Türkiye'nin milli siyasetçileri

En azından milliydi... Bu sözü ne kadar çok duyar olduk. AKP'ye kızan, Erdoğan'a muhalefet eden pek çok kişi Türkiye'nin geçmiş sağ siyasetçilerini anarken benzer cümleler kuruyor. Erdoğan ve partisinin dışarıda hazırlanan bir proje olduğunu vurgulamak için eskiler temize çıkarılıyor.

AKP'nin dış destekle kurulması ve iktidara taşınması tamam da bu kadar hafıza yoksunluğu ve hatta cehalet hakikaten can sıkıyor. Çünkü dış destek veya illa o terim kullanılacaksa "gayri millilik" Türkiye sağının geleneksel ve yapısal bir özelliği.

NATO ve ABD'nin komünizme karşı mücadele etmek için fikren ve madden hazırladığı Alpaslan Türkeş mi milli? Yoksa yine işçi sınıfı tehdidine karşı milliyetçi hareketin kan kardeşi olarak güçlendirilen ve hem ABD'den hem de Avrupa'dan düzenli destek alan Necmettin Erbakan mı? 1960'lardan itibaren sola karşı hep hazırda tutulan, ABD destekli 12 Eylül darbesiyle önce fikren iktidara taşınan, sonrasında çeşitli vesilelerle iktidardaki sağ bloğun içinde sürekli yer alan milliyetçi ve islamcı sağın Türkiyeli olduğunu iddia etmek için bir insanın bu ülkenin tüm tarihine ve gerçeklere gözünü kapatması lazım.

Yıllarca Morrison lakabıyla anılan Süleyman Demirel'in veya tescilli bir Amerikancı olan Turgut Özal'ın dahi milli olduğu iddia edilecek neredeyse... Neden? Çünkü bu AKP çok fena ama başka türlü bir sağcılık mümkün. Çünkü amaç AKP'nin sağcılığına karşı yine sağı desteklemeyi meşrulaştırmak. Çünkü geçmişin sağcı figürlerinin eğilimleri ve kökenlerini çarpıtmanın nedeni bugün AKP'ye alternatif bir sağcılığa alan açmak.

"En azından milli" bir sağcılık... Dert bu olunca aslında bir devam partisi şeklinde görülmesi gereken AKP'nin Türkiye sağının tüm geleneklerini devraldığı ve sağcılığın bir bütün şeklinde değerlendirilmesi gerektiğinin üzerinden atlanılıyor.

Temel ortak noktanın emekçi sınıflara düşmanlık olduğu da böylece gözden kaçırılıyor. Bu ortak nokta değişmez bir nitelik olarak aslında tüm düzen siyasetini dışarıya ve dış güçlere bağlıyor. Yine aynı ortak nokta nedeniyle, herkesin dışarıyla bağlantısı olduğu ve öyle ya da böyle herkes dış güçlerden destek aldığı için, herkes birbirini milli olmamakla suçlayabiliyor.

AKP'nin muhaliflerine karşı tam da aynı söylemle saldırması, sağda yeni parti hazırlıklarına karşı kökü dışarıda suçlamasını cepte tutması da bunun bir göstergesi.

Üstelik Erdoğan'ı bu konuda yalnız bırakmayacak pek çok unsur var Türkiye'de. Hayır hemen akla AKP'nin ortağı MHP gelmesin. Bir dış tehdit tanımlamasına karşı Erdoğan'ın arkasında sıraya geçeceklerin Bahçeli ve arkadaşlarından ibaret olmadığına çok kez tanık olduk.

Erdoğan ve partisi bir nedenle geçici veya taktiksel olsa dahi ABD veya Avrupa Birliği'nin karşısında konumlandığında, onlarla mücadele etmek amacıyla Rusya veya Çin'in yanında cephe almayı savunanlar da Türkiye'deki siyasetin genel tablosuna uyumlu davranıyorlar. Dünya siyasetinde başka türlü emperyal hedeflerle hareket eden Rusya veya Çin'i dış güç olarak görmeyenler, kendilerini pek milli buluyor olabilir. Ama bugünkü dünya düzeninde Vaşington ne kadar Türkiyeliyse Moskova da o kadar Türkiyeli ve Trump nasıl bir güçse, Putin de öyle bir dış güç. Rusçuluğun, Çinciliğin millilik olarak pazarlanmasında yalanın ötesinde basbayağı zavallı ve trajik bir yan var.

Türkiye siyaseti öyle bir halde ki, AKP'yi dışarıda hazırlanan bir proje olarak niteleyenler bu iddialarında ne kadar haklılarsa, AKP de Türkiye sağının farklı fraksiyonlarına dair ya da iktidara karşı Batı'dan destek alarak hareket etmeye çalışan herkes için o denli haklı!

Dolayısıyla hepsi haksız aslında...

Hepsi haksız ve onlar için başka türlüsü mümkün değil. Çünkü siyaseten ayağını bu ülkeye basmak, bu memlekette emeğiyle geçinen milyonların hakkını savunmakla mümkün. Patronun millisi olmadığı gibi patronlar için siyaset yapanın millisi de olmuyor. Milli olmak oldukça tartışmalı bir hedef ve başka bir mesele, ama Türkiyeli olmak ve bağımsızlığı savunabilmek için Türkiye işçi sınıfının yanında durmak gerekiyor.

Bu düzenin efendilerinin çıkarlarını savunanlar bir kural olarak dünyada bu düzenin sürmesi için uğraşanlarla yan yana geliyor ve o dünyada bağımsız bir duruşa yer yok. AKP veya diğerlerinin, bugün şununla, yarın bir başkasıyla birlikte yürümesi sonucu değiştirmiyor, o yollar dış güçlerle mutlaka birleşiyor.