IŞİD'i bitirecek güç belli oldu

Paris katliamından sonra bir kez daha görüldü ki, dünya üzerinde IŞİD'i durdurabilecek bir tane güç var. IŞİD'in ortaya çıktığı ve hareket ettiği koşulları anlamadan bu kanlı çeteyi neyin durduracağını söylemek imkansız.

Şimdi bu terörden şikayet eden batılı ülkelerin, IŞİD'in yalnızca Suriye'de onbinlerce eli kanlı katili istihdam edecek büyüklüğe ulaşmasındaki somut rollerine dair her gün başka bir ipucu ortaya çıkıyor.

ABD, Fransa, Almanya ya da diğerleri IŞİD'e sadece lojistik ve finansal destek sağlamadılar. Batılıların örgüte verdikleri desteğe dair onlarca veriye kolayca ulaşmak mümkün. Batılı ülkelerin ürettiği her türlü silaha kolayca ulaşabilen IŞİD, silah için harcayacağı parayı da yine Batılılardan kazanıyor. Milyonlarca dolarlık ekonomik büyüklüğe ulaşan, neredeyse yoksul bir devlet kadar ticaret yapabilen bu çetenin düne kadar bir tane petrol tankerinin bombalanmamasına kim rastlantı diyebilir?

Türkiye'nin, Katar'ın, Suudi hanedanının IŞİD'e sağladığı olanaklar hakkında, çeteye akan paradan, gönderilen kasa kasa silahlardan, militanların IŞİD topraklarına geçişi gibi konulardan konuşmak ise gerçekten gereksiz. Bunlar herkesin malumu...

IŞİD modern dünyanın en gelişkin çok uluslu projelerinden birisi. Bu projeye kim ne kadar dahil oldu, kim hangi aşamada nasıl sorumluluklar üstlendi ve kim ne zaman devreden çıktı soruları hem önemli, hem de belli açılardan önemsiz artık. Bu detaylar, suçlu ülkelerin sicilini anlamak açısından mühim olabilir, ama IŞİD'in durdurulması söz konusuysa aynı detayların bir anlamı yok. Geçmişte IŞİD'e öyle ya da böyle bir şekilde destek vermiş bir ülkenin bu çeteye uzun vadeli bir zarar vermesi imkansız.

Üstelik, bu ülkelerin sorumluluğu yalnızca sağlanan maddi olanaklardan ibaret değil. Daha ötesi de var. IŞİD'in kendisine yaşam alanı bulduğu sosyal yapının yaratılmasının sorumlusu da yine aynı ülkeler.

IŞİD, yalnızca yerleştiği Suriye ve Irak topraklarındaki sosyal yapıdan, bu ülkelerin paramparça edilmiş siyasi ve iktisadi atmosferinden beslenmiyor. Bu örgüt dünyanın dört bir yanından militan devşiriyor. Paris'ten, Viyana'dan, Oslo'dan, İstanbul'dan, onlarca farklı kentten geliyorlar ve ortak noktaları var. Bu düzenin dışarı ittiği, bu düzene tutunamayan, bu dünyaya dair aslında hiçbir umut beslemeyen insanlar bunlar.

Gözü dönmüş katilleri anlamak zorunda değiliz. AKP'li şarlatanların herkesi davet ettikleri gibi çeteye katılan bu eli kanlı fanatikleri anlamaya çalışmak dünyanın en gereksiz ve saçma işi.

Ancak bu fanatiklerin dünya üzerinde hüküm süren bu düzenin artıkları olduğunu bilmeliyiz. Bu artığın gayet bilinçli uygulanan bir ekonomik ve siyasi yaklaşımın sonucunda ortaya çıktığını da...

Dünya üzerinde gittikçe derinleşen eşitsizlik, kendiliğinden, rastlantıyla ortaya çıkmadı. Bu yağma düzeninin dünyanın milyarlık nüfus ölçeği düşünüldüğünde gerçekten bir avuç denebilecek insanı daha zengin, geri kalanını daha yoksul, bir kısmını ise çok yoksul yapacağını, şimdi eşitsizlikten dem vuran holding patronları da, bunların emrindeki akademisyenler de, patronlar adına siyaset yapan, ülke yöneten utanmazlar da gayet iyi biliyordu.

Derinleşen eşitsizliğe mutlak bir gericileşmenin eşlik etmesi gerektiği ise bir kuraldı. Yoksullaştırırsanız gericileştirmek zorundasınız ve böylesi bir sefaleti ancak karanlıkta gizleyebilirsiniz.

Üstelik, karanlık, yalnızca ezilen kesimleri denetim altına aldığınız bir silah değildir. Karanlık tıpkı bugünlerde olduğu gibi, bu karanlığın dışında kalan kesimleri de korku ve dehşet yoluyla yönlendirebilecek çok işlevli bir araçtır. Düzenin dışına tükürdüğünüz artıklarla, ezilen ama düzenin içinde kalan insanları öldürüyorsunuz, öldürmediklerinizi de koruyacağım bahanesiyle daha fazla baskı altına alıyorsunuz. Başka hiçbir düzen bu kadar aşağılık işi aynı anda böylesi bir utanmazlıkla yapamaz...

IŞİD, uluslararası tekellerin, patronların, sermaye düzeninin daha fazla kazanma hırsının gerici karanlıkla buluştuğu yerde büyüdü ve büyütüldü. Kârlar arttıkça, karanlık da arttı.

Şimdi, diyelim ki, tekeller bu çeteyi gözden çıkardı. Lojistik ve finansal desteği kestiler. Erdoğan'ı bile koalisyonun parçası yaptılar ve askeri olarak IŞİD'i gerilettiler.

Bu IŞİD'i bitirebilir belki ama gericiliği ve dolayısıyla bu gericilikten doğan terörü asla. Dinsel fanatizm geri dönecektir.

Derin eşitsizliğin, saklanamaz yoksulluğun gerçek bir kriz dinamiği olduğu doğrudur. Dünyayı yönetmek her geçen gün bu dinamik nedeniyle daha da zorlaşıyor, zorlaştıkça IŞİD ve benzerlerine ihtiyaç artıyor.

Dolayısıyla vazgeçemezler. Kazandıkları paradan, elde tuttukları servetten vazgeçemeyecekleri için, dinselleşmeyi ve gericiliği gözden çıkaramazlar.

Bu düzenin devam etmesinden kimin çıkarı yoksa, IŞİD'i bitirecek güç de odur.

Para ve mülk sahipleri değil, mülksüzler ve emekçiler IŞİD'in üzerine cesaretle yürüyebilir.

Gerici teröristler öfkeli fanatikler olabilir. Ama o öfke, işçilerin patronlara karşı duydukları birleşmiş ve örgütlü öfkenin yanında hiçbir şeydir. Gericiliği de, bu fanatiklerin asıl sahiplerini de bu dünyadan süpürüp atacak olan bir sınıfın diğerine duyduğu işte o tarihsel nefrettir.