Cihatçı katiller Türkiye'ye geri dönüyor

Zaten aramızdalardı demeyin. Bu gerçeğin yalnızca bir yüzü. Evet, pek çoğu uzunca süredir bizimle birlikte yaşıyorlar. Aynı mekanları paylaşıyor olmamız muhtemeldir. Bir yerlerde karşılaşıp durmamız da... Çünkü işin en başından bu yana, bu denli güçlenip serpilmeden önce dahi, Türkiye topraklarını kendileri için en güvenli bölge olarak görüyorlardı.

Türkiye'de hep varoldular. Saklandılar, tedavi gördüler, eğitim aldılar, stratejilerini görüşmek için toplantılar yaptılar. Üstelik bunların hepsi Türkiye'de iktidar partisinin ve devletin izni, onayı ve desteğiyle gerçekleşti.

Bu süre zarfında cihatçı çeteler bizim ülkemizde de örgütlendiler ve bünyelerine çok sayıda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını kattılar.

İşte şimdi örgüte Türkiye'den katılanlara dair yeni bir durum yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Aslında durum çetelerin tüm mensuplarını ve dolayısıyla Avrupa ülkeleri başta olmak üzere pek çok ülkeyi etkiliyor, ama savaşmak için Türkiye'den gidenler bizi daha çok ilgilendiriyor.

Cihatçı çetelerin bazıları hem Suriye'de, hem de Irak'ta bir süredir mevzi kaybediyorlar. Hızlı bir geri çekilişten veya dağılma halinden söz etmek mümkün değil henüz. Ama çetelerin yavaş da olsa güçten düşmeleri, savaşçı kaybıyla da kendisini gösteriyor. Son yayınlanan raporlara göre Avrupa'ya geri dönen cihatçı sayısı beş ila on bin arasında. Çetelere yeni katılımların devam ettiği biliniyor, ama bu katılımlar da eski yoğunluğundan uzak.

Evlerine dönüyorlar ve tıpkı gidişleri gibi dönüşleri de olan biteni anlamak için çok sayıda ipucu barındırıyor.

Gittiklerinin bilindiği gibi döndüklerinin de bilinmesi mesela... Sadece resmi rakamlara göre dönüşlerinin ardından yaklaşık bin tanesiyle Avrupa'da bizzat devlet görevlilerinin görüşmesi mesela... Yaptıkları her şeye vakıf olunmasına rağmen şu anda ellerini kollarını sallayarak dolanmaları mesela...

Uygar Batı'nın cihatçılara karşı mücadelesi bu kadar işte. Dinselliğin tüm dünyada hakimiyetini ilan etmesi için savaşanlara, bu uğurda gözünü kırpmadan adam öldüren, tecavüz eden, her türlü insanlık suçunu işleyenlere karşı laik olduğu iddia edilen Batı'nın tavrı bu, daha fazlası değil.

Daha fazlası olamaz çünkü o kapıları bu yaratıklara Batı açıyor. Örneğin, Irak'ta IŞİD denetimindeki kent veya köylere müdahale edilmeden önce, sivil halkı boşaltma bahanesiyle cihatçılara kaçmak için süre tanınmasından duydukları rahatsızlığı Iraklı yetkililer saklamıyor artık. Çetelere giden istihbaratın ABD-Türkiye ekseninden gittiği de, kaçış koridorlarının yine bu iki ülke tarafından oluşturulduğu da yüksek sesle dillendiriliyor. Suriye ordusu tarafından sıkıştırılan katillerin de Türkiye üzerinden tahliye edilmeye çalışıldığı biliniyor. Ramadi, Şengal ya da başka kentler IŞİD'den kurtarıldığında ele geçen cihatçı sayısının bu denli az olması bir rastlantı değil.

Dünyanın para babaları bu katilleri tasfiye etmek istemiyorlar. IŞİD belki kaybediyor ama mensupları kollanıyor. IŞİD'e karşı savaşılıyor ama cihatçılar korunuyor.

Bu iki ülkeden çihatçı tahliyesinin kritik ülkesi olan Türkiye elbette kendi vatandaşlarının nereye gittiğini, orada ne yaptığını, ne zaman döndüğünü ve daha fazlasını biliyor. Biliyor ve AKP de Batılı ağabeyleri gibi katilleri tasfiye etmiyor.

Katiller aramıza geri dönüyor ve AKP tarafından toplumun içine yerleştiriliyorlar. Başka bir amaç için yeniden kullanılmak üzere hazır bekletiliyorlar.

Üstelik Türkiye'deki devlet geleneği bu işi biliyor ve seviyor. 80 öncesinin faşist çetecilerinin devlet hizmetine alınmasının üzerinden ne kadar yıl geçti ki...

Şimdi AKP'nin bu katilleri devlet görevleri için istihdam etmesinin önünde bir engel var mı? Devletin içinde AKP'ye mani olacak bir unsur kaldı mı? Bu katillere kasa kasa silah götüren, her türlü lojistik desteği sağlayan, gerektiğinde eğitim veren unsurlar mı engelleyecek AKP'yi?  Gericilere hizmette kusur etmeyen, Akit'e taziye yarışında en öne geçenler mi AKP 'yi durdurmaya çalışacak? Bu kanlı savaştan çıkar sağlayan, cihatçı çeteler üzerinden para kazanmak konusunda hiç tereddüt etmeyen patronlar mı bu tehlikeli süreç hakkında toplumu uyaracak? Yoksa, çeşitli bahanelerle gericilikle barışmak, gericiliğe taviz vermek ve alan açmak için fırsat kollayan liberaller mi sorumluluk üstlenecek?

Cihatçı katiller Türkiye'ye geri dönüyor. Aramızdalar ve sayıları artmaya devam ediyor. Oraya dolaylı veya doğrudan AKP tarafından gönderilen cihatçılar şimdi AKP'den yeni görevler bekliyorlar.

Bu koşullarda Türkiye ilericiliğinin varlığını ve ülkesini korumak için güvenebileceği kendisinden başka bir odak, güç ya da toplumsal kesim bulunmuyor. Türkiye ilericiliği varolabileceği tek sınıfsal zeminde, dünyaya ve ülkeye yoksulların ve emekçilerin tarafından bakarak hızla örgütlenmek zorunda. Tehlike büyük, görev acil.