Kaçak sarayın eşekleri

Fethullah Gülen son konuşmasında sarayı kastederek o kadar eşek değilim demiş. Yapabilirmiş. Yaptıkları yetmemiş. Daha fazlasını yapabilir, yaptıklarının üstüne bir saray kondurabilirmiş. Erdoğan da geldiği gibi gidermiş.

Gülen, Erdoğan'ın gelişinde, iktidarını sağlamlaştırmasında, düşmanlarını tasfiye etmesindeki payını unutmuş demek ki. Sarayın inşasına katkısı hiç yokmuş gibi davranan bu gericinin sicilini unutmak mümkün mü?

Ama unutanlar var...

Tıpkı davanın bir zamanlar en tepesindeki Abdullah Gül'ü, Erdoğan'ın askerleri nasıl fırçaladığını gururla anlatmaya devam eden Arınç'ı unutanlar olduğu gibi. Hamamönü tayfasının tamamının geçmişini hatırlamamak için ellerinden geleni yapanlar, AKP'yi göndermek için AKP'den medet umuyor, AKP'den kurtuluşu AKP'den bekliyorlar.

Öyle bir ülke ki bu AKP'nin alternatifi yine AKP!

Herkes gözünü AKP'ye dikmiş, heyecanla olan biteni izliyor. Hükümet sözcüsü Kurtulmuş dahi şikayet ediyor ve Beştepe ile hükümet arasında bir gerilim yok boşa heveslenmeyin, Reis emrediyor biz yapıyoruz diyor.

Kurtulmuş'un iddia ettiği kadar gerilimsiz olması mümkün mü? Elbette değil. Özellikle dışarıda oldukça zor anlar yaşayan Erdoğan'ın bu sıkışmışlığının içeriye, hükümetle olan ilişkilerine, yandaşı ve muhalifiyle partisine yansımaması imkansız tamam da, AKP'nin iç gerilimleri AKP'ye alternatif bir odağı işaret etmiyor ki. Tam tersine, bu gerilimlere yaslanarak üretilen her senaryo, AKP'nin Türkiye'deki tek gerçek iktidar seçeneği olduğu algısını güçlendiriyor.

Bir zamanlar yüzlerini Gülen ve cemaatine dönenler şimdi AKP'nin içinde bir umut ararken AKP'yi zayıflatmıyor, aslında AKP'yi umudun tek adresi olarak gösteriyorlar.

Seçimlerin üzerinden o kadar da çok zaman geçmedi, unutuldu mu yoksa? Sandıklarda AKP'yi göndermenin değil geriletmenin, üstelik AKP'yi yine iktidarda tutarak, koalisyon ortağı yaparak geriletmenin hedeflendiği bir ülkeydi burası. Bu dahiyane stratejiyi üreten siyaset mühendisleri, aynı mantıkla girilen ikinci seçimde sağcı tabanın koalisyondan kaçarak tek başına iktidar hedefiyle AKP'de toparlanmasına da şaşırmıştı hatırlayacaksınız.

AKP ile Müslümanlık yarışına da yine benzer bir hedefle girilmişti. AKP ancak AKP'ye benzeyerek onun tabanından oy çalarak geriletilebilirdi. Gerçek Müslümanlığı onlar değil muhalefetteki partiler temsil ediyordu. Oysa bu yarışın kendisinin ülkeyi daha da gericileştirecek olmasından dinselleşmenin asıl aktörünün kazançlı çıkacağı gayet açıktı. Bunu da kimse umursamadı. Yarış hız kesmeden sürerken, AKP de doğal olarak kazanmaya devam etti.

Suriye'de sözcüğün tam anlamıyla sıkışan ve zor günler geçiren Erdoğan'ın yurtdışı gezisinde kendisine CHP sorulduğunda gülmesinin nedeni açık değil mi?

İçerideki rakibi CHP olan biri gülmeyip de ne yapsın...

Fethullah Gülen saray yapacak, içine oturacak kadar eşek değilim demiş. Değil gerçekten.

Saray yapanlar, yapılmasına yardımcı olanlar, sonra yolları ayıranlar ya da ayırmaya hazırlananlar da değil. Gülen haksızlık yapmasın.

AKP'yi alternatifsiz bırakanlar, attıkları her adımla AKP'nin alternatifi AKP'dir algısını güçlendiren, siyaset herkesin yarıştığı ama hep AKP'nin kazandığı bir oyundur tanımını insanlara benimsetenler de değil. Siz de haksızlık yapmayın.

Eşek mi arıyorsunuz, hep birlikte ülkeyi bu hale getirirken hepimizi eşek yerine koydular, işte tam oraya bakın...