IŞİD petrolleri ile Kürt petrolleri arasındaki köprü: Erdoğan hanedanı

IŞİD'in petrol ticareti ile ilgili tartışma Rus uçağının Türk jetleri tarafından düşürülmesinden daha önce başlamıştı. IŞİD'e karşı mücadele ettiği iddia edilen ABD liderliğindeki uluslararası koalisyonun, IŞİD'in tek olmasa da en önemli gelir kaynağını kesmek doğrultusunda adım atmaması herkesin ilgisini çekiyordu.

Bir yılı aşkın süre boyunca koalisyon bir tane petrol tankerini dahi bombalamamıştı. Bu konu hakkındaki sorgulamalar ise hep aynı biçimde yanıtlanıyordu; hedefleri doğrultusunda sivilleri katletmekten bir an bile çekinmeyen, eski Yugoslavya'da, Irak'ta, Afganistan'da ve daha pek çok ülkedeki bombardımanları sırasında sayısız masumun ölümüne neden olan ABD, tanker sürücülerinin IŞİD mensubu olmama olasılığını bahane ediyordu.

Bunun gerçekten bir bahane olduğu, ABD'nin her zamanki gibi sivil kayıpları hiç düşünmediği Kasım ortasında anlaşıldı ve koalisyon, tankerleri bombalamaya başladı. Sürücülerin cihatçı katillerden oldukları ya da bu saldırılar sırasında sivil hedeflerin zarar görmeyeceği kesinleşmemişti. Strateji değişmişti ve ABD vuruyordu.

Çünkü Rusya da vuruyordu. Üstelik Rusya Suriye yönetimi ile eşgüdümlü hareket ettiği için, ABD ve müttefikleri gibi IŞİD tesislerini hedef alma bahanesiyle arada Suriye yönetiminin tesislerini bombalamıyordu.

Ama bombardıman büyük problemin yalnızca bir tarafı ile ilgiliydi. Çünkü ortada bir ticaret vardı ve ticaret en genel anlamıyla bir satıcıyı, alıcıyı ve pek çok durumda bu ikisini buluşturan bir aracıyı içermek zorundaydı. Bombardımanın hedefindeki taşıma bu zincirin yalnızca bir halkasıydı ve aracı zorlansa da, alıcı ile satıcıyı bir yolla buluşturmayı başarıyordu. ABD liderliğindeki koalisyon her zaman yaptığını yapıyor, aracı ile alıcıya dokunmadan yaptığı müdahale ile IŞİD'in mali kaynaklarını kestiğini ve katillere karşı mücadele ettiğini iddia ediyordu.

Rus uçağı tam bu sırada düşürüldü ve Putin herkesin konuştuklarını açıkça ifade etmeye, aracının ismini söylemeye, hatta bağırmaya başladı.

Erdoğan ailesinin IŞİD petrollerinin dünyaya satışı konusundaki rolü hakkında ABD ve diğer NATO üyeleri şimdilik sessizliklerini koruyorlar. Ama tüm gözlerin Erdoğan'a çevrilmesini sağlayan, Erdoğan'ı bir yalanlama makinesine çeviren Putin de henüz iddiaların tamamını dillendirmiyor.

Herhalde kimse hacmi milyarlarla ölçülen bu ticaretin Türkiye'ye çekilen bahçe sulama hortumundan hallice borular vesilesiyle yapıldığını düşünmüyor. Bu hacimdeki petrol ticareti için başka bir altyapı gerekiyor. Daha da büyük bir ticaret için kurulmuş ve dolayısıyla bu yasadışı trafiği içinde eritebilecek, görünmez kılmasa da, fark edilmesini zorlaştıracak bir altyapı...

Ama Ortadoğu ilginç bir yer. İlginç çünkü IŞİD petrollerinin taşınmasında ve ticaretinde kullanıldığı iddia edilen altyapının kendisi de uluslararası hukuk kuralları düşünüldüğünde yasadışı!

İsteyen Erdoğan ailesinin ticari öngörüsüne şapka çıkarabilir, isteyense siyasi iktidar ile para ve patronlar arasındaki ilişkiler üzerine düşünebilir ancak hikaye 2009'da başladı. Erdoğan'ın damadı ve yeni kabinenin Enerji Bakanı Berat Albayrak'ın tepe yöneticiliğini yaptığı Çalık Holding'in yurtdışında bu tarihte kurdurduğu şirketler, o zaman Erdoğan'ın başında olduğu Bakanlar Kurulu'nun 2011 Temmuzu'nda aldığı karar sayesinde kazandığı imtiyazla 2012'de faaliyete geçtiler ve Irak Kürdistanı'nın petrolünü, Irak merkezi hükümetinin durdurmak için tüm çabalarına karşın taşımaya başladılar. 2014 yılında inşa edilen ve Irak Kürdistanı'nı Yumurtalık'a bağlayan boru hattının devreye girmesinden sonra hacim daha da büyüdü.

Böylece daha bağımsızlık kazanmadan merkezi hükümetten ayrı uluslararası ticaret yapan Irak Kürtlerini dünyaya Erdoğan ailesi bağlamış ve Kürtlerin bağımsızlık yolunda attığı adımları somut biçimde desteklemiş oldu.

Her zamanki gibi orada durmadılar, frenleri olmadığını bir kez daha gösterdiler.

İşte son bir yıldır IŞİD petrollerinin ticareti için kullanıldığı iddia edilen altyapı bu! IŞİD'li katillere ait ham petrol bir şekilde Irak Kürdistanı'na taşınıyor, oradan Yumurtalık'a pompalanıyor, Yumurtalık'tan da alıcılara servis ediliyor ve tüm bu işlem doğal olarak Kürt petrollerini taşıyan şirket tarafından yapılıyor. Bir diğer deyişle bu şirketin ortakları olan Çalıklar, Albayraklar, Erdoğanlar, belki de en doğru ifadeyle Erdoğan hanedanı tarafından.

Ama uluslararası alanda bu kadar çok aktörün dahil olduğu bu denli karmaşık bir işin tek sorumlusu Erdoğanlar denebilir mi? İddialar doğruysa, kendi petrolünü satmak için tüm olanlara göz yuman Barzani yönetimindeki Kürtlerin bu işte bir suçu yok mu?

Peki ya Yumurtalık'tan sevk edilen ve muhtemeldir ki içinde IŞİD petrolü de olan Kürt petrolünün alıcısı olan İsrail'e ne demeli? Evet, şaşırmayın, Erdoğan'ın kan davası olduğu iddia edilen İsrail bu. Kürt petrolünü Erdoğanların şirketinden alıp tüm dünyaya pazarlayan ve IŞİD'le mücadele ettiği söylenen ABD'nin bölgedeki en yakın müttefiki olan İsrail...

Böylesine büyümüş ve her yanı sarmış pisliği, IŞİD'çi katilleri bu coğrafyadan temizleyebilecek tek güç işte bu nedenle belli.

Bölgemizden katilleri, hırsızları, çürümüş siyasetçileri ve tüm bu olanlardan çok büyük paralar kazanan patronları pislikten, çıkar ilişkilerinden, ahlaksızlıktan kimin çıkarı yoksa onlar temizleyecek.