Zorlamalar ve zorunluluklar üzerine

Komünist rejimler kadınları zorla bilimsel kariyerler yapmaya zorladı ve onlara seçim hakkı vermedi”. Bu cümle, dünyaca ünlü ekonomi ve politika dergisi The Economist'te yayımlanan bir makalede geçiyordu. Makaleye göre Doğu Avrupa ülkelerinde bilim insanlarının %49’unun kadın olmasının sorumlusu Sovyet rejimiydi. (Https://www.economist.com/europe/2019/07/18/why-half-the-scientists-in-some-east...)

Kapitalizmin sosyalizm tarihini çarpıtması yeni bir şey değil. Ancak son dönemde malzemeleri giderek tükeniyor gibi görünüyor. Saldırırken bile sosyalizm güzellemesi yaptıklarının farkında olamayacak durumdalar. Tarif edilen sorun, bilim alanında kadın erkek eşitliği!

Bugün kadın erkek eşitliğinin dünyanın geri kalanından çok ileride olduğunu iddia ettikleri AB ülkelerinde bile kadın mühendis ve bilim insanlarının erkeklerin beşte ikisi kadar olduğu, sözü geçen makalenin kendi verisi. Kapitalizm, kadın erkek eşitliğine ancak çıkarı ölçüsünde izin verirken ideolojisini üretmeyi de ihmal etmez. Kadınların bilime de politikaya erkeklerden daha az ilgi duyduğu söylemi kapitalizme aittir ve tam da buraya oturur.

 ‘Sosyalizm kadınları bilimsel kariyer yapmaya zorladı’ diyenlerin hiç sözünü etmediği zorunluluklar vardı Sovyet döneminde. Her insanın başını sokabileceği bir evi ve bir işi olması zorunluydu örneğin. Kadın ve erkeğin sadece yasalar önünde değil yaşamın her alanında eşit olması, her çocuğun eşit ve ücretsiz eğitim alması da zorunluydu. Sağlık, spor, sanat yani bugün parayla satın aldığımız ne varsa herkes için ulaşılabilir olmak zorundaydı.

Sosyalizmde çocuklar sokakta yürürken öldürülmezdi ve daha iyi bir dünya en çok onlar için var olmak zorundaydı. Binlerce kreş, yemekhane, çamaşırhane, kadının yüzyıllardır tek başına omuzladığı ev işleri ve çocuk bakımından kurtarılması için açıldı. Bugün dünyanın “demokrasi” merkezleri sırf sosyalizmin yaşama geçirdiklerinin tüm dünyada yarattığı kaçınılmaz etki nedeniyle, kendi ülkelerinde kimi iyileştirmeler yapmak zorunda kaldılar. Yani sosyalizm, kapitalist dünyayı emekçilerin yaşam kalitesini yükseltmeye de zorladı.

Yüzde 85’i okuma yazma bilmeyen, kadınların bırakın meslek edinmeyi nerdeyse hiç eğitim alamadığı geri kalmış bir toplumda 1954 yılına gelindiğinde; yüksekokul mezunlarının %53’ünü, doktorların %76’sını, eğitimcilerin %70’ini, ekonomi, istatistik ve ürünlerin kalitesini denetleyen elemanların %69’unu kadınlar oluşturuyordu. Bilim insanlarının arasında kadınların oranı da giderek artıyordu. Bugünün kapitalizminin açıklayamadığı veriler yetmiş yıl öncesinin gerçeğiydi.

Kadınların sosyalizmin inşası sürecine yaşamın tüm alanlarında katılmaları için sarf edilen çaba, istatistiklere yansısın diye değil, insanlığın kurtuluşu için zorunluluk olarak kavrandığı içindi. Çünkü kadınların dahil olmadığı bir devrim gerçek olamazdı. 

Pek çok alanda baskı ile geri bırakılmış, toplumun dışına itilmiş, eğitim şansı verilmemiş bir toplamın bilim insanı olması için gerekli koşulların oluşturulmasının, bir çocuğun okula özendirilmesinden farkı var mıdır? Ne mutlu, bu "zorlama" öylesine yerleşmiş ki kadınların yaşamına, yıkıcı kapitalizm bunu yok etmeyi becerememiş.

Sosyalizmi kurmak ya da sosyalizmi yaşatmak için mücadele edenler, bunu birileri zorladığı için yapmaz. İnsanlık için iyi şeyler yapma isteği, okuma ve öğrenme arzusu, bilim, sanat ya da sporla uğraşma motivasyonu insana aittir. Sosyalizm uygun koşulları yaratır, sosyalizmin insanı dönüşür, dönüştürür.

Daha çok kazanmak için sömürmek ve daha çok sömürebilmek için yalan söylemek zorunda olan kapitalizmdir. Kadın ya da erkek bir insanın, bilim, sanat ya da herhangi bir alanda zorla kariyer yapamaya zorlanabileceği düşüncesini de ancak kapitalizm üretilebilir.