İntihal suç değilse!

YÖK Ekim 2005’te, AKP’nin o zamanki Başbakanlık Müsteşarı Prof. Dr. Ömer Dinçer’e, yazdığı kitapta intihal yaptığı gerekçesiyle, “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezası” vermişti. Çünkü intihal, üniversitede ve bilim dünyasında, akademik ahlak (etik) açısından en büyük suç. İntihal, bir başkasının çalışmasını, o kişiye atıfta bulunmadan (referans vermeden) aşırmak, kendi üretimiymiş gibi sunmak oluyor hırsızlığın kibarcası yani! AKP’nin “Batıda ne varsa alıyoruz” dediği ülkelerde, kamu görevlisi, adı bir yolsuzluğa karıştığında ya da biriminde toplumu sarsan yanlış bir şeyler olduğunda görevinden istifa ediyor. İntihal yaptığı ortaya çıkan da, örneğin Almanya’nın eğitim bakanı ve Macaristan’ın Cumhurbaşkanı gibi, görevinden ayrılıyor. İntihal cezasına ne Dinçer aldırmıştı, ne AKP, ne de AKP’liler! Tam tersine AKP, Dinçer’i ödüllendirmiş, önce milletvekili, sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, daha sonra da Milli Eğitim Bakanı bile yapmıştı!

Ne yazık ki, intihal olayı bir tek Dinçer ile sınırlı değil her yerde var ve saptaması da ayrı bir akademik ahlak konusu. AKP’nin intihale aldırmaması gibi, intihal saptandığında, “yazıktır” ya da “bizdendir” düşüncesiyle aldırmayan akademisyenler de var.

ANAP döneminde 1980’lerde piyasacı küreselleşme dalgasıyla başlayan “köşe dönme” eğilimi, 1990’ların sonlarından itibaren üniversiteye de sıçramıştı. Akademik yükseltmelerde uluslararası dergilerde yayın koşulunun getirilmesi, kiminin akademik yükselme konusundaki bireysel hırsı, kimilerinin de üniversitede kadrolaşma hırsı, insanları bir an önce doçent/profesör olma yollarını aramaya itmişti. Benzer durum tüm dünyada da görülüyordu. Pekin’den New York’a kadar son 10 yılda akademik sahtekârlıkta büyük bir artış izleniyordu (bkz. Cumhuriyet Bilim Teknoloji, 25 Ağustos 2006). Bu nedenle uyduruk hakemli dergiler de türedi. İki yıl içinde, biri 28 bir başkası da 40 araştırma makalesi yayımlayanlar da ortaya çıktı. Saygın sanılan dergilerde bile bir makalenin yayımlanması için, dergi editörlerinden makale yazarına, “Benim de adımı yazar olarak eklersen yazını dergide yayımlarız” gibilerinden teklifler de gelmeye başladı. Saygın dergiler de saygınlık kaybı başladı. Hatta uluslararası bir matematik dergisi, saygınlığını korumak adına, Türk öğretim üyelerinin aşırma (intihal) içeren makalelerini yayımladıkları için, 2007’nin yaz aylarında okurlarından özür dilemek zorunda bile kaldı.

Dinçer, YÖK kararının iptali için Ankara 1. İdare Mahkemesi’ne dava açmış, ancak mahkeme, Ocak 2008’de, “İntihal eylemi gerçekleşmiştir, Üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir” diyerek davayı reddetmişti. Yine de Türkiye’de intihal konusunda akıl-almaz bir olay yaşanmış, AKP’lileşen YÖK, mahkeme kararını hiçe sayıp intihal olmadığına da karar verip Aralık 2010’da Dinçer’e verilen cezayı kaldırmıştı!

Şimdilerde de intihal konusunda yine aklı-almaz bir haber çıktı. Meğer Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, bir intihal davasında, daha önce intihal konusunda mahkemelerce verilmiş kararlar yokmuşçasına, 2547 sayılı yükseköğretim ve 657 sayılı Devlet Memurları yasalarında intihale verilecek cezaya ilişkin bir madde olmadığı gerekçesiyle, 15 ay kadar önce intihal olayını hukuka aykırı bulmamış!

Nerden baksanız, “Buyurun buradan yak” derler ya, o misal! Geçmişte kimbilir kaç kişi intihal yaptıkları nedeniyle ceza aldılar, idari mahkemeler bu kararları onayladı. O zamanlar suç sayılan intihal, şimdi suç olmaktan çıktı! Danıştay’daki yeni kadrolaşma sonucu mu böyle oldu, yoksa gerçekten hukuksal bir boşluk mu var, anlamak zor.

Bir boşluk varsa, neden Danıştay ilgilileri uyarmıyor? Neden ilgililer ve YÖK bir şeyler yapmıyor? Bilinmiyor!

2010’da da Dinçer’in intihalini yok sayan, son bir yıl içinde öğrenci yönetmeliğini iki kez değiştirdiği halde 15 aydır bu intihal konusuna aldırmayan YÖK’ün tutumu, bu kurulun da intihali suç saymadığını gösteriyor.

Oysa akademik ahlak konusunda intihalin domino etkisi bulunuyor. Çünkü akademik yaşamdaki ahlaksızlık intihalle sınırlı değil: Masabaşı yayım, bilimsel yanıltma, disiplinsiz ve düzensiz araştırma gibi pek çok sahtekarlık var. İntihalin suç olmadığı yerde bu tür sahtekarlıklar kolay kolay suç sayılır mı? Bu tür sahtekarlıklar, kadrolaşma hırsı içinde olanlar için sevap bile sayılabilir!