Tekeller zamanında siyaset

Son olarak CHP'li bir siyasetçinin sarayı ziyaret ettiği iddiası üzerine yaptılar ve havuz medyası diye tabir edilen gazetelerin hepsi aynı manşetle çıktılar. Sık sık yapıyorlar ve tek bir gazete olduklarını ispatlıyorlar. Türkiye'de bugün yayınlanan iki bilemediniz iki buçuk gazete var.

Eskiyi özlemle anmanın da hiç lüzumu yok. Doğan grubunun Türkiye'de medyaya yön verdiği günlerde de bire bir aynı manşetle çıkılmazdı belki ama daha rafine bir üslupla aynı doğrultuyu farklı şekillerde işaret eden gazeteler hazırlanırdı. Kimisi meseleyi sağdan tutardı, kimisi ortadan, kimisi ise görünüşte soldan... Zamanla bir şeyler değişti elbette ama Türkiye'deki medyanın tekelci yapısı aslında değişmedi. Doğan'ın tekelinin yerini başkaları aldı. Bugün AKP bağlantılı bir yapıyla birlikte, merkezinde Sözcü'nün olduğu ve eli kolu ilginç ortaklık ve bağlantılarla pek çok yere uzanan bir organizasyonun oluşturduğu ikili düzen medyayı belirliyor.

Tekelleşme yalnızca medyada mı görülüyor peki? Elbette hayır. Tekeller yalnızca Türkiye'de değil tüm dünyada hemen hemen her sektörü kontrol ediyorlar.

Geleneksel medyanın bir alternatifi olarak görülen sosyal medya mesela. Evet, orada şimdilik görünüşte bir çeşitlilik var gibi... Ama tüm bir alanın Çinli alternatifleri de sayarsak dört beş şirketin denetiminde olduğu ve sınırsız bir özgürlük varmış gibi hareket edilen bu platformda o şirketlerin onay vermediği hiçbir işin yapılamayacağı hep unutuluyor.

Sosyal medyaya girmek için kullanılan telefonlar da aynı kaderi paylaşıyor. Cep telefonlarında çok büyük çoğunlukla iki farklı işletim sistemi kullanılıyor. Evet yalnızca iki... Bilgisayarlarda ise açık kaynak alternatifi sayarsak üç, saymazsak yine iki...

Onlarca marka ve modeliyle pek renkli görünen otomotiv sektöründe ışık hızıyla ilerleyen birleşmelerden önce de durum pek farklı değildi. Ama şimdi işler daha dramatik bir hal aldı. O kadar marka varmış gibi görünen piyasada gerçekte bu markaları kontrol eden on civarında firma var. Tüm dünyada on...

Enerji, havacılık, iletişim, ilaç, gıda, elektronik... Listeyi dilediğiniz kadar uzatabilir, örnekleri çoğaltabilirsiniz. Markaları ve yarattığı sözde alternatiflerin zenginliğiyle övünen bu düzenin sayesinde, hemen her sektör teker teker sayılabilecek kadar şirket tarafından kontrol ediliyor. İnsanlar bazen oldukça fazla sayıda seçenek arasında tercih yapıyor gibi görünse de aslında seçim falan yapmıyorlar.

İşin en ironik tarafı paranız çok olsa bile durum pek değişmiyor. En zenginler için butik çözümler hep var elbette, onlar bu düzenin gerçek efendileri ve bu düzende özgür olan yalnızca onlar. Ama lüks tüketim deyince akla gelen 75 dünyaca ünlü markanın sahibinin tek bir firma, hatta tek bir kişi olması kimseyi şaşırtmamalı. Çok para harcayıp birbirinden farklı ve lüks markalar tükettiğini düşünen insanların hepsinin aynı tekelden alışveriş yapması, parasıyla farklılaştığını sanarken aynı sıraya girmesi bu düzene özgü bir zavallılık.

Tekeller sektörü, pazarı ve ellerinin uzandığı her yeri kontrol altında tutuyorlar. Ama en önemlisi bunu yaparken aynı yapı altında farklı seçenekler yaratarak insanların bunu fark etmemesini sağlıyorlar. Tekelci yapılardaki değişik seçenekler aslında yalnızca seçeneksizliğin bir göstergesi. Tercih ettiğini sanarken tercih edemiyor oluşu insanı bu düzene bağlayan önemli bir araç.

Tekeller zamanının siyaseti de hiç farklı değil. Ekonomik alanlar nasıl tekelleşiyorsa siyaset de aynı eğilimi gösteriyor. Partiler arasındaki ayrımlar azalıyor ve farklı partiler birkaç tekelin denetimindeki değişik markalara benzerken, parti kavramı anlamını yitiriyor. CHP'nin AKP'leşmesi, ya da AKP'nin MHP'leşmesi veya İyi Parti'nin CHP'leşmesi ve toplamda hepsinin birbirine benzemesi bu nedenle şaşırtıcı değil. Tekelleşme tektipleşme demek ve tekellerin denetlediği siyaset de bunun bir parçası.

Partilerin, tekellerin farklı eğilimdeki sosyal gruplar için yaratıp pazarladıkları markalara dönüştüğü bir dönemde, insanların tüketirken yaşadığı tercih yanılgısı kendileri için hazırlanan siyasi tercihler için de geçerli. Düzenin yarattığı seçenekler arasından seçerken gerçekten bir seçim yaptığını, özgür iradesiyle bir seçeneği tercih ettiğini düşünenler fena yanılıyor.

Tekelleşme özgürlüğün tam karşıtı ve tekeller özgürlüğün en büyük düşmanı. Hakikaten seçmek ve seçimleriniz ve özgür iradenizle varolmak mı istiyorsunuz... Tekellerin belirlediği düzen siyasetinin dışına çıkarak işe başlayabilir, özgürleşmek için bir adım atabilirsiniz. Tekelci ekonomik düzeni değiştirmenin yolu da o çünkü.