Umudun rengi

Denetimli serbestlik tedbiri ile tahliye edildi Ayşe Öğretmen. Artık dışarda, çocuğuna kavuştu ama hala suçlu. 2016 yılında bir eğlence programına Diyarbakır’dan telefonla bağlanıp “Ülkenin doğusunda yaşananların farkında mısınız? İnsanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, analar ağlamasın” demişti. Çatışmaların, sokağa çıkma yasaklarının ortasında kalmış, yaşananlara tanıklık etmiş ve sessiz kalamamıştı. Suçu buydu. Tutuklanma kararı çıktı, bebeği oldu, karar ertelendi derken 20 Nisan’da 6 aylık çocuğuyla birlikte girdi cezaevine. Yedi gün dayanabildi sağlık sorunları da olan Deran bebek cezaevi koşullarına. Yedinci günün sonunda, çocuğunu annesine teslim etmek zorunda kaldı Ayşe Öğretmen. 33 erişkin ve 9 çocuk aynı mekanda gece gündüz. Olmaz, olmamalı. 

Cezaevlerinde yüzlerce 0-6 yaş arası çocuk var, anneleriyle kalmak zorunda olan. Bırakın küçük yaşlardaki çocukları, bir erişkinin bile zorlandığı yaşam koşullarından bahsediyoruz. Kendilerine ait yatakları olmayan çocuklar. Erişkinlerin yiyecekleri ile, erişkinlerin eşyaları arasında, erişkinlerin dünyasına hapsedilen çocuklar onlar. Türlü karmaşanın ortasında, kontrollerden geçe geçe, güneş görmeden, doyasıya koşup oynayamadan, nefes alamadan büyümesi beklenen çocuklar. Cezaevinde kalamıyorsa annesinden ayrı düşen, dışarıda bir yakınına verilen, o da yoksa kuruma yerleştirilen çocuklar… 

Hiç kimse geri veremez çocuklara o yılları. Tekinsizlik içinde, kaygıyla, korkuyla geçen o yıllar büyümekte olan bir çocuğun ruhsal yapısında tamiri zor izler bırakacaktır. Çocukları cezaevlerine tıkan iktidarların ise umurunda değil hiçbiri. Çünkü onlar zaten Ayşe Öğretmen’in ölüyorlar dediği çocukların katilleri. 

Resim öğretmeniymiş... “Yaşadıklarımı resmetmek istesem siyah yağlıboyayı bir tuvale fırlatırdım” diyor cezaevine girmeden önce yapılan bir söyleşisinde. Başka insanların yaşadıklarına duyarsız kalamadığı için yaşamı altüst olan bir kadın Ayşe Öğretmen. Başkalarının çocukları ölmesin istediği için, kendi çocuğundan ayrı düşen bir anne. İnsan Ayşe Öğretmen sözlerini şöyle sürdürüyor: “Mutlaka beyazlar da kalırdı o tuvalde siyahların arasında. Onlar da umudu simgeler benim için.” Bunca kötülüğün içinde başına gelebileceklerin hesabını yapamayacak kadar iyi ve cesur bir kadın, o tuvali asla siyaha teslim etmezdi zaten…

Çocuğundan ayrı düşürüldüğü günlerde, söylediklerine dair bir “keşke” geçti mi içinden bilinmez. Geçtiyse bile dönüp dolaşıp şu soruyu soruyordur herhalde kendine: “İyi de ne yaptım ki ben! Gözümün önünde yaşanan insanlık dışı manzaraya isyan etmekten başka ne yaptım?” Ne yaptı gerçekten bu kadın? Ali İsmail ne yaptı? Berkin, Abdullah, Mehmet ve diğerleri ne yaptılar? Karın tokluğuna güvencesiz çalışan işçiler ne yaptılar? Neden ölüp duruyor ya da zulüm görüyor gencecik insanlar?

Köşeye sıkıştılar. Ekonomileri de, savaş planları da, büyük hesapları da çöktü. Hep birlikte bir kara mizahın parçası gibiyiz. Sıkıştıkça artırıyorlar baskıyı. Birisi çocuklar ölmesin dediği için ya da sosyal medyada görüşünü paylaştığı için ya da cumhurbaşkanını beğenmediği için hapse girebiliyor bu ülkede. Birbirleriyle tepişmelerini bir kutsal güne dönüştürüp, iman etmemizi bekliyorlar öte yanda. Sokaklara, duvarlara, yollara yazıyorlar kirli adlarını ve tapmamızı istiyorlar. Cumhuriyetin tüm aydınlık değerlerini bir bir çöpe atıyorlar gözlerimizin önünde ve seyirci kalmamızı bekliyorlar. Onlar ceplerini doldururken biz açlık, sefalet içinde yaşayalım, insanlık dışı koşullarda çalışalım ve hiç sesimiz çıkmasın istiyorlar. Onların kurdukları sahte sandıklarda yine onlara oy verelim istiyorlar. Burada saymakla bitmez saçmalıklar silsilesi içinde yok sayıyorlar halkı.

İnsanlık tarihi boyunca zulmeden, baskıcı, gerici iktidarlar  hep vardılar. Ancak onlara boyun eğmeyenler de vardı her zaman. Boşuna ölmedi mücadele eden insanlar. Boşuna cezaevlerinde çürümediler. Boşuna annesiz babasız kalmadı çocuklar. Onlar sayesinde, bugün insanlık adına ne kaldıysa elimizde. Ayşe Öğretmen’den, bir eğlence programına bağlanıp, ülkenin gerçeğini yüzlerine tokat gibi vurmasının intikamını almak istediler. Oysa biz biliyoruz, Ayşe öğretmenleri yenemeyecekler! Çünkü tarih bize bunu defalarca gösterdi. Ayşe Öğretmen’in tuvali hiçbir zaman karanlığa teslim olmayacak. Deran için, annesinden babasından ayrı düşmüş tüm çocuklar için, evladını yitirmiş tüm anne babalar için o tuvali yeniden boyayacağız umudun rengine!