Yaşamak için ölmek

Ölüme alışılır mı? İnsanoğlu fani bir yaratık, canlılık sonsuzluğu dışlıyor zaten. Ama bu ölüm öyle bir ölüm değil ki. İnsan bu ölüme, cinayete nasıl alışır...

Bir ömrü yaşayıp gitmiyorlar. Mesele yaşları da değil sadece. Yaşamak için oradayken, ekmek parası kazanırken ölmeleri, öldürülmeleri mesele. Bir insan, hangi yaşta olursa olsun, ekmeğini, yaşamını kazanırken ölemez.

Yaşamak için ölünür mü? Anayurdu savunurken, dava, fikir ve idealler uğruna ölürken başka bir hayat için ölürsün. Bu hayat için değil... Ama ekmek parası kazanırken insan, zorunda olduğu bir hayatı yaşamak için ölür.

Zorunda olduğu için ölünür mü? Yerin yedi kat dibine keyfinden mi iniyor bu insanlar? Gökyüzüne tırmanan kontrolsüz katlara zevk için mi çıkıyorlar? Bir mağarayı keşfetmiyor, bir dağın zirvesini fethetmiyorlar. Karıları, çocukları, belki anne babaları, belki kardeşleri, belki de sadece kendileri için ama hayatları uğruna oradalar. Ama ölüyorlar.

Buna alışıyoruz. Yaşamak için ölmeyi, öldürülmeyi kanıksıyoruz. Kapitalizm bu kadar akıldışı bir düzen işte. Sonra liberallerden ya da çok bilmiş batılı akademisyenlerden insan doğasına dair akıl öğreniyoruz. İnsan doğasına en uygun düzen olarak kapitalizmin insanı nasıl öldürdüğüne tanık oluyoruz. İnsanın doğası bu demek. Yaşamak için ölmek... Ama daha önemlisi buna alışmak.

İnsanlar çalışırken, çalışmak için ölüyorlar. Diğerleri çalışmaya devam ediyor, ölümü izlerken çalışabiliyor. Kendisinin de ölebileceğini bile bile üstelik... Madende, fabrikada, tersanede, inşaatta, depoda her an ölebileceğini bilen bir insan nasıl çalışır, ölüme nasıl alışır? Arkadaşları, meslektaşları, kardeşleri gözü önünde ya da başka bir yerde öldüğünde, ölümle karşı karşıya gelmekten, ölümü öğrenmekten nasıl kaçınır? Ölümle birlikte öğrendiği madenlerin, fabrikaların, tersanenlerin, inşaatların, depoların, şehirlerin, kasabaların, uzak şantiyelerin ismini mi unutur?

Bir insan böylesi ölüme nasıl alışır...

Bir insan buna alıştığında insan kalır mı?

Kapitalizm insanı buna alıştırdığı için insanı insanlıktan çıkarıyor işte. İnsanı böyle çürütüyor. Çürüyen insan yaşamak için ölünmesine alışıyor. Unutan öğrenemez, o yüzden insanlar unutmayı öğreniyor. Daha ölü bedenler soğumadan ölüleri unutanlar, yaşamak için ölmeye alışıyorlar.

Emeğine yabancılaşan, yaşamına yabancılaşıyor. Emeğine sahip çıkamayan, ölüsüne de sahip çıkamıyor.

Kapitalizm insana unutmayı öğretirken çürümeyi öğretiyor.

Bu düzende çürümeyen çalışamıyor çünkü. Yaşamak için çalışmak zorunda olan insanların çalışmak için de çürümek zorunda oldukları düzene kapitalizm deniyor. Kapitalizm ayakta kalmak için insanların çalışmasına muhtaç demek ki kapitalizm çürütmeden varolamıyor.

İnsanlar ölürken, ölmeyenler ölenleri unutup mezara girmeden daha hayattayken çürürken, başka türlüsü mümkün mü diye nasıl sorulmaz? Mümkün elbette... Başka bir ülke, başka bir dünya, başka bir hayat mümkün. Tüm bunlara, yaşamak için ölmeye alışmamak mümkün. İnsan kalmak mümkün. Sosyalizm mümkün.

İşte tam buradan başlamak gerekiyor. Kapitalizm insanları bu kadar kolay çürütürken sosyalizmin yokluğundan faydalanıyor, çürüyen insan bu düzene alışıyor. Sosyalizm mümkündür demek, sosyalizmin sahici bir alternatif olduğunu söylemek, sosyalizmin sesini duyurmak bugün bu kısır döngüyü kırmanın tek yolu artık.

Ne acı, niye ertelemediğimizi bizim yerimize ölümler anlatıyor. Sosyalizm neden güncel bir hedef sorusunu, başlarında baret, üstlerinde tulumlarıyla ölen kardeşlerimiz yanıtlıyor. Sonu gelmez ölümler, sosyalizmin bir an önce güçlenmek zorunda olduğunu gösteriyor.

Sosyalizm bu ülkede güçlendiğinde ölümler hepten durmayacak elbette. Ama sosyalizm bu ülkede güçlendiğinde ölümlere alışan insanların sayısı azalacak. Ölümlere alışanların sayısı azaldıkça, patronlar ve onların siyasi temsilcileri bu kadar rahat cinayet işleyemeyecek, cinayetleri kaza diye geçiştiremeyecek.

Bu ülkede sosyalizmin sesi daha gür çıktığında, yaşamak için ölenler yalnızca bir duayla uğurlanamayacak, AKP cinayetlerini dualarla unutturamayacak, işçiler, patronlar servetlerine servet katsın diye üç kuruş için ölürken ana muhalefet partisinin lideri solculuğu aklınca fakir fukara edebiyatından kurtarmaya soyunamayacak.

Sosyalizm işçi sınıfının hafızasıdır. Sınıfın nabzı sosyalizmle atmaya başladığında kimse kolay unutamayacak, unutanlara hemen yine hatırlatılacak.
Sosyalizm hep hatırlatır. Soma'yı, Torunlar'ı ve daha nicelerini unutmayın. Hatırlayan çürümez, yeni bir düzen çürümeyenlerin sırtında yükselir çünkü.