Aydemir Güler'e enternasyonalizm hakkında

Zerrin A.: Sayın Aydemir Güler, Sınıf Mücadelesinde Marksist Tutum sitesinde Akın Erensoy "enternasyonalizm mi, milliyetçilik mi?" yazısında TKP'ye sosyalist devrim teorisi kitabını da baz alarak eleştirilerde bulunmuştur. TKP seveni ve destekleyen biri olarak bizi konudan aydınlatırsanız seviniriz. Hepinize devrimci selamlar.

Aydemir Güler:
Merhaba,
Sözünü ettiğiniz eski bir yazıymış. 2003 tarihli. Üstelik uzun da bir yazı... Şimdilik ancak tarayarak edindiğim izlenim üzerinden birkaç satır yazma olanağına sahibim.
Ancak taramanın zor olmadığını da eklemeliyim. Akın Erensoy'un eleştirileri ve bunların dayandığı arka plan sıkıcı bir klasiktir.
Öncelikle bu bir troçkist klasiğidir. Çok farklı yerlerde duruyoruz. Biz geleneksel Marksist-Leninist komünist partilerin, işçi sınıfı partilerinin geleneğindeniz. Diğerleri bu geleneğin eleştirisi ve reddi üzerinden konumlanmaya uğraşan bir başka akım. Başarısızlığa uğrayan neredeyse bütün devrimci denemelerde stalinizmin günah izlerini sürmek, ciddiye alınabilecek bir tarih yorumu ve siyasal çizgi değildir. Birincisi bu.
Özel olarak TKP'ye ilişkin olarak ise, yazının 1) milliyetçilik ile yurtseverliği özdeş olarak sunduğunu, 2) ulusal sorunda TKP'yi şovenizmle suçladığını görüyoruz.
Milliyetçilikle yurtseverlik kategorileri arasındaki ayrım üzerine burada uzun analizler aktarabilmek durumunda değilim. Ama bu ikisi arasında bizim işaret ettiğimiz temel farklılığı tekrarlayabilirim.
Milliyetçilik sömürücü ve sömürülen sınıfların birlikte oluşturdukları "millet"in ortak çıkarlara sahip olduğunu varsayar. Dolayısıyla bu sınıflar arasında işbirliğini öngörür. Yurtseverlik ise herhangi bir toplumsal sınıfın, kendi cephesinden geliştirebileceği bir ideolojik kimlik, politik hat olabilir. TKP ilk andan itibaren "emekçi yurtseverliği"nden söz etmiştir. Başkaları nasıl kavrar bu onların meselesi. Ama bizim açımızdan emekçi yurtseverliği işçi sınıfıyla burjuvazi arasında işbirliği yolunu döşemeye hizmet edemez. Zira TKP sosyalist devrimci bir partidir. Sosyalist devrimi önceleyecek bir demokratik veya ileri aşama olamayacağını programlaştıran bir partinin gizliden gizliye burjuvaziyle ittifak için argüman geliştirmesinin ne alemi olabilir?
Emekçi yurtseverliğinin tarihsel referansları arasında Paris Komünü vardır. Mustafa Suphilerin Kurtuluş Savaşına işçi sınıfı ve sosyalizm adına katılma yönündeki stratejileri vardır. Nazi işgaline karşı direniş hareketleri vardır... Prusya tehdidine karşı ayaklanan Paris işçilerini, emperyalizme karşı savaşa katılma kararı alan ilk Türkiyeli komünistleri, işgalciyi kovmak için en ağır bedelleri ödeyen Avrupa komünist partilerini milliyetçilik sepetine doldurmak mümkün müdür?
Hele Türkiye'de yurtseverlik, burjuva demokratik devrimini ve dolayısıyla bu kaynaktan doğan bir burjuva akımını karakterize de etmemektedir. Türkiye'de "modernleşme" akımları genel olarak dünya sistemine entegre olmayı öngörmüşlerdi. Türkiye tipi bir ülkede entegrasyon arayışının bağımlılaşmaya dönüşmesi kaçınılmazdır. TKP bu temellerden yola çıkarak, geride bıraktığımız yıllarda düzenin içinden gelen anti-emperyalist söylemli ve görünümlü tepkilerin tutarsız olduğunu, kapitalist düzenden kopuş yaşamadığı ölçüde yenilgiye mahkûm olduğunu, ısrarla dile getirmiştir.
Ulusal sorunda TKP'ye yönelik eleştirilerde leninizme ve ulusların kendi kaderini tayin hakkına referansta bulunmak ise bir başka tuhaflık oluyor. Kendi kaderini tayin ilkesinin işçi sınıfının çıkarlarını ve sosyalist devrim mücadelesini önceleyen bir mutlaklık taşıması söz konusu olabilir mi? Birincisi bunu anlamıyorlar.
Sonra, TKP reel sosyalizmin çözülüşünü, emperyalizmin bu döneme özgü hegemonya biçimini, genel olarak ulusal hareketlerin tıkanışını ve özel olarak Kürt hareketinin çıkışsızlığını göz önüne alarak bütünlüklü bir değerlendirme yapmış ve cesur bir yaklaşımla ulusların kendi kaderini tayin hakkının sosyalist devrim mücadelesiyle uyumlu, bunu besleyen bir ilke olmaktan artık çıktığını ileri sürmüştür. (Yeri gelmişken, Leninist kendi kaderini tayin hakkının dönemin ulusal hareketleriyle devrimci işçi sınıfı arasında kurulması amaçlanan siyasal ittifakla doğrudan bağı vardır.) Bu analizi tartışmak yerine küfürle karşılayanlarla nasıl bir tartışma yürütülebilir?
Ve sonuncusu, kendisini Türk ve Kürt işçilerinin partisi olarak gören bir partiyi şovenizmle suçlamanın herhangi bir dayanağı yoktur. TKP'ye böyle bir niteliğe sahip olamayacağı söyleniyor ise, bu görüşün sahipleri kendilerini "Türk işçileri" zemininde mi konumlandırmaktadırlar? Böylesi daha mı enternasyonalist oluyor?
Şimdilik bu kadarla yetineyim. Umarım yararlı olmuştur.