Solun ahlakı

Türkiye’nin genel ahlak anlayışında çok temel bir sorun var ve sol bu sorunu yok sayarak ya da küçümseyerek bir yere varamıyor. Laikliğin ortadan kaldırılmasıyla el ele giden bir süreç içinde ahlak tamamen dinsel bir olgu haline geldi. Şimdi AKP iktidarı insanların üzerine bu ahlak anlayışıyla giderken son derece rahat davranıyor.

Ahlak Türkiye’de bir baskı aracı artık. Dinsel faşizmin ayrılmaz bir parçası… Kadınlar ve gençler başta olmak üzere toplumun her kesimine yönelik yaşama dair dayatmanın temeli ve dolayısıyla ideolojik bir saldırı aygıtı...

Kuzeyden gelen komünist tehlikeye karşı ahlaki direnci yükseltmek… İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra 1946 yılında din derslerinin yeniden müfredata girmesi için teklif veren iki CHP milletvekili gerekçelerini böyle açıklıyorlardı. Bu teklif reddedildi ama iki yıl sonra yine CHP’nin teklifi ve onayıyla din dersleri seçmeli ders olarak müfredata girdi.

Anlayış ise hiç değişmedi. Öncelikle, komünizme karşı mücadele istisnasız ahlaki bir mesele olarak görüldü. Yetmedi, çocuklarımızı komünizme karşı korumak için ahlaki direnci yükselteceksek bunun yolu hep dinsel eğitimden geçti.

Türkiye’nin ahlakla ilgili sorununu bundan daha iyi anlatan bir örnek zor bulunur.

Buradaki komünizm vurgusu üzerinden atlanılamayacak kadar önemli. Türkiye’nin laiklik macerasını anlamak için komünizme ve genel olarak sola karşı bu düzenin verdiği mücadeleyi anlamak gerek. Komünizme karşı yürütülen savaşın laikliğin nasıl altını oyduğunu görmezden gelemeyiz.

Ancak ahlaki olanın dinsel olanla eşitlenmesi, ahlakın dini inancın doğrudan bir sonucu olarak kavranması da en az bunun kadar mühim.

Laiklik insanoğluna dinsellikten bağımsız bir ahlak anlayışını hediye etti. İnsanların bir dinsel inanca bağlı kalmadan, iyiden, doğrudan, güzelden yana yaptığı seçimlerin bir bütünselliğe ve hatta bir sistematiğe sahip olabileceği iddiasıdır laiklik; dinsellik ile ahlakın arasındaki tüm bağların kopması, ahlak ile dinin birbirinden ayrılmasıdır. Hem de insanların iyiden, doğrudan, güzelden yana seçimlerini bir dinsel inanca bağlı kalarak da yapabilecekleri olasılığını göz ardı etmeden…

Bu adımı ve ayrılığı küçümsemek, laiklikten hiçbir şey anlamamak demektir. Toplumsal yaşantının dinden arınması bu anlayış oturmadan mümkün değildir. Toplumsal yaşantı dinsel referanslarla düzenlendiği sürece de laiklik yoktur zaten.

Türkiye’de din, ahlak, siyaset arasındaki ilişki elbette 1946 yılında başlamadı. Cumhuriyet’in en cesur yıllarında dahi tamamen kopartılamayan bir ilişkiden söz ediyoruz. Ama 1923’ün attığı adımları önemsemediğimizde, ne 1946’da olanı anlayabiliyoruz, ne de bugünü…

Cumhuriyet, dinden bağımsız bir ahlak anlayışını oluşturmayı denedi. Cumhuriyetin yetiştirdiği insanların, Cumhuriyetin kendi çocuklarının bugün dahi izini gördüğümüz bu ahlakı kapitalizmin duvarına çarptı. Her şeyin alınıp satılabildiği pazarın insanı insanlıktan çıkartan, toplumu yozlaştıran, bir ülkeyi çürüten dinamikleri bu ahlakın yaşamasına nesnel olarak izin vermezdi.

Bu insanların sayısının hızla azalması bir rastlantı değildir. Cumhuriyetin namuslu kadroları ile Cumhuriyetin arasındaki çelişki, laik bir ahlak anlayışının kapitalizm koşullarındaki gelişiminin nesnel sınırlarına dair bir çelişkidir.

Bu çelişkiyi aşmanın yolu açık aslında. Pazarın dinamiklerini reddetmeden, kapitalizmin sınırlarını aşmadan tutarlı bir ahlak anlayışını inşa etmek mümkün değil artık.

AKP’nin ahlakı insanlara karşı bir savaş aygıtına dönüştürdüğü bugünün Türkiyesi’nde, AKP’ye ve gericiliğe karşı verilecek mücadelenin mutlak surette bir ahlaki boyutu da var.

Türkiye’de sol basbayağı bir ahlak mücadelesi de verecek. Sol, dinci gericiliğin Türkiye’yi cendere altına alan yoz ve çürümüş anlayışına karşı kendi ahlaki tutumunu da geliştirecek. AKP ve gericiliğe karşı kendi ahlak anlayışını insanlara anlatarak, onlara göstererek, her adımında bu anlayışı örnekleyerek kavga edecek.

Ahlakı dinin tekelinden kurtarmak için verilecek bu mücadelede eğitim, kültür ve sanat alanıyla birlikte özel bir önem taşıyor.

AKP eğitime dönük piyasacı ve dinsel saldırıyı bu önemi bilerek yoğunlaştırıyor. Ahlaki gelişimin temel amaçlardan birisi olduğu eğitim alanındaki dinselleştirme hamlesi, ahlak konusunda kapsamlı bir müdahaleyi içermesinden dolayı laiklik açısından yaşamsal. AKP’nin bu hamlesine karşı direnmeye çalışan eğitimci arkadaşlarımız laik bir ahlaki tutum geliştirme gayretiyle hareket etmeleri nedeniyle de, Türkiye’deki aydınlanma kavgası için çok değerliler.