Perdenin arkasındakiler

Şiddet mağduru bir ünlü kadın ve şiddet uygulamayı alışkanlık edindiği anlaşılan bir ünlü erkek var gündemimizde. İşin magazin kısmından epey beslendi medya. Şiddeti uygulayan ünlü erkeği reklamlarında oynatmış olan Yapı Kredi ise bundan böyle o kişiyle çalışmayacağını duyurarak hızlı bir giriş yaptı olaya. Bankanın bu açıklamasını örnek davranış olarak görüp alkışlayanlar ile “böylesi güzel bakan adam”ın bunca kötülüğü yapabileceğine inanamayanlar da tweetleriyle dahil oldular gündeme.

Bir de perdenin arkasında kalanlar vardı, üzerine pek konuşulmayanlar. Sessizce şiddet görmeye devam eden, öldürülen sıradan kadınlar. Örnek gösterilen bankada kapalı kapılar ardında yaşananlar mesela.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre 2017 yılında erkekler tarafından 409 kadın öldürüldü. 2018 yılında bu sayı bile aşılacak gibi duruyor. Şiddet görenlerin sayısını bilemiyoruz, ölenlere bakıp tahminler üretebiliriz. Bugün şiddete maruz kalan ünlü de o kadınlardan biri. Sadece biri…

Plaza Eylem Platformu, daha geçen hafta bir eylem yaptı Yapı Kredi’nin önünde. Şöyle diyordu açıklamasında: “Yapı Kredi Bankası, çalışanlarının sağlığıyla oynamaya devam ediyor. Bu ülkede bankacılık artık sadece kan, ter ve gözyaşından kazanç elde ediyor.” Bir yıl önce müdürü tarafından  mobbinge maruz kaldıktan sonra beyin kanaması geçirerek hayatını kaybeden  üç çocuk annesi Nadide Kısa'yı hatırlattılar. Perdenin arkasında kalıp unutulanlardandı.

Yapı Kredi, başka çalışanlara da mobbing yapmaya devam ettiği iddia edilen müdürü, bankaya iyi kazanç sağladığı için korumaya devam ediyordu. Bankanın bağlı olduğu Koç grubu ve benzer sermayedarların iki yüzlülüğüne bir örnek sadece bu olay. Koç grubu AKP ile işbirliği içinde Cumhuriyet’in kazanımlarını yağmalarken kendisini “cumhuriyetçi ve laik” diye pazarlamaya devam etti yıllarca.  AKP’li yılların en çok kazananı ise Koç sermayesi oldu.

soL Haber Portalı’nda daha önce yayımlanan  röportajı tekrar okumak ve Yapı Kredi’yi bir de çalışanlarından dinlemek gerek bugünü yorumlarken. “Yapı Kredi işten çıkarmaz zaten bununla da övünür, çalışanlarını istifaya zorlar” diyordu bir banka emekçisi. Büyük bir baskı altında çalıştırdığı emekçilere “biz büyük bir aileyiz” demeyi hiç eksik etmiyordu. Büyük aileyi beslemek için katlandıkları uzun mesailer yüzünden kendi ailelerine vakti kalmıyordu çalışanların.

Gencecik bir kadın, çalışma şartları nedeniyle hayatından olduğunda kılını kıpırdatmayan Yapı Kredi, sansasyonel olay karşısında aceleyle ve son derece “duyarlı” bir açıklama yaptı. "Bankacılık sektöründe, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın  hakları konusunda gerçekleştirdiği çalışmalarla öncü rol üstlenen ve kadın istihdamı konusunda sektörüne uzun yıllardır liderlik yapan bir kurum olarak…” 

Kadının toplumsal alanda ikinci sınıf muamelesi görmesi, kadına yönelen şiddet davranışları ve sömürü koşulları birbirlerinden ayrı düşünülemez.  Çünkü eşitsizliği yaratan sermaye düzeninin bizzat kendisidir. Koç ya da bir başka sermaye grubu için temel öncelik kazançlarını kendileri için en uygun şartlarda sürdürmektir. İş yerinde mobbing de olur, taciz de, sömürü de. Onlar işlerine geldiği şekilde konumlanırlar. Gereğinde laik, muhafazakar, eşitlikçi ya da kadın hakları savunucusu olabilirler. Tüm bu rol çeşitliliği içinde değişmeyen tek şey “patron”luklarıdır.

Geçen yıl bu zamanlarda  Nadide Kısa öldü, bugün alkışladıklarımız yüzünden, unutmayalım. Perdenin arkasında büyük bir kalabalık var. Görmek için sadece bakmak gerekiyor.