TÜSİAD'ın yeni başkanının ikiyüzlü gemisi

Kimya özellikle işçi için sağlık açısından risk taşıyan bir sektör. Tüm dünyaya satış yapmakla övünen köklü bir kimya fabrikasında işe yeni başlayan hekimin de bu riskler hemen dikkatini çekiyor.

Zaten hekimden önce de bu fabrika hakkında 2006-2011 yılları arasında işçilerin sağlığına ve bu işyerinde çalışmanın risklerine dair 20 farklı rapor tutulmuş. Her rapor aynı hususa işaret ediyor. İşçiler sağlık açısından olumsuz çalışma koşullarından dolayı zehirli kimyasallara maruz kalıyor ve hastalanıyorlar.

Hekim göreve başladıktan sonra 10 vakayı daha raporluyor. Hastaneye sevk edilen işçilerin zehirlendikleri başka sağlıkçılar tarafından da tekrar doğrulanıyor.

İşyeri hekimi bu konuda fabrika yönetimini defalarca uyarıyor ve yönetimi fabrikanın çalışma ortamının düzeltilmesi için harekete geçmeye çağırıyor.

Bundan sonrası Türkiye'yi bilenleri ne yazık ki şaşırtmıyor...

Görevini yapan hekim fabrikanın üst düzey yöneticileri tarafından artık bu konuyu kaşımaması için uyarılıyor. Yöneticiler açıkça bu konu daha fazla dallanıp budaklanırsa şirketin bundan zarar göreceğini ve ticari itibarının sarsılacağını, dahası hiç utanmadan işçilerin tedavi ve tazminat taleplerini maddi açıdan karşılamak zorunda kalacaklarını söylüyorlar.

İşyeri hekimi bunun üzerine Çalışma Bakanlığı'nı haberdar ediyor ve Haziran 2013'te son derece ilginç bir gerekçeyle, hekim olarak işlerini savsakladığı ve görevlerini yerine getirmediği iddiasıyla işten çıkarılıyor. 

Bir hekim tam da yapması gereken işi yaptığı ve sorumluluklarını yerine getirdiği için işinden oluyor. Zaten, hekimin bu karar üzerine başvurduğu mahkeme de bu doğrultuda karar veriyor ve sağlık emekçisini haklı buluyor. Ama hekim haklı çıksa da, konu aslında bu şekilde kapanmış oluyor. 

Firma işçilerin sağlığının bozulmasındaki sorumluluğunu kabul etmediği gibi, bu sağlık skandalının firma itibarını zedelemesinin ve şirketin zarar görmesinin önüne geçmiş oluyor. İşyeri hekiminin şikayeti üzerine Çalışma Bakanlığı'nın başlattığı soruşturma da bir şekilde atlatılıyor.

Hukuk savaşını kazanan hekim Ahmet Tellioğlu'nun başına benzer bir olay bu defa 2017 yılında başka bir firmada OYAK betonda geliyor. Tellioğlu 17 işçide halk arasında madenci veya toz hastalığı olarak bilinen bir hastalığı tespit etmesinin ardından yine işten çıkarılıyor. Hekim görevini yapmakta ısrar ettiği sürece patronların refleksi değişmiyor.

İşçileri zehirleyen ve hasta eden, bu olayı örtbas etmek için elinden geleni yapan ve aslında ne yazık ki bunu başaran kimya fabrikası mı?

Fabrikanın ismi Organik Kimya... Kaslowski ailesine ait bir tekel. Yalnızca Türkiye'de değil dünyanın pek çok yerinde faaliyet gösteren hatta bu faaliyetleri nedeniyle ABD'nin dev bir kimya şirketiyle pazar ve ürün konularında davalık olacak kadar büyük ama işçilerin tedavi masrafını karşılamak ve çalışma koşullarını düzeltmekten kaçınacak kadar ikiyüzlü bir şirket. Şirket büyük ama insanlıkları küçük...

Bu hikaye nereden mi çıktı? Dün o malum fabrikanın sahibi Simone Kaslowski TÜSİAD başkanı seçildi. Seçimin ardından içinde insan hakları, hukuk, özgürlük, demokrasi geçen bir de açıklama yapıldı.

İşçiyi çalışırken zehirleyenler insan haklarından, bunu tespit eden hekimi işten atanlar hukuktan, bu skandal boyunca işçinin sağlığını değil kendi cebini düşünenler özgürlükten, çalışma bakanlığıyla el ele verip meseleyi rafa kaldıranlar demokrasiden söz etti.

Bu ikiyüzlülerle aynı gemideyiz öyle mi?

İşçiyi zehirlemeyi insan hakkı, hekimi işten atmayı hukuk, para kazanmayı her şeyin önüne koymayı özgürlük, tüm bu sistemi kendileri için işletmeyi demokrasi olarak görenlerle nasıl aynı gemide olabiliriz...

O gemi batmadan bize huzur yok.