Almanya, Sadaka ve Büyük Anlatı

Avrupa’nın motoru ve sahibi Almanya’da sosyal demokratlar sandıktan 116 yılın en düşük oy oranıyla, yüzde 23, çıktılar ve pek istemedikleri bir mesaj daha vermiş oldular özellikle bizim gibi, aklını demokrasiyle değil de sosyalizmle bozmuş (“iflah olmaz”) solculara: Halka “Bak valla sosyal devleti parça parça edecekler, biz olmazsak durum kötü, sen bize oy ver” demek, ikna için hiç yeterli değil. Halk, her halk, gülüyor böyle “bilmişliklere”, eğer oy falan verirse de, bunu “Hadi başımın gözümün sadakası olsun” mantığıyla yapıyor. Öyle sayıyor.

Sermayenin bunu görmemesi mümkün mü?

Kapitalizmde emekçi yığınlar, herhangi bir partinin sosyal güvenlik alanındaki kazanımları koruyucu gücüne, pratik ayrıntılardaki koruyucu ısrarına bakarak falan karar vermiyor. Halklar, neoliberal veya postmodern ortaçağ gericiliğinin saldırdığı bir şeye galiba sanıldığından çok daha fazla önem veriyor. Yani büyük anlatılardan kopmuş teknokrat önerilerini mevcut partilerden birine uygun görüyor ve alternatif siyasal bir projenin büyük anlatılarla ilişkisine, örneğin sosyalizmle bağına bakarak siyasette kararlar alıyor. Şaka değil: Devrimci durum devrim anına evrilirken, küçük günlük hesaplar yerini hep büyük anlatılara sahip çıkma gücüne bırakıyor.

Demek ki, halkın önüne çıkıp “sosyal devleti koruma” nutukları atmak, yanı başındaki sosyalizmin (Alman Demokratik Cumhuriyeti) zorlamasıyla sosyal devletin “beşiği” olmaya zorlanan Federal Almanya gibi bir ülkede bile yeterli değil. Olmadığını ve başka yerlerde hiç olmayacağını, bugün Türk sosyal demokratlarının karikatürü halini almış Alman sosyal demokratları, iyi anladı. Onların sandıktaki yerine bakarak herkes anlayabilir.

Ama ısrar ediyorlar. İstisnai bir Alman çıkışı olarak nitelenebilecek Oskar Lafontaine’in SPD’nin başından tasfiyesini “Gerhard Schröder tayfası” olarak hep birlikte tezgahlayan ve 27 Eylül’deki seçimlerde hak ettiği hezimetle birlikte önümüzdeki günlerde tarihin çöplüğüne süpürülmeyi bekleyen bir ucuz kafalı oyunbaz “mediocr”, SPD Genel Başkanı Franz Müntefering, “sosyal devleti koruyalım” yalanıyla hiçbir sonuç alamadı. Müntefering’in böylece en fazla Deniz Baykal-Mustafa Sarıgül tipinin bir karikatürü olduğu ortaya çıktı. İyi oldu.

Ecevit’in mavi karanlığı dahil Türk ve Kürt siyasetinin her rengi üzerinde sanıldığından çok daha fazla etkili olan SPD, Almanya Sosyal Demokrat Partisi, bugün yerle bir olmuş durumda. Etkisiz. Artık gerek duymadığı için olmalı, sermaye de bundan pek rahatsız değil. Parti, bu arada bir iç savaş sürecine girdi bile. Galiba ona değil, hemen soluna, Sol Parti’ye ve onunla bir biçimde bağlantılı veya eleştirel Alman devrimcilerine bakmak gerekir.

Franz Münteferinglerin, Frank-Walter Steinmeierlerin, Lafontaine’i partiden temizledikten 5 yıl sonra siyaseti bırakıp milyoner bir danışmanlığa geçiş yapan Gerhard Schröderlerin bizdeki temsilcileri, henüz kendi partilerini belki SPD ölçüsünde elden çıkarmış değil. Ama bir başarıları ortada: Hızla Türkiye’yi tasfiye ediyorlar. SPD’nin Almanya’nın tasfiyesini falan hedeflediğini ve başarılı olacağını söyleyecek değiliz. Bizde durum farklı.

Aslında başka bir şey söylemek, daha doğrusu sormak istiyoruz: Bu yıkımın ardında ne var? Yani SPD ya da onun Avusturya’daki kopyası SPÖ, bu çöküşlerini neye borçlular? Sosyal demokrasinin beşiği ve hâlâ merkezi sayılan Almanca konuşulan dünyada, böyle bir yıkım neden yaşanıyor? Neden bu siyasal bakış Alman halkı nezdinde inandırıcı olamıyor? Halklar çok mu zeki ki, bir bakışta anlayabiliyor bu sosyal demokrat satıcıların asıl derdini?

Sadece Almanya ve Avusturya değil, Avrupa sosyal demokrasisi, tarihinin en ağır krizini yaşıyor. Siliniyorlar. Emperyalist demokrasinin böyle saçmalıklara ihtiyacı kalmadı. Silinmenin gücünü, Almanya’nın yanı sıra Fransa ve İngiltere’ye de bakan, hemen anlar zaten.

Sağ partilerin programlarını kopya ederek sermaye birikimini hızlandırmak, komünizme karşı bir koruyucu çember hizmeti verdikleri zamanlarda savundukları “sosyal devlet” yalanıyla geniş emekçi yığınlar nezdinde kazandıkları tüm itibarlarını soyunmalarına yol açtı. Oysa Soğuk Savaş’taki rollerini reel sosyalizm yıkıldıktan sonra da sürdürmüşlerdi: Sağ partilerin yapamayacağı şeyleri yaptılar, örneğin Almanya’da sosyal güvenlik sistemini yerle bir ederek, kitleleri yoksulluğa mankum ederek, sosyal güvenlik sistemindeki kazanımları bir bir ellerinden alarak, hatta saldırı savaşları örgütleyip bunlara katılarak büyük sermayeye inanılmaz hizmetlerde bulundular. Böyle şeyleri sağ partiler yapamazdı. Kıyamet kopardı Almanya’da, eğer sağ partiler savaşlara asker gönderseydi, işçi haklarını törpüleseydi ve reel gelirler bu kadar düşseydi... Sosyal demokratlar ve yeşil dostları, bu işleri hep birlikte kotardılar.

Halk, şimdi bunlardan uzaklaşıyor.

Tasfiyecilerin tasfiye zamanı gelip çatmış bulunuyor.

Peki tamamen tasfiye edilebilirler mi? Elde tutulmaları, büyük krizlerde büyük patlamalarda kitlelerin sistemin dışına çıkmaması için gerekli değil mi? Öyledir. Ama şu anda patlama falan beklendiği yok. Madem asayiş berkemal, bir dahaki görev çağrısına kadar böyle SPD türünden partilerin rahatça beli kırılabilir.

Sermayenin bakışı şimdilik budur.

Sol, bu duruma, beli kırılanların bellerini doğrultmaları için destek vermekle veya onların rolünü üstlenmekle yanıt veremez. Ciddiye de alınmaz zaten. Sol, gündemdeki tek seçenek büyük kurtuluşu anlatarak, sosyalizmi gündeme taşıyarak farklılığını kabul ettirebilir ve ciddiye alınmasını sağlar.

Sol güçlendiğinde, sosyal demokrasi türünde muhabbetlerin sermaye tarafından hemen sahneye itileceğinden, palazlandırılacağından kuşkumuz olmasın. O büyük ayrışma noktasına, iktidar kapıya dayandığında -veya biz iktidarın kapısına dayandığımızda- karar veririz.

Ama kitleler sadece bizdeki büyük projeye, büyük anlatımıza bakarak sola destek kararı alırlar. Yeni ortaçağımızın en büyük saldırısını burada püskürtmek zorundayız: Evet, bir büyük toplumsal ve tarihsel proje olarak sosyalizmi anlatmalıyız. Bu yolda eski sola hiç ihtiyacımız kalmadı. Çok mesafe aldığımızı inkar etmeyelim.

O halde bu anlatıyı yeniden kurgulamak ve kitlelere yeni bir program olarak, bir güç merkezi olarak yeniden taşımak için bir araya gelmemiz gerekiyor.

Konuştukça ve ayrıntıya indikçe solun ortak müdahale şansı, beraberliği ete kemiğe bürünecek ve sosyalizm diyenlerin birbirinden çok fazla uzaklaşamayacağı ortaya çıkacaktır. Malum: İttifak ve iktidar ayrıntıda gizlidir.

Sosyal demokrasinin çökmesi iyidir. Sosyalizmin önü daha hızlı açılır.