Seçimlerden sonra özet olarak iki şeyi hemen söyleyebiliriz: Erdoğan ciddi biçimde darbe alırken, önümüzdeki süreçte sağ siyasetle ilgili güçlü tartışmalar başlayacak.
Öncelikle “AKP oylarını korudu” ifadesinden ne anlamalıyız...
Gerçekten de uzun süredir parti içinde süren tartışmalara, ciddi ekonomik sıkıntılara rağmen AKP oylarında ciddi bir kayıp yok.
Ancak siyasette anlık fotoğraflara değil, gidişata bakmak önemli. Bu açıdan bazı göstergeler sundu bize bu seçim.
Nüfusu kalabalık, ekonomik-kültürel etkisi güçlü olmasa da sağ tabanın en ilkel davranışlarını anlamak, buradaki AKP hegemonyasının zayıflamasını gözlemek adına İç Anadolu’da ve Karadeniz’de yaşananlar önemli.
MHP, AKP’den bu dediğimize örnek sayılması gereken 7 il belediyesini kopardı. Üstelik bu belediyelerin önemli bir kısmında AKP’liler yüzde 50’den fazla oy oranıyla seçilmişlerdi.
CHP’nin Adana, Mersin, Bilecik ve Kırşehir gibi yerleri alması da meselenin bir başka boyutu.
İkinci ve daha önemlisi Türkiye nüfusunun yarıya yakınını bağlayan belediye yönetimleri AKP’nin elinde değil artık.
Kaybedilen büyükşehirlerin ekonomik-kültürel, dolayısıyla siyasal etkisi ülke çapında belirleyici öneme sahip. Haritadaki sarı renkler bu kaybı karşılayamaz. Erdoğan’a sorsak İstanbul’u tüm İç Anadolu’ya değişmeyecektir. Sadece bu belediyenin kontrolündeki bütçe Türkiye’nin toplam bütçesinin neredeyse yüzde 10’u. İstanbul’un yönetiminin ekonomiye doğrudan ve dolaylı etkisini göz önüne aldığımızda bu oran daha yukarı çıkıyor.
Bu işin açık ve resmi kısmı. Siyasete ve günlük yaşama doğrudan ve kısa yoldan etkisi olacak şey ise belediye kaynaklarının kullanımındaki söz sahipliği. AKP buradaki uzun süreli statükosunu ve tekelini kaybetti.
Refah’tan bu yana AKP geleneğinin nüfusun en altından en üstüne kadar farklı katmanlarda ve buna bağlı olarak farklı oranlarda kendi tabanını ve yandaşını memnun edecek bir kaynak aktarım mekanizmasıyla çalıştığı biliniyor. Vakıflar, cemaatler, dernekler, tabana yapılan ayni ve nakdi yardımlar, torpiller... Bu mekanizmanın ne kadar önemli olduğunu, sağ siyaset üzerinde kurulan hegemonyada büyük imkanlar anlamına geldiğini başta Erdoğan’ın bildiğine kuşku yok. Bu imkanlardaki kaybın ciddi siyasi etkileri olacak. Artık tek patron yok...
Ancak kimse bu kaynak aktarımlarının tamamen kesileceğini, örneğin cemaatlere, dinci vakıflara beş kuruş verilmeyeceğini falan düşünmesin. Bunların bir kısmı devam edecek, ancak AKP tekeliyle değil!
Dolayısıyla gericilere akıtılan musluğun, yandaş rantiyecilere yapılan kıyağın kesileceğini değil, sağ içinde AKP dışındaki güçlerin etkisini artırma imkanı yakaladığını düşünmek daha doğru olur. Bunu pekala CHP'nin de yapabileceğini artık biliyoruz. Partideki uzun süreli sağcılaşmayla bu zemin çoktan hazırlandı. Ekrem, Mansur gibi isimlerle gelen sonuçlar, sağcılaşmanın baş aktörlerinin de elini güçlendirdi.
AKP’nin ve Erdoğan’ın siyasi olarak barutunu çoktan tüketmesine rağmen hala iktidarda tutunabilmesinde bu kaynak tekelini uzun süredir elinde tutmasının, bir şekilde rant mekanizmasını sürdürebilmesinin büyük payı vardı. Parayı tutan düdüğü çalıyordu kısacası.
Şimdi buradaki kaybın nelere yol açacağını göreceğiz.
AKP sağ siyaset üzerindeki tekelini kaybetme riskiyle çok ciddi şekilde karşı karşıya. Ekonomik gidişat da bu riski artıracak.
Şu seçim gürültüsünde herkes ağız birliği etmişçesine genel seçim olmayacak dese de, şu anki siyaset dengesinin ve taraflaşmaların suni bir tarafının olduğunu ve bu dengenin bozulmasının çok zor olmadığını bilmemiz gerekiyor. Son seçim sonuçlarında da güçlü siyasi rüzgarlar, yeni dinamikler değil, siyaset mühendisliği belirleyici oldu. O yüzden fazla güvenilecek bir tarafı yok.
Mühendislik hesapları, kapalı pazarlıklar, ayak oyunları önümüzdeki süreçte güçlenerek devam edecek. Belki daha görünür hale gelerek. Ancak bunlardan güçlü ve yeni bir siyasi rüzgarın çıkma olasılığı yok. Seçim sonuçları da buna dönük bir sinyal vermedi.
Ama AKP ve Erdoğan gibi bir merkezin bu yerinden birazcık da olsa oynaması, önümüzdeki süreçte merkezi siyasette bir tür fetret devrinin yaşanması olasılığını güçlendiriyor. Çünkü böyle bir durumda Türkiye sağı masaya yatacak. İpin ucu nereye kadar gider, bunu kimse şimdiden bilemez.
Düzenin şapkasından ikna edici yeni tavşanlar çıkarma olasılığıysa giderek zorlaşıyor.
Ekonominin daha da kötüleşeceği önümüzdeki dönem düzen dışı güçler için ciddi fırsatlar ortaya çıkaracaktır.