Hulusi Akar alçaklığın tanımını yapmış

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kabinesinde Milli Savunma Bakanı olarak görev yapan Hulusi Akar, mecliste CHP'li Özgür Özel'le tartışırken alçaklığın tanımını yapmış. Genelkurmay eski başkanı, o dönem hapiste tutulan arkadaşlarına atıfla, arkadaşlarını ziyaret etmeyen alçaktır demiş.

Akar'ın hapishaneyi ziyaret edip etmediği eski silah arkadaşları arasında hâlâ tartışılıyor. Geldi ama bu suçunu azaltmaz diyen de var, zaten hapishane sorumlusuydu o yüzden geldi, gelmeyip de ne yapacaktı diyen de...

Belli ki bir dönem beraber yürüyenlerin yolları sonradan ayrılmış ve o dönemden bir hesap bugünlere kalmış. Kapanmamış ve kapanamayacak bir hesap bu. Çünkü aynı dünyanın insanları bunlar ve şimdi taraflar birbirine ateş püskürürken, genelkurmay eski başkanı kendisini son derece tehlikeli sulara atıp bir alçaklık tartışması açarken ait oldukları bu dünyanın kepazeliğini itiraf ediyor.

Bu dünyanın esası problemli. O dünyada Türkiye ve halkı yok. O dünyada başka ülkeler ve o ülkelerle işbirliği halinde memleketin iliğini kemiğini kurutan bir azınlık var.

Şimdi Akar'la hesaplaşmak için ortaya atılanlar da aynı dünyanın insanı olduğu için Hulusi Akar'ı Hulusi Akar yapan, o dünyanın asıl özelliğine vurgu yapamıyor. Bu vurgu yapılmadığı zaman da asıl meselenin üzerine gidilmediği için hesap elbette kapanmıyor.

Ergenekon'un ateşi henüz soğumamışken, 2012 yılında, ABD Genelkurmayı'nın ikinci adamına Türkiye ziyareti öncesinde iletilen bilgi notunda NATO'nun lider ülkesinin yetkilileri Akar'ı şöyle anlatıyor: “Sizin asıl muhatabınız, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, harika İngilizce konuşuyor, parlak ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki çalışmalara ve gelişmelere tamamen hakim.”

Kariyeri boyunca pek çok NATO görevinde bulunmuş, NATO tedrisatından başarıyla geçmiş Akar'ı en iyi onlar tanıyor.

Arkadaşları hapse atılırken, önce genelkurmay başkanlığı, sonra savunma bakanlığı yolunda kararlı bir şekilde ilerleyen Hulusi Akar'ın tüm bu gelişmelere tamamen hakim olduğu ABD resmi belgelerine girmiş. Aslında bu ordunun içini çürüten virüsün NATO'culuk olduğu ispatlanmış.

Ancak o günlerde ya da bugün Akar'la hesaplaşanlardan bir tanesi bile bu NATO'culuğun aslında ne olduğunu çıkıp anlatmamış. NATO'ya karşı çıkanlar dahi NATO'nun arkasındaki sermayeye, NATO'nun hedef aldığı emekçilere vurgu yapmamış, NATO'nun bir terör örgütü olduğunu itiraf edememiş.

Tüm bunlar ortadayken şimdi Akar'ın aslında kim olduğu ve o dönemde ne yaptığı tartışılıyor... Ama aslında tartışılmıyor... Çünkü bir dönem Akar ne yaptıysa aynısını yapanların, üstelik bugün dahi o zaman yaptıklarının arkasında duranların, Akar'ı tartışmaları imkansız. Hulusi Akar geçmişte veya bugün doğru yaptığı için değil, karşısında konumlananların o gün de bugün de yanlış yaptıkları ve esas meseleyi görmezden geldikleri için...

Oysa arkasında NATO olanın sermayeye bağlılığı, emekçilere düşmanlığı bakidir. 

Emekçilere düşman olan bu memleketle bir bağ kuramaz. Bu toprakları memleket yapan emekçi halkla ilişkilenmeyen, işbirlikçi patronlarla hesaplaşamayan Türkiye'ye ayağını basamaz. Öyle ya da böyle patronların yanında yer alan insan bu ülkeyi sevemez. 

Emeğiyle geçinen milyonları değil bir avuç zengini savunanların, bu milyonların yaşadığı ülkenin değil zenginlerin amaçları doğrultusunda başka ülkelerin çıkarlarını kollayanların dünyasına ait olan bu insanlardan her şey beklenir. Bütünüyle yanlış olan bu dünyaya açıkça yanlış diyemeyen de hiçbir hesabı kapatamaz.

Kim kimi satmış, kim kime ihanet etmiş, kim kimin arkadaşıymış... Boşverin... Sağcılıktan, sermaye destekçiliğinden, emekçi düşmanlığından, NATO'culuktan tek bir doğru dahi çıkmaz. Bugün tanık olduğumuz kepazeliğin özeti budur.

Zor günde arkadaşını ziyaret etmeyen alçaktır demiş Hulusi Akar. Doğru doğru olmasına da, halkına, ülkesine düşman olmak alçaklık değil mi? Bu meseleyi ne yapacağız...