Sarayın kadınlarından kadına bakış

Sümeyye Erdoğan Bayraktar, geçen hafta KADEM’in (Kadın ve Demokrasi Derneği) Bayburt Temsilciliği’nin açılışında konuştu.  Kadın ve erkeğin toplumda hangi rolleri alacağı konusunda temel referansın İslam dini olmasından dolayı akıllarının ve gönüllerinin rahat olduğunu söyledi ve ekledi: “Hiçbir kanun koyucunun, akademisyenin veya kadın hakları savunucusunun bize Allahu Teala kadar adil davranamayacağını biliyoruz”.

Ona göre güncel kadın tartışmalarının nedeni modern çağ ve yitirilen geleneklerdi. Büyükannelerimizin tarlalarda çalıştığı zamanlarda kadın sorunu yoktu. Ne zaman modern çağ hem erkeği hem kadını ailesinden kopardı, insanları çekirdek ailelere böldü, o zaman işler değişti. 

Kapitalizmin dinamiklerinden kırptıklarını geleneksellik ve dinin öğretilerine yerleştirince ortaya masalsı bir anlatı çıkmış gerçekten. Tam da bu noktada, yüzyıllardır din ve gelenekler aracılığıyla insanlara yapılanın tekrar ediliyor olduğunu da hatırlatmalıyız. Kadının toplumdaki ikincil konumunun sürmesinde din her zaman çok önemli bir belirleyici oldu. Sümeyye Erdoğan, bugün biraz daha süsleyerek aslında meselenin kadının çalışması olmadığını söylüyor. Kadın da çalışabilir ama ailedeki görevlerini ihmal etmeden, dine ve geleneklere uygun biçimde…

Sümeyye Erdoğan’ın kurucularından olduğu, adında kadın ve demokrasi olan KADEM’in kadından çok aileyi ve kadının aile içindeki rolünü dert ettiği açık. Şimdiye dek yaptığı işlere baktığımızda temel hedefinin AKP’nin politikalarını kadın üzerinden güçlendirmek olduğunu görmek de zor değil. Örneğin, medeni hukuku hiçe sayan, erken yaşta ya da zorla evlilikleri kolaylaştıran müftülere nikah yetkisi verilmesi sürecinin en büyük destekçilerinden biri KADEM’di. Eski başkanı Sare Aydın Yılmaz’a göre cinsiyet eşitliği, yüzde 99’u Müslüman olan ülkede İslam’ın kadın ve erkeğe yüklediği gerçek rollere uymuyordu. Cumhuriyet’in ortaya çıkardığı kadın figürü yüzünden kadınlar erkekleşmişlerdi. Geleneksel ve dini pratikten uzak, başörtüsü takmayan, spor müsabakalarına katılan ve toplumsal alanlarda erkeklerle bir arada olmaktan kaçınmayan ve meslek sahibi olan kadınlar!

Hem kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği geleneksellik ve dinden uzaklaşmaya bağlayacaksın, hem de bizzat din eliyle kadının aşağılanmasını görmezden geleceksin. Hem kadını sadece aile içindeki annelik ve eşlik rolüyle özdeşleştireceksin hem de mesele kadının çalışıp çalışmaması değil diyeceksin. Hem dinin adaletini en tepeye yerleştirip gönlümüz rahat diyeceksin, hem de küçücük çocukların din adına zorla evlendirilmesine göz yumacaksın. 

Kapitalizmin gelişimi ile sömürünün arttığı, insanların çekirdek aile içine hapsolduğu bir gerçek. Ancak bu önceki feodal toplumlarda kadının ikinci sınıf olmadığı anlamına gelmez. Ya da kadınların kurtuluşu için yüzyıllarca yıl geriye gitmek gerektiği…Kadınların kimi gerekçelerle din adına şeytan ilan edildiği, taşlandığı ve hatta canice yöntemlerle öldürüldüğü bir tarihi nereye koyuyor acaba Sümeyye Erdoğan? 

İnsanlık Aydınlanma Dönemi ile birlikte eşitlik, özgürlük ve adalet adına büyük kazanımlar elde etti, dinin toplumsal alandaki etkisi de azaldı. Bugün kapitalizme karşı mücadele etme zorunluluğu, bu tarihsel kazanımları değersizleştiremez. Cumhuriyet sayesinde bu ülkede kadınların hem yasalar önünde hem de toplumsal alanda eşitlenmesi yolunda büyük adımlar atıldı. Oy hakkından medeni hukuka, eğitim ve çalışma hakkından örtünme zorunluluğun ortadan kalkmasına, kadının toplumsal yaşama dahil olabilmesinin önü açıldı. Yetmedi çünkü sermaye ile iş birliğinin devam ettiği bir düzende yapılan iyileştirmeler sınırlı olmaya mahkumdu. Dinci gericilik, toplumsal alanda ve siyasal alanda geriye düşmekle birlikte varlığını sürdürdüğünden, belirleyici olmaya da devam edecekti. Bu iş birliğinin devam etmesi, dinci gericiliğin iktidarına zemin hazırladı.

Oysa inanç, sadece kişinin iç dünyasına ait bir mesele olmalıdır. Adalet ise kişisel inançlara teslim edilemeyecek kadar yaşamsaldır. İnsanlığın bugün ihtiyacı olan şey, aklın ve bilim ışığında sömürünün ve eşitsizliğin olmadığı yepyeni ve ileri bir düzen. Kadınların kurtuluşu da saraydan bakanların, plaza patronlarının, gericilerin aklıyla değil sosyalizmle mümkün.