Bir çiçekten ötesi

Bu 8 Mart’ta da bazı kadınların payına sevgililer günü tadında bir kutlama, bazılarına patronlar ya da yöneticiler tarafından dağıtılan çiçekler düştü. Bazılarına ise hiç uğramadı 8 Mart. Büyük ve halkçı belediyelerden biri atölyeli, müzikli etkinlikler düzenleyip, nefes yogası bile öğretti kadınlara. Sermaye düzeninin yıllarca yasak koyduğu 8 Mart’lar, “önleyemiyorsak, gücünü azaltalım” hesabı ile bambaşka bir şeye; içi boş, etrafı kalplerle bezenmiş, kadınsı bir özel güne dönüştürülmeye çalışılıyor.

Unutturulmaya çalışılan tarih ise toplumların kaderini değiştiren, kazanımlarla sonuçlanan kadın mücadeleleri ile dolu. 8 Mart 1857’de, New York’ta çalışma sürelerinin 16 saatten 10 saate indirilmesi ve ücretlerin arttırılması için grev yapanlar, tekstil işçisi kadınlardı. Yine ABD’de bir gömlek fabrikasında haftada 65 saat çalışan, oldukça düşük olan ücretlerini alamayan ve kitlesel bir eylem başlatanlar, kadın işçilerdi. 1871’de 72 gün boyunca iktidarı ele geçiren Paris Komünü’nde, barikatlarda erkeklerle birlikte direnen kadınlar vardı. Ekim Devrimi’nde barış, ekmek ve özgürlük için sokaklara dökülen ve devrimi ateşleyenler, Çarlık Rusyası'nın ezilen, sömürülen kadınlarıydı. Bu topraklarda emperyalistlere karşı, erkeklerle omuz omuza kurtuluş mücadelesi veren kadınlar vardı. Gerici AKP iktidarına karşı ülkenin umudu haline gelen Gezi Direnişi’nde barikatlardaydı boyun eğmeyen kadınlar. İnsanca yaşayabilmek için ölüme meydan okuyan ve bu yolda ölen kadınlarla doludur tarihimiz.

Bugünün mevcut düzeni ise bambaşka kadınlara ihtiyaç duyuyor. Gericilik; nerede susacağını bilen, evinde oturan, edepli, uysal kadınlar istiyor. Bir yanda karın tokluğuna çalıştırılırken kadınlar, öte yanda dayanışma, fırsat eşitliği vs. manşetlerden eksik olmuyor. Nereye baksak “girişimci kadınlar”dan haberler okuyoruz. Bildiğimiz büyük patronlar el uzatıyor, destekliyor ve kadınlar girişimci oluyor. Modern kapitalizme yakışır bir dayanışma ile huzur içinde yaşıyoruz.

Oysa bu ülkenin kadınları huzurlu değiller. Bu hafta boyunca kadın işçilerle yapılmış röportajlar okuduk soL haber sitesinde. Gerçekler, o satırların arasındaydı. Bir tekstil işçisi şöyle diyordu örneğin: “Biz sekiz saat çalışacağız diye girdiğimiz işyerinde hiçbir zaman sekiz saat çalışmadık… Evimize gitmeden iki gün çalıştığımız zamanlar oldu. Taşeron şirket patronları bizleri sabaha kadar işyerinde tutarak, düşük mesai ücreti karşılığında çalıştırdılar. Bizim sırtımızdan paralar kazandılar...” Bir apartman görevlisi: “Sabah 06.30'da kaloriferi açmak ve sabah alışverişini yapmak için çarşıya çıkmak üzere uyanmak zorundayım. Sözde Pazar günleri izin günüm ama kaloriferi açmak-kapatmak, çöp toplamak, binayı temizlemek gibi işleri yine yapmak zorundayım. Resmi tatillerde zaten kazanılmış hakkım olan izni hiçbir zaman alamadım” diyordu. Bir devlet hastanesi hekimi günde bakmak zorunda kaldığı hasta sayısının çokluğunu, birkaç dakikaya düşen muayene sürelerini, her geçen gün artan şiddet olaylarını anlatıyordu. Bir başka sağlık emekçisi yaşadığı baskı ve tacizleri anlatıyor, "bu ülkede kadın olmak zor, taşeron kadın işçi olmak daha da zor" diyor ve ekliyordu: “bizler modern köleleriz”.

Bu kadınların hiçbiri 8 Mart’ta bir hediye ya da özel muamele beklemiyorlar. Kadınlar, her gün daha fazla baskı görmek, sömürülmek yerine bu ülkede nefes alabilmek istiyorlar. Emeklerinin karşılığını alabilmek; ek mesailerle, ev yüzü görmeden geçirdikleri çalışma saatlerinden kurtulmak istiyorlar. Çocuklarının karnı doysun, sağlıkları güvence altında olsun, iyi bir eğitim alabilsin istiyorlar. Gecenin bir saati de olsa sokakta yürüyebilmek istiyorlar. Şiddet, taciz, tecavüz bitsin istiyorlar.

8 Mart işte bu gerçek ve haklı taleplerin yeniden, daha yüksek sesle, hep birlikte seslendirilmesi içindir. Geçmişin mücadeleci kadınlarını ve kazanımlarını hatırlama günüdür. 8 Mart, bugün de aynı irade ve kararlılıkla mücadele günüdür. “Sömürüye, Gericiliğe, Tacize Hayır” diyerek yolumuza devam ediyoruz. Çiçekleriniz ve hediyeleriniz sizin olsun. Biz eşit, adil ve özgür bir düzende insan gibi yaşamak istiyoruz.