Bu kez katil kim?

İçinde kadın cinayeti geçmeyen bir yazı olsun istedim, olamadı. Özgecan’ın, Şule’nin, Nadira’nın adlarının yanına Güleda’yı Mihriban’ı kazımaya çalışırken zihnimiz, Ceren’e geliverdi sıra. İsimler, öyküler, hepsi birbirine girdi. Hani bindiği minübüsün şoförü tarafından öldürülen, hani patronunun önce tecavüz edip ardından 20. kattan attığı, hani erkek arkadaşı tarafından bıçaklanan, hani evinin kapısının önünde bilmem kimin öylesine, durup dururken katlettiği…

Ceren Özdemir’in arkadaşı Eftelya Hazar, cenazede bir konuşma yaptı: “Kız öldü diyorum tek başına dışarıdaymış diyor. Kız öldü diyorum nasıl giyinmiş diyor. Kız öldü diyorum soyu sopu, dini, ırkı neymiş diyor. Yahu kız diyorum öldü umutları hayalleri geleceği öldü, annesi öldü babası öldü insanlık öldü. Susuyor susuyoruz...”

Öğrendik ki, söylemek istediklerinin bir kısmı sansürlenmiş. Cenazede şov yapan siyasetçilerin arasında kaynasın istenmiş belli ki konuşması. Ama öyle olmadı. Sansürden geriye kalan cümleleri bile yetti gerçeklerle yüzleştirmeye.

Artık susmayacağız diye devam ediyor konuşmasına Eftelya, ‘kadına yönelik şiddet bir insan hakkı ihlalidir’ diyebiliyor. Ancak ‘kadını iten, eşya, meta, mal gibi gören sistem’ diyemiyor. Kadına yönelik şiddetin bitmesi gerektiğini söyleyebiliyor ama yasal düzenlemeleri yapmakla görevli hukuk sisteminin işlevini yitirmiş olduğunu söyleyemiyor.

Konuşmalara bakılırsa yönetenlerimiz de halkımız ile aynı duyguları paylaşıyor aslında.  Katledilen genç kadınlardan hep “kızımız” diye bahsediyorlar. Özellikle katille bağı olduğuna dair veri yoksa ya da makul saatlerde, makul mekanlarda öldüyse kadın, daha bir sahipleniyorlar. Toplumdaki isyan sinyallerini aldıklarından kadına şiddete de karşılar. Peki arkadaşının cenazesinde konuşan genç bir kadını neden susturmak isterler? Neyi hazmedemiyorlar?

Kadın, mal, meta, sistem sözcüklerini aynı cümle içinde istemiyorlar. ‘Sistemin konumuzla ilgisi yok, şiddet kötüdür, hayvana da, çocuğa da, kadına da yapılsa kötüdür, biz de sevmeyiz, hep birlikte lanetleyelim ve konu kapansın’ diyorlar yani. ‘Sürekli eşitlik, özgürlük lafı dolanmasın. Biraz da kadınların bu sevdası açmıyor mu başlarına belayı’ demeye getiriyorlar.

Emniyet ve hukuk sistemimizde kimi aksaklıklar yaşandığını kabul ediyorlar ama ellerinden geleni yaptıklarını da her fırsatta belirtiyorlar. İçişleri Bakanı, Ceren Özdemir’in ölümü nedeniyle gelen eleştirilerin ardından: “bütün bu eleştiriler kızımızı geri getirmeyecektir” dedi. Bir de üstüne basa basa bu olayda bir sapkın, bir cani ile karşı karşıya olduğumuzu vurguladı. Bazen her şey yapılsa da önüne geçilemeyeceğini anlattı. İşte Eftelya, ‘bu düzenin hukuk sistemi işlevsizdir’ dediğinde Bakan’ı yalancı çıkaracağı için sansürlendi.

Düzen, başkanıyla, bakanıyla, polisiyle, mahkemesiyle hepimizi hizaya getirip tıkır tıkır işliyor. Milyonlarca emekçi karın tokluğuna çalışmaya, onlar da emekçilerin sırtlarından kazanmaya devam ediyorlar. Dişlilere takılan münferit olaylar olarak gördükleri üç beş kadın için kıllarını kıpırdatmazlar. Yükselen sesleri keser, kesemeyecek gibi olduklarında acımızı paylaşır, gazımızı alırlar. Kaybımızı hiçbir şeyin geri getirmeyecek oluşunun gerçekliğine yaslanıp, alışmamızı ve sessizce işimizin başına dönmemizi beklerler.

Şule Çet davası hepimize bir şeyler öğretti. Sesimiz kesilmez ve yalanlarına kanmazsak geri adım atmak zorunda kalıyorlar. Ancak işte hafta geçmedi üstünden, Ceren Özdemir ile en başa sardık. Katil patron değil ‘cani’ olunca işleri daha kolay gibi görünüyor. Yarın bir başkası olacak ve bir başkası daha. Her biri için yeni senaryolar hazırlanacak.

Kadın cinayetlerinin tek tek takipçisi olacağız, kadın cinayetleri dursun diye haykıracağız ama bitmeyecek…Sesimizi sadece kadına yönelik şiddete değil, şiddeti var eden sömürü düzenine karşı yükseltmediğimiz sürece bitmeyecek. Kadına yönelik şiddet yeniden ve yeniden türeyecek. Hep yeni katiller sürülecek önümüze.

Eftelya’nın arkadaşı Ceren’i sokakta yürürken öldürdüler. Eftelya’nın arkadaşının cenazesinde sansürlenen son cümlesi şöyleymiş: “Korkmadan yaşamak istiyoruz caddelerde, sokaklarda. Güvenliğimizin sağlandığından emin olarak özgürce yaşamak, yürümek, gülmek, konuşmak istiyoruz…”

Bize Eftelya’nın hayali gerek. Bize kadınların sokaklarında özgürce dolaşacağı bir dünya gerek.