Korona virüse karşı fikir savaşı

Geçtiğimiz yüzyılın başında insanların kendiliğinden kitleler halinde toplumcu fikirleri benimsemeyeceklerini söyleyenler haklıydı. Bu durum hep iddia edildiği gibi insanın doğası gereği bencil olmasından kaynaklanmıyordu. İnsanlar evet bencildi, çünkü insanlara bencil olmaları söyleniyor, hatta söylenmenin çok ötesinde insanlar her türlü yolla bencil olmak için yönlendiriliyordu.

Fikirlerin de kendine özgü bir üretim süreci vardır. Bir yerlerde üretilir, sonra türlü araçlarla dolaşıma çıkartılır ve ardından insanlar tarafından tüketilir veya bir şekilde benimsenirler. Fikirler bu sürecin her aşamasında değişime ve dönüşüme açıktır elbette. Ancak yine de fikirlerin nerede ve kimler tarafından üretildiği ve hangi araçlarla dolaşıma çıkartıldığı nitelikleri açısından belirleyicidir. İçinde yaşadığımız toplumsal düzen yalnızca topla tüfekle, asker ve polisle yani zorla değil, bu düzenin devam etmesinden yana olan insanların sistemli bir şekilde ürettiği fikirlerle de savunulur.

Bu fikirler insanları bencil yapar.

Bu fikirler insanları bu düzenin alternatifsiz, tek seçenek olduğuna inandırır.

Bu fikirler insanları üretmek için sermayeye mahkum, patrona muhtaç olduğunu düşündürtür.

Din ve dinsel gericilik, her türden bilim düşmanlığı, ırksal üstünlük efsaneleri, milliyetçi hezeyanlar bu fikirlerle yayılır.

İnsanlar kendiliğinden bu saçmalıklara inanmaz. Cehalet üretilen bir olgudur mesela. İnsan yalnızca eğitimsizlikten cahil olmaz; aynı insan cahil olmak için de eğitilebilir. Eğitim bu düzenin elindeki en etkili fikir üretme mekanizmalarından birisidir ve üstelik insanları eğitimsiz bırakmak da yine bu düzenin bir tercihidir.

Geçtiğimiz yüzyılın başında bu devasa ve korkunç mekanizmaya karşı, yalnızca, toplumun çoğunluğunun çıkarları doğrultusunda sistematik bir şekilde fikir üreten ve yayan, başka bir örgütlü mekanizmanın başarı şansı olduğunu söyleyenler işte bu nedenle haklıydı.

Bu fikirleri kapitalizm üretiyor ve yayıyorsa, aynı fikirlerin zayıflaması, güç kaybetmesi veya başka fikirlerle yer değiştirmesi için kapitalizmden bağımsız bir odağın alternatif fikirler üretip bunları yayarak mücadele etmesi gerekiyordu. Çoğunluğu değil belki ama düzeni değiştirecek kadar insanı devrimci fikirlerin etrafına toplamanın başka yolu yoktu.

İnsanların yalnız başlarına düzenin fikirlerine direnmesi mümkün değildi…

Hâlâ da değil. Üstelik şimdi daha tecrübeliler ve ellerindeki araçlar da daha güçlü ve yaygın.

Ama düzenin işleyişinde sorunlar çıktıkça fikir üretmekte ve bunları dolaşıma sokmakta zorlanıyorlar ve bu açıkça görülüyor.

Yeni değil, bir süredir insanlığın önüne geleceğe dair bir umut yaratacak fikirler koymakta güçlük çeken kapitalizm, korona virüs salgınının belirlediği bir ortamda yalnızca maddi dünyada değil, fikirler dünyasında da bir bunalım yaşıyor. Ancak hem edindiği deneyim hem de şu anda tek gerçek rakibi sosyalizmin güçsüz olması nedeniyle direnmeyi başarıyor.

Düzen fikir üretmeyi sürdürüyor. Örneğin yıllardır tavizsiz bir şekilde savunulan neoliberal sistematiğin en azından bir süreliğine terk edilebileceğine dair işaretler veriyor. Bu virüs kapitalizmin her açıdan ne denli kırılgan ve akıldışı bir sistem olduğunu gösterdikçe devlet müdahalesinin önü açılıyor.

Devlet yalnızca ekonomik alanda, örneğin piyasalara müdahale ederek, ya da çeşitli ülkelerde sınırlı kamulaştırmalarla alanını genişletmiyor. Bir süredir devam eden toplumsal ve siyasi alanda otoriterleşme eğilimi de virüse karşı alınması gereken önlemlerin açtığı alanda meşrulaşıyor.

Bu eğilimlerin daha da güçleneceğine dair işaretler var. Her açıdan daha müdahaleci bir kapitalist devlet gelecek dönemin hakim unsuru olabilir.

Bu kapitalizm için yeni bir fikir. Bu noktada önemli olan fikrin bizzat bu düzen tarafından bu düzenin geleceği için üretilmesi.

Devletin ekonomik ve toplumsal alanda güç ve ağırlığının artması ancak bu vesileyle düzen karşıtı toplumcu ve kamucu fikirler güçleniyor ve yine bu somut gelişmeler işçilerin günlük yaşamlarında bir işe yarıyorsa olumlu değerlendirilebilir. Tersi durumda, sosyalizm fikriyle ilişkisi kurulmayan, kapitalizmin otoriter eğilimlerini güçlendirecek devletçi yönelimlerin geniş kitleler açısından bir değeri olamaz.

Kapitalizmin zor zamanlarında başvurduğu bu olağanüstü önlemleri sosyalizm mücadelesi açısından anlamlı ve kullanışlı kılacak tek adım, düzenden bağımsız bir odağın kendi ürettiği fikirleri sistematik bir şekilde yayması, mesela bütünsel bir talep listesinin etrafında mücadeleye çağırmasıdır.

Tüm üretim araçlarının kamulaştırıldığı, doğal ve toplumsal bütün kaynakların halkın çıkarları için planlı bir şekilde seferber edildiği bütünsel bir programı ısrarla savunmak, bu düzenin dokunulmaz olmadığını ilan etmek işte bu yüzden değerli. Önce korona virüsü, sonra da tüm insanlığı tehdit eden kapitalizmi yenmek için fikirler savaşını kazanmak yolunda atılmış bir adım bu.