Bu düzene 'cemaat' her zaman lazım

Yapamazlar. Türkiye'yi Cemaat gibi çalışan örgüt veya organizasyonlar olmaksızın yönetemezler. Cemaate muhtaçlar ve Gülen Cemaatinin arkasından şimdi hep beraber yeni bir cemaat veya cemaatler arıyorlar.

Gülen Cemaati, Türkiye'deki düzenin ihtiyaçlarına göre şekillendi ve o ihtiyaçların gerektirdiği ölçüde güçlendi. Ancak Cemaat güçlenirken bu ihtiyaçları ve işleyişi kalıcı hale de getiriyordu. Üstelik Türkiye'deki düzenin zaafları, Cemaatin büyürken kendisi için duyulan ihtiyacı büyütmesine de yol açtı.

Baştan aşağı çürümüş bir sistemde, bu çürümeyi kullanarak güçlenen bir organizasyonun, bir süre sonra, bu çürümeyi hızlandırırken kendi tuttuğu yeri sistemin bir parçası haline getirmesi kaçınılmazdı. Öyle de oldu zaten.

AKP'nin her açıdan Cemaate duyduğu gereksinim açıktı, ancak Cemaate duyulan ihtiyaç bu nedenle AKP'yi de aştı, düzenin bir ihtiyacına dönüştü.

Bugün Gülen cemaati düzenin önemli bir oyuncusu değil artık. Gülenciliğin gücü, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, bu organizasyonun karakteri ve iç ve dış bağlantıları nedeniyle geride mutlaka bir şeyler kalacak olsa dahi, düzenli olarak azalıyor. Cemaatin siyasette, devletin içinde, ekonomide kapladığı alan boşalıyor.

Boşalan bu alanlar da kendiliğinden dolmuyor, çünkü bu alanlar Cemaatle birlikte dönüşmüş alanlar olduğu için, bu alanları doldurmak için başka cemaatlere, böyle örgütlenmiş yapılara ya da benzer işlevlerle donanmış organizasyonlara ihtiyaç duyuluyor.

Gülen Cemaatinin tasfiyesi de artık bu ihtiyacı azaltmıyor, tersine çoğaltıyor. Cemaatin tasfiyesi, Türkiye'deki düzenin cemaatleşmesini hızlandırıyor.

Türkiye'de bir zamanlar Gülen Cemaatinin yaptığı işler boşta kalamaz. Bu ülkede yine kumpaslar kurulacak, yalancı tanıklar hazırlanacak, sahte deliller üretilecek, insanlar bu tezgahlarla hapishanelere gönderilecek. Türkiye sağcılığı, bu memleketteki gericilik bunlar olmaksızın yapamaz. Şimdi Cemaat yoksa, bunları yapacak başka bir cemaat gerekir.

Türkiye'de devlet yönetimi bir daha toparlanamayacak şekilde dağıldı. Emniyet, ordu, hukuk, eğitim veya devlet bürokrasisinin diğer alanlarında bundan sonra kimse örgütlenmez diyen yanılır. Tek bir cemaatin veya örgütün hepsinde birden örgütlenmesi belki bundan sonra çok zor ama silahlı veya sivil bürokrasi böylesi örgüt ve yapılara muhtaç bu ülkede. AKP ve Cemaat devleti dönüştürürken, devlet mekanizmasını bu tür, onların deyimiyle “paralel” yapılanmalar olmaksızın işleyemez hale getirdi. Şimdi hep birlikte, AKP'nin denetiminde veya değil, çok sayıda “paralel” yapının ya da cemaatin bunu denemesine tanık olacağız.

Cemaat sonrası AKP'de yaşanan krizin iddia edilenden çok daha büyük olduğuna dair işaretler zaten var. Ama bu ülke iki muhalif partinin cumhurbaşkanı adayı gösterirken cemaatin arabuluculuk yaptığı bir ülke. Cemaatin gidişi yalnızca iktidarı değil muhalefeti de etkiledi. Şimdi düzen siyasetinde oluşan bu boşlukları doldurmak için de bir tür cemaat veya cemaatler gerekiyor.

Türkiye'nin geleneksel sermayesi Gülenciliğin tasfiyesinden hiç şikayet etmedi. Niye etsinler... Cemaatin iktisadi olarak kapladığı alan, malı mülkü, diğerlerine kaldı. Ama unutulmasın, Cemaat 15 Temmuz'da veya daha öncesinde başarsaydı da şikayet etmeyeceklerdi. Şimdi patronlar yalnızca Cemaatin malıyla mülküyle değil, Cemaatin iktisadi olarak yurtiçinde ve dışında üstlendiği işlevleri yerine getirecek bir aktör arıyor.

Bulacaklardır. Örneğin lobiciliği veya Cemaatin geleneksel sermayenin yabancı olduğu ülkelerde yeni pazarlar açma görevini yapacak birileri mutlaka çıkacaktır.

Sorun, Cemaatin geride bıraktığı boşluğun Türkiye'yi yönetenler tarafından doldurulamayacak olması değil. Sorun, bu boşlukların yine cemaat tipi organizasyon, örgütlenme ve ilişki ağlarıyla doldurulacak olması... Akla hemen tarikatlar veya başka dinsel cemaatler gelmesin. Evet onlar da bu işin içinde kaçınılmaz bir şekilde yer alacak. Ama geleneksel bir sermaye grubu da, artık, yeri geldiğinde bir cemaat gibi hareket etmekten kaçınmayacak. Bir siyasi parti de, bir patron derneği de, liberal görünümlü bir sivil toplum örgütü de... Bunların hiçbirinin eskiden daha iyi olduğu anlamına gelmiyor bu. Ancak bu tip bir cemaatleşme, böylesi bir dönüşüm, zaten gerici olan, gericilik üreten bir düzenin, daha vahşi, daha gerici olmasına yol açacak.

Cemaatlerin güçlü olduğu bir ülkeyle, bir cemaatler ülkesinin, bütün kurumlarıyla cemaatleşmiş bir ülkenin arasındaki fark açık değil mi?

Cemaate karşı mücadele mi? Böyle bir şey yok bu ülkede.

Cemaatlere, hepsine karşı mücadele mi? Evet, elbette. Ama yalnızca bu cemaatleşmeyi üreten, ondan ayrılmaz hale gelen düzenin hiçbir unsuruyla barışmamak şartıyla. Başka türlüsü imkansız çünkü.