Zoka ve sol cephe

Bu zokayla yaşamaya çalışacaklar. Öyle görünüyor. Ama yaşayamazlar. Bu şartlarda, Türkiye, bitmiştir. Dönüştürülme işlemi belki sona ermemiştir, tamam, ama ülkenin artık eski haliyle sahnede durmasının mümkün olmadığı genel kabul görmektedir. İkinci Cumhuriyet sırtımızda. Yıkılacak olan İkinci Cumhuriyet’tir ve demek ki öyle Üçüncü Cumhuriyet falan kurulmayacaktır. Sağı ve soluyla bir bütünlük arz eden bu Fethullah Cumhuriyeti’nden, ancak sol bir hükümetle ve ilerici bir Türk-Kürt ittifakıyla kurtulmak mümkün olacaktır. Durum çok kötü, ama umutsuz değil. Sol bire kadar kırılamadığı ve teslim olmadığı için umut var.

Çok mu yukarıdan konuşmuş olduk? Çok mu sert şeyler bunlar? İyi de bunu biz söylemiyoruz ki! Yönetenler bizzat söylüyor. Beyaz Türklerle, uşakları veya ortakları Beyaz Kürtler, artık ne demekse, hep birlikte söylüyorlar. İşte Hürriyet gazetesinde, Türklerin en beyazları bile, tuzu kuru tayfa yani, açıkça "Yahu bu iş bitti galiba!" diye sızlanmaya başladılar. Dönüştürülen Türkiye’nin , bitirilen Türkiye demek belki daha doğru, şimdi nereye çıkabileceği üzerine düşünüyorlar. Diyarbakır’da Kürt değil, bir Barzani Cumhuriyeti ilan edilmeye çalışılıyor. Bilimsel bakış, eğilimleri ve görülmeyen çizgileri okumayı kolaylaştırır. Görünenle görünmeyen arasındaki çizgileri tefrik etmeyi hızlandırır. Görüyoruz.

Buradan çıkış yok.

Yakın bir gelecekte büyük kentlerde de sokak çatışmaları patlak verecek, aç bırakılmış Türk faşistleri, plebler, kan içmek üzere yollara çıkacaklar, kendilerine göre gerekçeler bulacaklar ve Kürt saydıkları herkese gördükleri yerde saldıracaklar. Buna muhtemelen yanıt verilecek. Benzer şeyler tersinden Kürt illerinde yaşanabilecek. Yakın bir gelecekte sokakları kana bulanmış bir Türkiye’de asayişi sağlamak üzere yabancı askerlerin dolaştığına tanık olacağız. Şehirlerimiz muhtemelen NATO uçaklarıyla da bombalanacak. Gidiş o yönde. Solun belkemiğini kırmayı Türkiye’yi korumak zanneden, şimdilerde dinciler tarafından şike bir hırpalanma eylemini maruz kalan AsP kadroları, üniformalı ve üniformasız bürokrasi, ülkemizi satmayı, Türkiye’yi bitirmeyi başarmıştır. 12 Eylül dinciliği-milliyetçiliği, ülkemize son darbeyi sahnedeki kuklalar eliyle indiriyor aslında.

Bunu sadece bizim gibi kötümser solcular söylemiyor.

Bunu artık, bizzat bu yolu hazırlayan "Beyaz Türkler" ve "Beyaz Kürtler" de söylüyor. Bağırıyorlar hatta...

Zokalı yaşam, yaşam değildir.

İsterseniz o zokayı yutmuş balıklara bir sorun... Veya bir bakın yaşayıp yaşamadıklarına. Olmuyor. Zoka, bir bitişin başlangıcı. Zokayı yuttunuz mu, bir daha devam edemiyorsunuz.

Türkiye zokayı yuttuğunu ilan etti. Tabii cahil medya ve soldan sökülmüş-dökülmüş yönetici-yazar-muhabir kadroları, her biri diğerinden cahil paspaslar ordusu, "Eee, Türkiye duruyor işte ayakta, ne bağırıyorsunuz!" demeye hazırlanıyor. Bazıları da "yerellik" üzerinden demokrasi falan geleceğine inanıyor. Asıl o yerelliğin nihai darbe olacağını görmek istemiyorlar. Türkiye yakın bir dönemde yabancı güçlerin bombardımanına ve işgaline, lime lime edilmeye hazırlanıyor.

Demek ki Türkiye solu, zokalı yaşamı reddeden bir toplumsal projeyle halkın önüne çıkmak zorunda. Bunun antiemperyalizm olduğunu herhalde hatırlatmaya gerek yok. Antiemperyalizm, emperyalizm çoktan bir iç unsur olduğundan, sosyalizm dışında bir kategoriyle ifade edilemez. Siz, yerleşik Türk medyasında ve siyasetinde, antiemperyalizmle mücadele çağrısında bulunabilen bir "solcu" hiç gördünüz mü?

Biraz daha açık sözlü olalım. Şu anda Türkiye’nin iktidardaki ve muhalefetteki cellatları, ortak cellatlıktır yaptıkları, "Dersimli Kemal Derviş" dahil, 90’ların başında biten sosyalist ülkelerin her biri ayrı bir Nabi Yağcı olan yönetici paspaslarını andırıyorlar. Bunların bir bölümü sonra da görev aldılar ve Avrupa solunu iğdiş etmek üzere görevlerine devam ettiler. Hâlâ da ediyorlar. Bunlar, o zamanlar inanamıyorlardı sosyalizm projesinin bitebileceğine. Yerlerini şu ya da bu biçimde koruyabileceklerine, eğer Batı’ya demokratik şirinlikler yaparlarsa eski sistemi ana hatlarıyla falan sürdürebileceklerine inanıyorlardı.

Türkiye sosyalist bir ülke değil. Doğru. Ama yıkımı, 20 yıl önceki o bitişi adım adım yineliyor sanki. 20 yıl öncesi bir maskaralıktı, bizdeki çok kanlı bir trajedi olarak sahnelenecek.

Türkiye bitmiştir.

Türkiye artık üzerimize yıkılıyor.

Yakın bir gelecekte NATO askerleri mi olur, AB Çevik Güç birlikleri mi olur, insanlarımızın bırakın "doğudaki kırsal bölgeleri", büyük kentlerdeki kitlesel çatışmalarına engel olmak üzere, göreve davet edileceği bir zamana girdik.

Buna Batı’dan kimse itiraz etmez. WikiLeaks belgelerinde, Alman Başbakanı Merkel’in on yıllardır her fırsatta terbiyeli bir biçimde söylediğini, Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’nin Washington’a yinelediği açıklandı. Westerwelle, AB’nin Türkiye’yi hazmedemeyeceğini söylüyor ve "Tam üyelik falan olacak iş değil" demeye getiriyordu. Bu Türkiye çok büyüktü ve AB hazmedemezdi. Küçültülecek Türkiye, örneğin uygar sahil bölgeleri, yüksek yoğunluklu bir büyük nihai iç savaş sonrasında, perişan, neden AB üyesi olmasın? Adamlar bunun hesabını yapıyorlardı çeyrek yüzyıldır. Oraya gidiyoruz.

Zoka yutuldu, oyun bitti. Hadi Ece Ayhan türünün kulaklarını çınlatarak söyleyelim: İlerici bir "karaşınlar" iktidarı için, yani emekçilerin ülke yönetimine ağırlığını koyması için bir araya gelen bir sol cephe dışında hiçbir şey, ilerici bir Türk-Kürt ittifakını sağlayamaz. O da olmazsa, bu ülke, paramparça, Kürtsüzleştirilmiş sahilleriyle AB’ye alınır, ortasında karanlık bir dinci-milliyetçi bir Türk kaosu hüküm sürer, doğusunda da Türksüzleştirilmiş bir Kürt mafya devletçiği yeni bir yastık olarak görev üstlenir. Türkiye coğrafyası üzerinde birbirinden hain üç mafya devletçiği kurulur.

Sol cephe kurulmazsa, bu cephe bir iş planı yaparak hemen yola koyulmaz ve Türkiye’yi sosyalist bir projeyle büyüteceğini ilan etmezse, bu dünyadan çok kanlı bir biçimde çekileceğimizi bilelim.

Türkiye tarihi, hiç bu kadar devrime uzak olmamıştı, çünkü tarihinde hiç bu kadar devrime yakın olmamıştı. Dolayısıyla hiç bu kadar karanlığın ortasında kalmamıştı.

Bu fark, sol cephenin de çok farklı ve sosyalizme büyük bir katkı olacağını müjdeliyor.