HDP'yi kemalist ilan ettiler

AKP için yaklaşan İstanbul seçimlerinde muhafazakar Kürtlerin oyunu almanın en kolay yolu kemalizm tartışmasını ısıtmak olabilir mi?

Son günlerde yazılan, çizilen ve konuşulanlara bakılırsa, AKP'liler, Kürtlerin ama özellikle de muhafazakar Kürtlerin kemalizm karşıtlıklarını hatırlamalarını ve bu doğrultuda hareket etmelerini sağlamak için en etkili yöntemin aynı taban üzerinde söz sahibi HDP ile kemalizm arasında bir bağ kurmak olduğunu düşünüyorlar.

HDP ile tabanı arasına kemalizmi sokmak... Kürtlere HDP de kemalizmin bir parçası demek... Saçma mı? O kadar da değil...

Cumhuriyet devriminin temsil ettiği bazı değerlerle kavgalı olanların bir siyasi odağı düşmanlaştırmak için onu "kemalist" ilan etmeleri Türkiye'de yeni bir taktik değil. Bunu sıklıkla yapan liberallerin işi AKP'yi kemalistlikle suçlamaya kadar götürdüklerini hemen hatırlayalım...

Ama kemalizm söylemi doğal olarak Atatürk'ün kendisini çağrıştırıyor ve bir seçim öncesinde Atatürk'le açıktan kavga etmek son derece riskli. Hele lideriniz bir süredir tersi doğrultuda adımlar atmış ve 19 Mayıs günü de Türkiye'de geniş bir toplamın cumhuriyetin kurucu önderine dair hassasiyetlerini kaşımayacağını tekrar göstermişse, böyle bir taarruzun tercih edilmeyeceği ortada.

Ancak AKP ve muhalefetin elbirliğiyle ülkeyi getirdiği noktada başka bir gerçek var.

Türkiye'de bir isim olarak Atatürk'le kavga etmek zor, ama Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu cumhuriyetin değerleriyle kavga etmek çok kolay... Atatürk bir simge olarak hâlâ büyük değer taşıyor, her törende anılıyor, toplumun bir kesimi tarafından gerçekten sevilip sayılıyor, fakat laiklik gibi kurucusu olduğu cumhuriyetin değerlerinin üzerinde yıllardır büyük bir şiddetle tepiniliyor.

AKP'liler de HDP özelinde tam olarak ikincisini yapıyor, Atatürk'ün yanından dolanıyor ve HDP ile kemalizmi Türk solu ortak parantezine alırken laikliğe ve tarihsel ilerlemeye saldırıyorlar. HDP'yi kemalist ilan ederken özellikle bir hususun altını çiziyor ve tüm bu hareketleri din karşıtlığıyla suçluyorlar. Kürt hareketinin 1960'larda Türkiye solunun içinden çıkmasının ya da PKK'nin erken dönemindeki gericilik karşıtı söylemi hatırlatılmasının sebebi de bu.

Esas amaç ilerleme ve aydınlanma düşmanlığı yapmak olunca HDP ve CHP'nin din karşıtlığında buluştuğu anlatılıyor ve kemalizm aslında bu ortaklığı vurgulamak için kullanılıyor.

Tarihsel ilerlemeye ve cumhuriyete düşman, gerici AKP'nin bu söyleminde şaşılacak bir yan yok tabii.

Ama AKP insanlığın değerlerine saldırırken CHP, HDP veya diğerlerinin tuttuğu yol bugünün Türkiyesi hakkında çok önemli bir veri barındırıyor. Çünkü böylesi bir gerici saldırının muhatabı olan hareketler buna yanıt üretecek durumda değiller.

Konu elbette HDP'nin kemalizmi savunması olamaz. Ancak Kürt hareketi 1923 Cumhuriyetiyle olan kavgasını tarihsel ilerleme ve aydınlanma karşıtlığına taşıyalı çok oluyor. Dolayısıyla şimdi bu saldırıya aydınlanmacı bir yanıt vermelerini herhalde kimse beklemiyor. Dahası, hareketin kendisi de artık köklerini Türkiye solunda değil Şeyh Said ayaklanmasında aramayı tercih ediyor.

CHP'nin adayının ise gericiliği karşıya aldığı tek bir vaka dahi yok. İşi cihatçı İHH hakkında dahi olumlu konuşmaya kadar vardıran Ekrem İmamoğlu'nun bu tür gerici ataklara karşı, laik değil, tam tersine saldırının kendisi gibi dinsel bir cevap vermek üzere seçilmiş bir aday olduğunu herkes kabul ediyor.

AKP'nin gerici taarruzuna yanıt da aynı şekilde dinsel bir çerçevede gelecek. CHP kendisinin de muhafazakar olduğunu ispatlamaya çalışırken, HDP şayet CHP'yi desteklemeye devam ederse muhafazakarlığı temsil etmekte AKP'den geri kalmadığını gösterecek.

Hem HDP'nin hem CHP'nin dinsellikle alışveriş içindeki bu çizgisinin AKP'nin Kürtlere dönük bu adımını boşa çıkarıp çıkarmadığını İstanbul seçimlerinin sonuçlarını izlerken öğreneceğiz.

Ama mesele seçimlerden ibaret değil. Hatta tam tersi doğru... Türkiye'de meselenin yalnızca seçim olduğunu, bu tür adımların da bir tür seçim stratejisinden ibaret görülmesi ve büyütülmemesi gerektiğini pazarlayanların sayesinde bugünlere geldik.

HDP'nin kemalistlikle itham edilmesine veya başka türlü gerici saldırılara, sosyal demokrasinin aynı tür bir gericilikle cevap üretmesinin bu ülkeye neler kaybettirdiğini görmek için seçimleri beklemeye gerek yok. Evet, Türkiye artık laik bir ülke değil ve 1923 Cumhuriyeti çoktan yıkıldı. Ama cumhuriyetin yıkıldığı, laikliğin terk edildiği bir ülkede zaten olan oldu diyerek varolan durumu kanıksamak ve hatta durumun daha da kötüye gitmesine izin vermek bizi aydınlık gelecekten uzaklaştırıyor.

Gericiliğe gericilikle yanıt üretilip gericilikle gericilik birbiriyle yarışırken, Türkiye doğal olarak daha da gericileşiyor ve kaybetmeye devam ediyor.