Siyasette yeniden yapılanma

Türkiye'de burjuva siyasetinin temposu son günlerde iyice arttı. Ergenekon sürecinden sonra emperyalizmin ve dolayısıyla AKP'nin istediği gibi bir biçim alan siyasetin hareketleneceği belliydi.

Anayasa görüşmelerinin bitmesinin ardından şimdi herkes referandumu bekliyor. Daha sonra ise seçim zamanı gelecek. Bu zaman zarfında başkanlık benzeri önerilerin tekrar tekrar gündeme geleceği, siyasette önemli değişimler gerçekleşeceği şimdiden görülüyor.
İşler bu haldeyken, AKP'ye ne olacağı sorusunun önemli olduğunu kimse reddedemez. Herkes haklı olarak AKP'nin güçlenip güçlenmediğini, oy oranında ne ölçüde ve ne yönde bir değişim olduğunu merak ediyor. Ancak bir noktadan sonra bu merak yanıltıcı olabiliyor.

AKP'nin oy oranını merkeze alan her analiz bir noktadan sonra eksikli kalmaya mahkumdur. Çünkü oranlar üzerinde konuştukça Türkiye'de burjuva siyasetinin yaşadığı değişimi anlamamız güçleşiyor.

Kimse, elbette AKP'nin oy oranınının önemsiz olduğunu söyleyemez. Ancak bunun kadar önemli olan bir diğer nokta, Türkiye siyasetinin bir bütün olarak AKP'lileşmesidir. Türkiye burjuva siyaseti başka bir eksende yeniden yapılanıyorsa, bu eksenin AKP'nin bizzat kendisi olduğuna dair hiçbir şüphe kalmamıştır.

Ergenekon sürecinde ve takip eden gelişmelerde, burjuva siyasetinin bir kanadı kesin bir yenilgi almıştır. Bu yenilginin ideolojik ve siyasi etkileri iyi okunmalıdır. Bu yenilgi ya da başka bir deyişle AKP kanadının zaferi, Türkiye'de siyasetin tüm referanslarını değiştirmiştir.

Örneğin CHP ve MHP'nin yola eskisi gibi devam etmesi mümkün değildir. Bu iki parti de yeni partiler olacaktır. Yön ise AKP'nin yönüdür.
Bugünkünden daha işbirlikçi, daha gerici, daha piyasacı partilere hazır olalım. Bu, CHP veya MHP'nin bugün emperyalizm karşıtı, ilerici ya da piyasa düşmanı olduğu anlamına gelmiyor. Yine bu, henüz istifası çok taze ve bir ihtimal CHP'nin başına geri dönecek olan Baykal'ın bu gidişatta bir direnç noktası olduğu için yoldan çekildiği anlamına da gelmiyor. Ancak Türkiye'de siyasetin merkezi, emperyalizmin ittiği, AKP'nin çekiştirdiği yöne kayıyor. Bu kayışta birtakım somut adımların atılması kaçınılmaz siyaset bazen mesajlarla ilerliyor. Baykal'ın istifasına, bu istifayı takip edecek başka gelişmelere böyle bakmak gerekiyor.

Türkiye burjuva siyasetinde AKP ile tanımlanan yeni bir merkez var artık.

AKP'nin oy oranı tartışmaları işte bu yeni tanımlanan merkeze referansla yapılmalıdır. AKP'nin oy kaybetmesi kimilerinin düşündüğü gibi bir zafer anlamına gelmeyeceği gibi, oy kazanıyor olması da büyük bir felakete işaret etmeyebilir.

AKP'lileşen partilerin varlığında artık siyasetin yeni merkezi tescillenmişse, AKP'ye karşı mücadelenin önemi büyük ölçüde artmıştır. Bu bağlamda esas dikkat edilmesi gereken nokta, herkesin AKP'ye kaybettiği bir siyasi düzlemde AKP'nin oy oranı dahi eski ağırlığını yitirirken, solun en azından yükselen bir hatta durmayı başarabilmesidir. Bu düzlemde, inişe geçen bir solun yeniden toparlanması gerçekten çok zordur.
Daha sağcı bir Türkiye'de esas önemli olan artık sadece ve sadece solun kendi gücüdür. Bu güç mutlak surette artmak zorundadır. Siyasetin dengesinin bu denli kaybolduğu dönemleri felaketlerle eşitlemek sık rastlanan bir alışkanlıktır. Ancak aynı dönemlerin sıçramalar için de olanaklar barındırdığı unutulmamalıdır. Düşmanın tekleştiği ve aynılaştığı bir bağlamda, alternatifi göstermek ve anlatmak hiç olmadığı kadar kolaylaşabilir. Mücadeleyi yükseltmenin tam zamanıdır.