Hiçbir şeyin değişmediği bir ülkede Erdoğan'ın gitmesine razı mısınız?

Bugün Türkiye'de çok geniş bir kitle ülkenin hali hazırdaki koşullarını kabullenmiş durumda ve aslında tek bir şikayetleri var: Erdoğan. Memleketteki tüm işaretler ne yazık ki aynı gerçeği işaret ediyor; Erdoğan ve fazlasıyla onun şahsında somutlanmış ve ona mal edilmiş uygulamalar ortadan kalktığında herkes rahatlayacak.

Eğitimde dincileşme, toplumsal hayatın gericileşmesi, AKP iktidarı boyunca çıkmış tüm emek düşmanı yasalar, doğadaki tahribat, kentlerdeki büyük dönüşüm ve daha niceleri... Tüm bunlara alışmış bir toplum var karşımızda. Tüm bunlara alışmış ama Erdoğan'a alışamamış bir toplum...

Bugün Erdoğan gitse ve hayat tam bugün olduğu gibi devam etse, mesela yeni imam hatip açılmasa ama eskilere de dokunulmasa... Ya da Ramazan'da öğle vakti Türkiye'nin onlarca kentinde bir tane açık lokanta olmasa ancak büyük kentlerdeki bazı yerlerde içki dahi içilebilse... İmamlar bazı hastanelerde sağlık personeli gibi hasta tedavi etmeye devam etse lakin bu her hastaneye yaygınlaştırılmasa... AVM'ler, ormanın içine yapılmış siteler, kentin her yerinden plansız bir şekilde fışkıran gökdelenler dursa ama yenileri de yapılmasa... HES'ler, madenler, doğayı tahrip etmiş bütün işletmeler faaliyetlerine devam etse ancak başka projelerin hayata geçmesine izin verilmese... Öyle değil elbette lakin tüm bunları tek başına Erdoğan yapıyor olsa ve Erdoğan gittiğinde AKP'nin iktidarında yaşadığımız dönüşüm bir düğmeye basılarak o anda dondurulsa... Hatta tüm bunlara ilaveten herkesin dört gözle beklediği ve yine Erdoğan'ın engellediği düşünülen müzakere süreci yeniden başlasa...

Ne olur Türkiye'de? Ülke derin bir nefes alır ve rahatlar. AKP'nin memlekete yaşattığı muazzam yıkım unutulur. Unutulur çünkü zaten her gün içinde yaşanılan ortam budur. Her gün içinde yaşanılan ve yaşanırken alışılan...

İnsanların AKP Türkiyesi'nde şekillenen hayata, bu yıkıma alışmasının önündeki tek engel siyaset olabilir. Türkiye'nin ilerici birikiminin tamamen teslim alınamadığı, aydınlanmacı bir damarın her şeye karşın bir yerlerde kafasını kaldırıp direndiği doğrudur. Ancak bu birikimin ve direngenliğin aynı şekilde siyaset sahnesinde temsil edilmediği, siyasete taşınmadığı da en az bunun kadar doğrudur.

Bu toplumsallığı temsil etme iddiasındaki Türkiye sosyal demokrasisinin CHP ve HDP'siyle bugün görevi, Türkiye ilericiliğinin AKP Türkiyesi'ne alışmasının ve bu yeni ülkeyle barışmasının sağlanmasıdır. Bu görev için de en kullanışlı araç artık tüm dünyada bir nefret nesnesi haline gelmiş Erdoğan'dır. Bugünkü koşullarda Erdoğan giderse kimsenin şüphesi olmasın bu görev başarılır.

Bu iki parti de bazı başlıklarda yeni gerici adımlara itiraz etseler dahi bu dönüşümlerin geri alınması için en ufak bir çaba harcamıyor, örneğin imam hatipler kapatılsın, zorunlu din dersleri kaldırılsın, imamlar hastaneden çıksın demiyorlar. Rant ekonomisine dair tek köklü itirazları yok ve kentlerin bağrına plansız bir şekilde inşa edilmiş gökdelenleri ve AVM'leri yıkacağız, doğayı tahrip eden ve insan sağlığını tehdit eden madenleri kapatacağız diye ortaya çıkamıyorlar.

AKP Türkiyesi'nde kurulmuş, yapılmış, hayata geçirilmiş tek bir şeyi dahi yıkma ya da geriye döndürme iradesine sahip olmayan bir ilericilik olur mu? Türkiye ilericiliği işte tam buraya sıkıştırılmak isteniyor ve ilericiliğin ülkenin hali hazırdaki koşullarıyla barışması bekleniyor. Yıkıcı bir cesarete sahip olmayan, düzen dışına çıkmayan siyaset insanların AKP Türkiyesi'ne alışmasını ve böyle bir ülkeye rıza göstermesini sağlıyor.

Toplumsal tabanın teslim olmadığı ama bu tabanın geniş ölçüde temsil edildiği siyasi yapıların varolan koşullarla barıştığı bir denklem geçici olmaya mahkumdur. Böylesi bir denklem yalnızca siyasi bir anomaliyle varlığını sürdürebilir. Türkiye'de bu anomalinin ismi Erdoğan'dır. Erdoğan'ı bu denklemden çıkardığınızda toplumsal yapı siyasetle uyumlu hale gelir ve siyasetin onu yönlendirdiği bir zemine oturur.

Elbette bu denklemi çözmenin başka bir yolu daha var. Teslim olmayan ilericiliğin kendisi gibi teslim olmayan ve AKP Türkiyesi'yle barışmayan bir siyasi yapıyla temsil edilmesi... Bu hedef doğrultusunda atılan her adım, elde edilen her mevzi önemli.