Sınıflar ve domatesler

“İşçi sınıfından bir kadınsanız, hiçbir yer size eviniz gibi gelmez...” soL’da çıkan bir haberden alıntı olan bu sözler, başka bir coğrafyada yaşayan genç bir işçi kadına ait. İngiltere’nin kuzeyinde büyüyen bu genç kadının Londra ve Paris’te verdiği yaşam mücadelesinden bir kesit aktarılıyor haberde. Eğitim alabilmek için çabalarken, bir yandan da geçimini sağlamak için türlü işlerde, oldukça zor koşullarda çalışmak zorunda kalıyor. Dışlanma, aşağılanma ve büyük bir çaresizlik barındırıyor içinde işçinin hikayesi. Tam da çoğu kişinin büyük bir çıkmaz ve umutsuzluk içinde kaçasının geldiği bu günlerde, eşitsizlik ve adaletsizliğin kaçılası olduğu düşünülen yerlerde nasıl yaşandığının kanıtı.

Ece Temelkuran, memleketten çoktan kaçmış güzide aydınlarımızdan biri. Tam da işçi kadın haberinin çıktığı günlerde girdi gündemimize yeniden. New York’ta düzenlenen “Dünya Zirvesindeki Kadınlar” toplantısına Türkiye adına davet edilen tek isim olarak tanıtılıyordu haberde. Hillary Clinton’un yönettiği bir panelde Ortadoğu, Türkiye ve sağcı rejimlerin kadınları nasıl ezdiğini anlatmış hem de. Dert yandığı, birlikte konuşma fırsatı yakaladığı için onur duyduğunu ifade ettiği ve bir demokrasi kraliçesi olarak yansıttığı kişi ise Hillary Clinton! Bizim bildiğimiz Hillary ise resmedilenden epey farklı. Bizim bildiğimiz Hillary Clinton, beyaz kadınların güçlenmesini dert edinmiş platformlarda boy gösteren bir siyasetçi. Onun göz boyayan feminist söylemlerinin arkasında her zaman beyaz, liberal ve muhafazakar kadınlardan oy toplama derdi gizliydi. Yoksul ve emekçi kadınlar ise onun hiçbir zaman umurunda olmadı. Eşinin başkanlığı döneminde yoksul halkları hiçe sayan savaşların en büyük destekleyicisi olduğunu kendi ağzından duymadık mı? Clinton’lar, Bush’lar, Trump’lar, Erdoğan’lar bir saniye bile düşünmediler kendi çıkarları uğruna insanların tepesine bomba yağdırırken; kaç tane kadının, çocuğun öldüğünü... Bir yandan öldürürken öte yandan kirli çamaşırlarını temizlemeyi de ihmal etmiyorlar “demokrasi” kılıfının altında. Ece Temelkuran gibi liberal “aydın”larımız da eşlik ediyorlar temizlik işine. Hem de bunu ülke adına, ezilenler adına, sol adına yapıyorlar. 

Emperyalistlerin, sermayedarların, güç sahiplerinin, emekçi halkların sorunlarını dert ettiklerine inanıyor olabilir mi gerçekten Ece Temelkuran ya da onun gibilere solculuk atfeden takipçileri?  “Sınıfsız Domates” diye bir yazısı var yıllar öncesinden. Yine böyle ülkeden uzaklaştığı günlerde, evindeki temizlik işçisinin bahçesindeki domatesleri özenle paketleyip kendisine yollaması karşısında ne kadar duygulandığını anlatıyor ve ekliyordu: “Sınıf meselesini kafamıza vura vura sokan Marx Abi, bilmiyorum Tülay'ın (temzilik işçisi)  inceliğinden, inceliklerimizden söz etmiş miydi?… Tülay'ın sahip olması gereken ‘sınıf öfkesini’ ne yok ediyor da yerine Tunus'a domates gönderme bilgisini koyuyor? Onun bir aylık gelirine yakın miktarlarda paralar vererek ayakkabılar alabilen biriyim ben?”

Onu bunca şaşırtan neydi, acaba ayakkabılarını çalmasını ya da domatesleri ayakları altına alıp ezmesini mi beklerdi öfkeli işçinin?  Marx’ın “sınıf öfkesi” tezi nerede yazıyor bilmiyorum ben. Şunu biliyorum ama, işçi sınıfından bir kadın yaşamı boyunca hiçbir zaman bir aileyi geçindirecek parayla kendine ayakkabı alamaz. Patronuna yolladığı domatesleri evine alamadığı, çocuklarına yediremediği günleri olur. Aradaki insani yakın ilişki, o işçi kadının karın tokluğuna çalıştığı, ezildiği, sömürüldüğü gerçeğini değiştirmiyor. İşçi sınıfına dair Marx ile hesaplaşma iddiasında bulunan Ece Temelkuran ise, işçi sınıfının geleceğine dinamit döşeyenlerle iş birliğine soyunuyor.

İşçi sınıfından biri olmanın ne demek olduğunu, liberallerin süslü hikayelerinden, sermaye sahiplerinin ya da siyasetçilerin şov yaptığı gösterişli toplantılardan dinlemeye karnımız tok artık. İşçi sınıfı kapitalizmin tüm yıkıcılığını yaşamının her alanında iliklerine kadar hissediyor. İçinde barındırdığı öfke ve isyan ise, insanlık dışı koşullarda yaşamalarına neden olan düzene, savaşlara, masum insanların katledilmesine, adaletsizliğe, eşitsizliğe son verecek olan devrimci dönüşümdür. Selam olsun bu düzeni değiştirmek için mücadele etmiş olan tüm devrimcilere. Selam olsun mücadeleye devam eden işçi sınıfına, tüm emekçilere. Kutlu olsun 1 Mayıs!