Özgecan'ı unutmak

Özgecan üç günde unutulur diyorlar. Bilemedin beş günde, olmadı belki biraz daha sonra. Haksızlar mı?

Türkiye burası diyorlar. Neleri unutmadık ki? Yanlış mı?

İnsan unutur. İnsanın unutması ya da unutabilmesi onun hayata tutunmasının yollarından birisidir.

İnsanın unutması değil hatırlaması sıradışıdır. Unutmak eylemsizlik, hatırlamak harekete geçme çağrısıdır ve insan genelde durur.

Hatırlamak anlamaktır aynı zamanda. Bir olayı, olguyu anlamak, onun öncesini, onu yaratan koşulları, o tarihselliği bilmekle, olaylar ve olguların birbirleriyle olan ilişkisini çözmekle mümkündür, hatırlamadan yapılamaz.

Siyaset aslında insanın unutma alışkanlığını veri alır, harekete geçmenin istisnailiğini değil. Normal koşullarda insanın unuttuğunu, hareket etmediğini biliriz ve işte bu nedenle onlara hatırlatmaya, insanları eyleme geçirmeye çalışırız.

Unutmamak ve zamanı geldiğinde hatırlatmak siyasetin işidir. Kendi haline bıraktığınızda insan bunu yapamaz, örgütlü bir akıl gerektirir.

Yalnız, örgütlü akıl unutmamayı her koşulda başarır da, hatırlatmanın bir karşılığı olması gerekir. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, insan bazen yine de hatırlamaz. Hatırlamak yalnızca hatırlamak değilse ve bir harekete geçme çağrısıysa aynı zamanda harekete geçmeyen insan hatırlamış sayılmaz. O yüzden insan bazen aslında hatırlasa dahi hatırlamaz.

Ama bazen de gerçekten hatırlamaya başlar.

İnsanın hatırlamaya başlaması değişimin işaretidir. Örgütlü aklın müdahalesine açık olma halidir.

Bugün Türkiye hakkında çok sayıda soru sorulabilir, ama sorulardan birisi şüphesiz Türkiye'nin hafızasına dairdir.

Türkiye hatırlamaya başladı mı?

Bu soru bize has bir soru değil, belli ki AKP de korkuyla aynı sorunun yanıtını arıyor. Hatırlandığında anlaşılacağını, anlaşıldığında harekete geçileceğini biliyorlar çünkü.

Özgecan için anlık olarak verilen ve çok anlamlı olan tepkilerin doğru bağlama oturduğunda hedef tahtasına bir daha çıkmamak üzere kendilerinin oturacağından eminler. Üstelik insanlar hatırlama işaretleri veriyor. Korkuları bundan...

Hatırlamadan anlayamayacağız, Özgecan'ın katledilmesinin AKP'nin yarattığı derin karanlıkla ilişkisini çözemeyeceğiz. Anlayamayınca, çözemeyince unutacağız.

Özgecan unutulur mu?

Özgecan'ın unutmamak, hatırlamakla mümkün.

Reyhanlı'ya Erdoğan'ın ve onun operasyonel örgütü MİT'in koydurduğu bombaları, ülkeyi bir savaşa sürüklemek için öldürülen kardeşlerimizi hatırlamazsak Özgecan'ı da unuturuz.

Haziran'ı, isyanı, AKP'ye karşı kadınların ve erkeklerin omuzlarında yükselen o ruhu, direnişte can verenleri hatırlamazsak Özgecan'ı da unuturuz.

Elinde sıcacık bir ekmek evine dönerken başından vurulan, aylarca direnen ama bir hastane yatağında elimizden kayıp giden Berkinimizi hatırlamazsak Özgecan'ı da unuturuz.

Soma'da, Torunlar'da ve daha onlarca madende, inşaatta, tersanede, fabrikada yaşamak için emeklerini satarken öldürülenleri hatırlamazsak Özgecan'ı da unuturuz.

Yıllardır, her gün ama istisnasız her gün karşımıza çıkan vakaları, dayak yiyen, şiddet gören, tecavüz edilen, baskı altına alınan, öldürülen kadınlarımızı hatırlamazsak Özgecan'ı da unuturuz.

Unutmayalım birisini unutursak hepsini unuturuz. Unutmayalım.

Katliam karanlıkta meşrulaşıyor, bu karanlığın sorumlusunu bilelim. Özgecan'ın katledilmesinden birkaç gün önce ensesinden tutup bir polise zorla göstericilere gaz sıktıran o eli hatırlayalım.

İnsanı sonsuz bir karanlığın dipsiz kuyusuna gönderen, alçaltarak insanlıktan çıkaran, bir katile, bir tecavüzcüye, gazcı bir polise dönüştüren o ensedeki elin sahibi, şu anda kaçak bir sarayda korkuyla unutmaya çalışıyor. Diktatörün ensesindeki el, yerli ve yabancı tekellerin eli de sıktıkça sıkıyor.

Ne onun ensesindeki el onun sorumluluğunu azaltıyor, ne de diğer katillerin, hırsızların, tecavüzcülerin, halka yönelik bütün bu şiddetin sorumlusu kişilerin enselerindeki eller kimseyi affettiriyor.

Tam tersine! İnsan olmak o eli enseden çekip almakla, boyun eğmemekle başlıyor. Boyun eğen insanlıktan çıkıyor.

Örgütlü bir aklın üstüne düşeni yapacağız ve hatırlatacağız. İnsanlar hatırlayacak ve anlayacaklar.

Hatırladıklarımızın hesabını hatırlayanlarla birlikte soracağız.

Hatırlamazlar, unuturlar, hepsi hayal bunların diyenlere, Özgecan'ın artık bir fotoğrafa dönüşmüş gözlerine bakıp yanıt vereceğiz.

Bu umut olmadan nasıl yaşanır? Başka türlü nasıl yaşanır? Ensenizdeki o elle nasıl...