ihtiyacı Yahudi karşıtı bir ırkçılıkla şekillenmişti.

Oysa İkinci Dünya Savaşı sonrası durum değişti. Filistin topraklarına yerleştirilen Yahudiler sermaye sınıflarının öncülüğünde ırkçılık, işgal ve katliamdan başka bir şey getirmeyen Siyonist siyaset altında örgütlendiler.

Ve o tarihten ve şimdi Gazze’nin işgalinden bu yana Siyonizm karşıtlığını anti-semitizm ile eşitlemeye çalışıyorlar. 

Netanyahu “Anti-semitik çeteler prestijli üniversiteleri ele geçirdiler. Yahudi öğrencilere saldırıyorlar” diye bu propagandayı sürdürüyor.

Bu haliyle Hitler’in propaganda bakanı Geobbels’ten farkı kalmıyor. 

Oysa aksine üniversitedeki protestocuların İsrail yanlısı ve büyük olasılıkla İsrail hükümeti tarafından yönlendirilen sivil çetelerin saldırısına uğradığı söyleniyor.

Ne istediklerine bakarsak durumu daha iyi anlarız:

*Filistin halkına destek veren öğrencilere dönük saldırıların durdurulması ve savaş karşıtlığı nedeniyle okuldan uzaklaştırılan öğrenciler için af çıkarılması

*Üniversitelerin İsrail ile ilgili akademik ve ticari ilişkilerini kesmesi, Gazze katliamı esnasında İsrail ordusuna silah sağlayan şirketlerle ilişkinin sonlandırılması.

Neresinden bakarsanız çok haklı bir isyan. İçinde Yahudi kökenli örgütler de bulunuyor.

Gazze’de katledilen insan sayısı bir yerden sonra bir rakama dönüşüyor.

Ancak şu rakamları verirsek 35 bin cinayeti daha iyi kavrarız:

261 öğretmen, 95 üniversite profesörü ve 5500’den fazla öğrenci.

Unutmayalım işçi sınıfı siyaseti, hiçbir zaman Yahudi karşıtı olmadı, İsrail tekelci sermayesi kadar örneğin, Suudi Arabistan ve Katar sermayesine ve kirli devletlerine de karşıyız. Arap, Yahudi ve diğer halkların barış içinde yaşayacağı eşitlikçi bir düzenin kurulması gerektiğini yazıyoruz bayrağımıza.

Üniversite protestocularının pür bir işçi sınıfı ideolojisiyle hareket ettiğini ummayalım, ama bundan çok uzağa düşmüyorlar ve bu ABD’de işçi sınıfı hareketinin yükselişinden bağımsız olamaz.

 3-ABD’de çok kritik bir savaş karşıtı hareket gelişiyor

Bu köşede 10 yıla yakındır insanlığın içine sürüklendiği, akıldışı ve emekçi halk düşmanı emperyalist paylaşım savaşı koşullarından bahsediyoruz. Bu savaşın sürükleyicilerinin başlıca emperyalist düzende hegemonya erozyonuna uğrayan ABD tekelci sermayesi olduğunu biliyoruz.

Ancak şimdi onlar için giderek büyüyen bir sorun var:

ABD emekçi sınıfları sermaye için savaşmak istemiyor. ABD sermayesi bununla daha önce Vietnam Savaşında karşılaşmıştı, çok kısaca da olsa bahsettiğimiz ABD halkının Vietnam savaşına kahramanca karşı çıkışını ele alan yazıya bakılabilir. Sadece 1969’un ilk yarısında en az 215 bin öğrencinin kampüs protestolarına katıldığı, 3 binden fazlasının tutuklandığı ve bin kadarının okuldan uzaklaştırıldığı bildiriliyor.

Bu yüzden bugün ABD’de gelişen savaş karşıtı hareket, insanların adaletten yana tavır alması ve egemen ideolojinin zayıflatılması insanlığa bir umut ışığı sunuyor.

Bu ışığı güçlendirmek elimizde. Emekçi halk dünyanın her yerinde savaş karşıtlığını yükseltmeli. Bunun dünya çapında bir çarpan etkisi yarattığını deneyimleyeceğiz.