Bu kadar basit

Elif ve Hira. Türkiye Cumhuriyeti’nde öldürülen çocuklar listesine yeni eklendiler. Berkin, Uğur, Ceylan, Mazlum gibi. Burada sayamadığım ötekiler gibi. Biri 2 biri 3 yaşındaymış, ancak bu kadar yaşayabildiler. Annelerinden boşanmak istemeyen babaları tarafından, annelerinin canı yansın diye pompalı tüfekle öldürüldüler. Elinde kızlarının emzikleri, çaresizlik haykıran gözleri ile kazındı zihnimize geride kalan anne…

Durmak bilmeden anlatıyor yaşadıklarını, sorulara yanıt veriyor bağırmaktan kısılmış sesiyle. Tam bir travma sonrası donukluk gelmiş bakışlarına, bir robot gibi tekrar ediyor olan biteni. “Kimseyi inandıramadım” diyor örneğin, şaşırmıyoruz inanmamışlardır diye geçiyor aklımızdan. “Kaç kez şiddet gördüm, tehdit edildim, şikayet ettim, yine de bir şey yapmadılar” diyor. Eminiz öyle olmuştur, göz göre göre katledildiğine göre çocuklar. Kendi yakınlarına, eşinin yakınlarına, polise, savcıya, tüm devlet kurumlarına isyan ediyor, “hesabını kim verecek” diye soruyor. Bu soru karşısında sadece yutkunuyoruz hep birlikte. Hesap falan vermeyeceklerini biliyoruz çünkü sorunun muhataplarının.

Sonrasını hep birlikte okuduk izledik, medya etinden sütünden yararlandı olayın. Çıktı çok duyarlı bir AKP’li kadın gazeteci, köşesinde yer verdi, “bizi en iyi biz kadınlar anlarız, kahroldum yaralandım, erkekler mümkün değil bizi anlayamaz” dedi. Sonra nereden estiyse erkek iktidarına savaş açtı, yaşanan tüm caniliklerin hesabını "Yaşar Usta"ya kesti. Münir Özkul’un "Yaşar Usta" karakterinin son zamanlarda yere göre sığdırılamadığını ancak bugünkü kadın düşmanlığının tohumlarının o filmlerde ekildiğini iddia etti. Bir patrona verdiği insanlık dersi ile ölümsüzleşen "Yaşar Usta" bahsettiği filmlerden bir karakter değil, filmleri birbirine karıştırmış orası ayrı. Yaşar Usta, patron öyle istediği için işinden olmuş tüm ailesiyle sokağa atılmış bir işçi, iyi bir baba, iyi bir insan. Nagehan Alçı’nın asıl derdi ise kadının ezilmişliğinden çok, yükselen işçinin sesi. Münir Özkul’un ölümüyle onurlu, dürüst, emekçi kesimin “Yaşar Usta” karakterinde vücut bulan birlikteliği de oldukça rahatsız etmiş olacak kendisini. Gericilik ve kadına bakışa dair söylediği bir iki doğru, bunca yıldır gericilikte sınır tanımayan AKP yandaşlığının gölgesinde kaldı elbette, yemedik ama midemiz bulandı.

Yazısında "asla bizi anlayamazlar" diye bahsettiği erkekler kimler bilmiyoruz, ancak insan olmak yeter o annenin yaşadıklarını anlamaya onu biliyoruz. "Biz kadınlar hangi görüşten ve hangi yaşam tarzından olursak olalım... Partiler arası siyaseti unutalım..." diyerek tüm kadınları birlikte hareket etmeye çağırıyor üstüne. Oysa kadınları ve çocukları öve öve bitiremediği o iktidar öldürüyor. Kadını yok sayan, 9 yaşında bir kız çocuğu ile evlenme fantezisi kuran, her gün 1 kadının öldürüldüğü bu ülkede tacizciye tecavüzcüye iyi hal indirimi veren kirli iktidar. “Yaşar Usta” gibi işçileri karın tokluğuna güvencesiz çalıştıranlar ve sömürenler, bu düzenin temsilcileri. Onlar halkın emeği üzerinden kazandıkları paraları saklayacak yer bulamazken, ölmeye devam ediyordu çocuklar, kadınlar, işçiler. O yüzden kusura bakmasın tüm bunları sessizce izleyen Nagehan Alçı, onunla aynı tarafta değiliz, olamayız. Yerimiz Yaşar Usta’ların yanı.

Onlar köşelerinden buyuradursun, annenin gerçekleri yüzümüze tokat gibi çarpıyor; “Silah bu... Pompalı silah... 3 yaşındaki çocuğum pompalı silahla öldürüldü. İnternetten almış. Bu kadar basit. Benim kızım 500 liraya gitti.” Bu kadar basit!