Laiklik özelleştirilince

Yeni bir eğitim öğretim yılının başlangıcında Türkiye'deki eğitim sistemi için ilk söylenebilecek olan, ülkemizde kamu eliyle verilen eğitimin kesinlikle laik olmadığıdır. AKP iktidarı bilinçli ve sistemli bir şekilde devlet okullarında verilen eğitimde laikliğin kökünü kazımıştır.

Devlet okulları için yapılan bu tespitin pek tartışılır bir tarafı yoktur. Türkiye'deki tüm orta dereceli okullar planlı bir şekilde imam hatiplere dönüştürülüp dönüştürülmeyen okullardaki müfredat baştan aşağı dinselleştirilirken eğitimin laikliğinden söz etmek mümkün değildir.

Ancak devlet okullarındaki eğitimin niteliği hakkında yapılan tespitler bununla sınırla kalırsa Türkiye'deki eğitim sistemini tanımlayamazlar.

Doğrusu, pek çok özel okulun laik eğitim verdiği iddiasını bilerek ve tam da bunu dikkate alarak, Türkiye'deki eğitim sisteminin kamu ve özel okullarıyla bir bütün olarak laik niteliğini tamamen kaybettiğini, söylemektir.

Evet, Türkiye'de eğitiminin laik niteliğiyle övünen ve verdiği eğitimin kalitesini de bu niteliğiyle bağlantılandıran pek çok özel okul mevcuttur. Üstelik, bu okullar bu sayede belirli bir kitlenin ilgisini çekmekte, bu özellikleriyle öğrenci toplamakta, hadi adını koyalım, eğitimi laik bir ambalajda satmayı başarmaktadır.

Bu ambalaj çok büyük bir yanılsamadır ve bu yanılsama ne yazık ki yalnızca Türkiye'deki eğitim sistemi ile ilgili değildir.

AKP, eğitim sistemini dinselleştirmekte bu denli başarılı olmuşsa bunu eğitimdeki laikliği özelleştirilmiş bir alana sıkıştırabilmesine borçludur. Türkiye'deki islamcı iktidar, bir yandan tüm eğitim hayatını baştan aşağı dinsel kurallara göre yapılandırırken, bundan rahatsız olanlara kaçabilecekleri bir alan inşa etmiştir. AKP, bu okulların varlığından, bu okullarda örneğin “kemalist” bir eğitim verilmesinden sanıldığının aksine hiç rahatsız değildir.

AKP, hep iddia edildiği gibi, sadece kendi zihniyetine yakın özel okulları teşvik etmiyor, aksine, bir bütün olarak eğitimde özelleştirilmeden yana hareket ediyor ve bu teşviklerden “laik” eğitim kurumları da faydalanıyor.

AKP, toplumsal yaşantının dinselleştirilmesi için mutlaka gerekli olan bir şartı yerine getiriyor. Dinselliğin serpilip yayılması için bir alan yaratırken, alternatifine sivil bir yaşam alanı yaratıyor. Ama bu alanın kapitalizmin dinamikleriyle uyumlu bir biçimde devletin elinde değil özel sektörün mülkiyet ve denetiminde varolmasını sağlıyor. Kamu elindeki tüm kurumların “laik” eğitim vermeyeceğini söylerken, piyasaya işaret ediyor.

Laiklik adlı adınca kamunun elinden çıkmış ve özelleştirilmiş bir alana doğru sürülürken, aslında laiklik özelleştiriliyor.

Çıkmaz sokağın islamcı iktidar açısından güzelliğine bakar mısınız? Dinselleşen bir kamusal hayatın karşısına özelleştirilen bir laiklik konuyor. Laik bir eğitim isteyen piyasayla barışmak, piyasanın kurallarına tabi olmak zorunda kalıyor.

Bugünün koşullarında bundan daha sıkı bir ideolojik cendere kurulamaz.

Dinselleşmeden kaçanların piyasaya yakalandığı bir yapıdan söz ediyoruz. Türkiye kapitalizminin bugünkü yönelimleri en güzel böyle tarif edilebilir herhalde.

Türkiye kapitalizmi laiklikten geri dönüşü olmayan bir şekilde vazgeçmiştir. Eğitim sistemi bunun güzel bir örneğidir. Laikliğin özelleştirilmiş bir alana sıkışmasından yalnızca islamcı iktidar değil, Türkiye burjuvazisi de memnundur. Laikliğin özelleştirilerek aslında yok edilmesi onların rızasıyla gerçekleşmiştir.

Sınıflı toplumlarda genel bir kuraldır dinsel olan onunla mücadele edilmediği sürece siyasal ve toplumsal yaşantıda devamlı bir yayılma eğilimindedir. Zaten laiklik de aslında dinsel olanın siyasal ve toplumsal yaşantıdaki yayılımına karşı sürekli bir mücadelenin ismidir ve bunun devlet eliyle yapılması şarttır. Piyasa koşullarına hapsedilmiş bir anlayışın dinsel olana karşı mücadele etmesi imkansızdır. Kamunun dinselleşmeyi bizzat teşvik ettiği bugün, dinsel olan tüm sistemi açık bir şekilde belirleyecektir.

Dolayısıyla, Türkiye'deki eğitim sistemin dinselleşmesine karşı çıkmakla, eğitimin özelleştirilmesine hayır demek ayrılmaz bir bütündür. Piyasanın insafına terk edilen bir laikliğin o andan itibaren varlığından artık söz edilemez. Laikliğin özelleştirilmesi ve piyasayla barıştırılması, laikliğin idam fermanıdır.
Kimse hayal görmesin, Türkiye'de eğitim sisteminin kapitalizm koşullarında laikleştirilmesi imkansızdır.

Eğitimde laikleşme süreci için gerçekçi hedefler mi koymak istiyorsunuz? O zaman mülkiyet ilişkileriyle dinselleşmeye karşı aynı anda mücadele edip bu ikisini eş zamanlı geriletebilecek, laikliği piyasa koşullarından kurtarabilecek bir sınıfsal zemini tartışmak, sosyalizmi gündeme almak zorundasınız.